.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

21 Haziran 2010 Pazartesi

Kimlik

(Uzun bir yazı olacak, ama şu son olaylardan sonra bunu yazmak zorunda hissettim kendimi.)
Hayatta bazı kimlikler sizin elinize doğuştan teslim edilir, kimi kimlikleri siz seçersiniz, kimileri için ise çalışırsınız.
Etnisiteniz/milliyetiniz sizin elinizde olmayan ama sizin üzerinize yapışan bir kimliktir mesela. O ülkenin pasaportunu taşıdıkça, şekliniz şemaliniz o etnisiteyi andırdıkça; istediğiniz kadar apırın köpürün o kimlik ile tanımlanırsınız. O kimliği göstermeden yaşamaya çalışırsınız en kötü ihtimal, ama kağıt üzerinde o gelir sizi bulur.
Desteklenen futbol takımı böyle değildir ama. Belirli sebepler vardır sizi bir takıma iten, ama sempatik geliyordur, ama akıl-mantık yoluyla seçmişsinizdir, ama neticede seçmişsinizdir.
Ben Beşiktaşlıyım 5 yaşımdan beri. Ama hep bu kadar Beşiktaşlı değildim, zamanla Beşiktaş'ı kimliğimin bir parçası yaptım. Nedeni ise şu: Öncelikle futbolu sevdim. Daha doğrusu futbolun içine sokulabilen aklı sevmeye başladım. Eskiden gördüğüm gibi "X gol attı, Y kazandı" ekseninde izlemiyordum artık futbolu. Futbola bakışım evrimleşince, Beşiktaş'ı da sahiplenişim arttı.
Futbolu sevmeye başladığım dönemde Beşiktaş'ı bırakıp başka bir takıma geçebilirdim. Hayat çizgisinde önce korku bazlı muhafazakâr, sonra ateşli sosyalist olmuş, liberalliğin nerede saçmaladığını gördükten sonra salt "insan hakçı" bir görüşe bağlamış, ideoloji üstüne çıkmış bir insan olarak Beşiktaş'ı bırakmam hiç de zor olmazdı.
Ama ben bırakmadım. Çünkü sağıma soluma baktığımda Fenerbahçe ve Galatasaray'ı gördüm. Beni o kulüplere, o kitleye çeken hiçbir kıvılcım yoktu. Bilakis o kitleye karşı savunulması gereken bir takım vardı sanki. Ben kibirsiz, kendi yapında kavrulan, nicelikle değil nitelikle iş yapmaya çalışan, savunma hüviyetini benimsemiş; hayat görüşüme uyan bir Beşiktaş'ı seçtim.
* * *
Hal böyleyken, Beşiktaş'ın, benim onu seçtiğim çizgiden uzaklaşmamasını istemek, akıl-mantık ekseninde kalması için fikir üretmek benim en doğal hakkımmış gibi geliyor.
Ben Beşiktaş'tan illaki transfer, başarı vs. beklemiyorum. Onu istesem gider Barcelona'yı, Manchester United'ı falan tutarım. Bana kimse "Türkiye'den takım tutmalısın" diye tehditte falan da bulunmuyor. Ya da maksat ideolojik takılmaksa sözde liman işçilerinin Liverpool'unu, sözde İtalyan demirspor Livorno'yu, sözde faşizmin kalesi Lazio'yu falan da tutarım.
Benim Beşiktaşlı kimliğini ön plana çıkarmamın sebebi başka. Ben Beşiktaş'ı, içine mağrurluk, akıl, mantık, tutku vs. hepsinden uygun dozda konulabildiği için seviyorum. Ben Beşiktaşlıyım dediğimde insanların bana "Sende tam Beşiktaşlı karakteri var zaten" demesinden dolayı seviyorum.
* * *
Bu romantizm falan değil. Bu bir kimlik seçimi.
Beşiktaş endüstriyel olsun istediği kadar, umrumda değil. Zamanın şartları o zaten. Öyle "Ahh eski günler" falan diyecek değilim.
Benim derdim şu: Beşiktaş sıradanlaşmasın. Beşiktaş aklı fikri kaybetmesin. Beşiktaş'ın bir planı olsun, önündeki 5 yıl ne yapacağını bilsin. Beşiktaş yönetime giren isimlere borçlanarak, onlara bağımlı olarak transfer yapmasın. Beşiktaş'ın tesisleşme yolu açık seçik olsun. Beşiktaş'ın mali tabloları iç karatmasın.
Beşiktaş günübirlik politika ile yönetilmesin.
Öyle olacaksa Quaresma da gelsin, Robinho da. Hele ki böyle uygun şartlarda gelsin, başımın üstünde yeri olur.
Ama Quaresma'nın gelmesinin "giriş bileti"nden öte bir sebebi olduğunu hissedeyim ben.
* * *
İsteyen "shelbyl ulan saçmalama, romantizm yapma, laf salatası bunlar" falan diyebilir. İsteyen beni Beşiktaş'ı sabote etmekle de itham edebilir.
Ben benim istediğim Beşiktaş için konuşacağım.
Neticede hayat inandıklarımız uğruna konuşmaktan ibaret zaten.
Neticede Beşiktaş'ı uğruna bu kadar kafa yormaya değer görmesem Beşiktaşlı olmazdım zaten.

9 Yorum:

theotheo dedi ki...

beşiktaş son 107 yılın en büyük kadrosunu kuruyor. burası kesin.

uzun vadeli hedefler koyabilmemiz için beşiktaşı tekrar zirveye taşımak zorundayız. bu yıl bu kadro bunun için kuruldu

hilbert-ernst-bobo-quaresma-ferrari-sivok-tello-fink-holosko-tabata.

bir iki tane türk hamlesiyle bu takımın şampiyonluğu sezon başından garanti olur. bu takım maç kaybetmez. biz takımın arkasında duralım schusteri akbabalara yedirmeyelim yeter. türkiyenin en büyük ve en iyi kadrosu çok uzun bir aradan sonra beşiktaştadır. bunun keyfini çıkaralım

albayrak dedi ki...

Theo
sen hala shelby ne demek istemiş anlayamamışsın. Değil bjk tarihinin
dünya tarihinin en büyük kadrosunu kursan nolur bu planlamayla. UEFA şampiyonu olduk diyelim ne farkeder. Al GS aldı UEFA'yı zamanında bir planlama olmaksızın. Bu onu büyük kulüp mü yaptı. Bir Lyon'un bir Porto'nun yarısı kadar esameleri okunmuyor dünya futbolunda. Avrupa'da 1 tur bile geçemediler o günden beri. Bonservissiz oyuncu bulacaz diye kıçları cıkıyor. Sen bu kadar borçlanmayla, bütün ilkeleri hiçe sayarak hala sayıyorsun tabata delgado tello diye diye. Neyse shelby hislerimize tercüman olmuşsun kardeşim. Zaten BJK taraftarı cok tehlikeli bir şekilde ikiye ayrılıyor. Bir senin benim gibi düşünenler ikincisi theo ve Q7 açılışında pankart açanlar gibiler.

Adsız dedi ki...

Geçen hafta idi galbia ya burada okduum,a da başka bir yerde. Bu mali işlerle ilgilenen,uefa kriterlerinden sorumlu arkadaş istifa etmiş bu transferlerden sonra. Bilmiyorum bu pek söylenmedi ama Demirören'in yaptığı para saçıyım hareketlerinden ötürü olabilir mi?

Tamam Q7 iyi oyuncu ve nasıl saçmalıklara ne paralar ödediğmimz dönemde bonserviside normal. Ama bu kulüpun özelliği Fener gibi vea Madrid gibi dışarıdaki en iyi adamıo en fazla alayım değil ki. Diğer strateji yanlış değil aslında bir Madrid olsan,ama bizim için çok doğru değil. En basiti ile son olaylardan sonra,10 yıl önceki Beşiktaş ile şimdiyi kıyaslarsak arada milyon kadar fark çıkacak ve kulüp artık Demirörenin çizdiği yanlış yolda emin adımlarla ilerleyecek
(Mazoşist falan değiliz veya sırf eleştirmek için eleştirmiyoruz. Ancak bir oyuncu ile de herşeyin toz pembe olduğuna inanmıyoruz)

shelbylim, 10 yıldır insanlara anlatmaya çalışıp anlatamadıklarımı, aşağı yukarı 1 A4'e sığdırıp anlatmışsın. samimiyetle söylüyorum, seni tanıdığım için, uzaktan da olsa, ama öyle ama böyle aynı platformda bulunduğumuz için gurur duyuyorum.

Cahey dedi ki...

theo topu tut.
theo ip atla.

helldoradotcom dedi ki...

Yazi gayet acik olmus. Cozum uretmese de kroniklesmis problemleri onumuze sermis. Bize, yani suregelen duzenden muzdarip taraftara dusen duzluge nasil cikilacagini burada tartismaktir. Futbolun sanayilesmesine bile eyvallah demis shelby yazisinda. Ben de katiliyorum aslinda bu noktada tamamiyla ajax modeline donulemeyecegine ama esas noktayi kaciriyoruz. para=futbol=popularite olmustur artik. basari olmadan da para gelmemektedir. Sabir deseniz artik kimsede kalmamistir. Dolayisiyla kisa vadede basarili olmak istiyorsaniz gucunuzun yettigi en iyi oyunculari transfer etmelisiniz. (Bkz. Hagi, Popescu, Ibrahimovic, R. Ferdinand..)BU oyuncularin hicbirisi su an oynadiklari takimin alt yapisindan cikmamislaridir. Zira sampiyon olamazsaniz ne CL'den gelecek olan odulu, ne de TSL'nin havuzundan adam gibi bir pay alamazsiniz. Bu sektor artik monopoli oyunundan farksiz hale gelmistir. Burada shelby'nin dedigi planlama onem kazaniyor elbette ama, hemen yine seytanin avukatligini yapmak gerekirse, 7.5 mio eur'luk bir Q7 yanlis bir ticaret degildir. YD'nin bizzat kendi koskoca bir yanlistir orasi ayri ama bu icraati yanlislarinin en buyugu degildir. Elimizi vicdanimiza koyalim ve kucuk bir muhasebe yapalim, hangimiz deli ibo'nun sacmasapan ortalarina gun geldi de delirmedik? Hangimiz ekrem'in kanattan bindirip de bariz gol pasini verememesine/gol yapamamasina hayiflanmadik? Ozetle hangimiz bu takimin kalitesini ara sira sorgulamadik? Kalite istiyorsak da arada sirada bu tip transferler yapilmalidir. Basarili olur olmaz orasini zaman gostercek ama tribune gidenler icin soyluyorum (zira ben YD geldiginden beri kombine almiyorum) umarim tribunden herhangi bir futbolcu icin henuz 10 mac oynamadan, sirf sansasyonel oldugu icin kufur edilmez. Zira gunah kecisi tabata orneginde oldugu gibi bu hic birimizi bir adim ileri goturmez.

kabataş dedi ki...

shelbyl ulan saçmalama, romantizm yapma, laf salatası bunlar

kma dedi ki...

güzel yazı olmuş. bu tür yazıları inatla posta taşıyalım arkadaşlar. 1 kere yayınlamak yetmez.

bazı arkadaşlara şunu hatırlatmak lazım, iyi kadro kurmak başarı garantisi değildir.

geçen sezon başı gese için de los galatikos denmişti. yıldızsız denilen bizim takımla aynı puanda bitirdiler.
bir takımın kağıt üzerinde kaliteli olması futbolunun da iyi olacağını garanti etmiyor.

dünkü hürriyette bjk'nin borcunun 222 milyon tl olduğunu yazıyordu.
bu sene yenilenmiş kadro, yeni teknik direktörle şampiyon olmadık diyelim. (bu ihtimali görmezden gelen bi dolu insan var nedense) gelecek sezon ne olacak? borcu ödeyecek bir girdi olmayacak. transfer yapılması için yine mi borçlanacağız? o zaman quaresma'nın ıslıklandığını görür gibi oluyorum... büyük başkan ne olacak?

kma dedi ki...

borç batağı içindeki takım kimyası da çok hassastır. geçen yıl 4 ay futbolcu maaşları ödenmemişti.

quaresma'nın maaşı gecikirse ne olur mesela? quaresmanınki ödenir diğerleri bekler gibi müthiş formüller uygulanıp diğer oyuncuları küstürmek de olası.

bu sene çok büyük bi kumar var. bakalım kazanacak mıyız?

Yorum Gönder

Ara