.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

15 Haziran 2010 Salı

Bosman Kuralı

Ülkemizde bazı kavram ve kuralların sindirilmesi bazen çok güç olabiliyor. Anlaşılamayan, doğru yorumlanmayan 6+2 gibi kuralı gibi, Bosman kanunu da üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen anlaşılabilmiş değil. Genç oyuncu alalım, üç sene oynatır, maliyetinin üç katına satarız. Hesap güzel de, bugün itibariyle futbol piyasasının değişen şartları nedeniyle çarşıya uymuyor. Emre Belözoğlu ve Okan Buruk'un Inter'e transferlerini düşünün. Galatasaray bu oyunculardan tek kuruş kazanamadan gittiler. Hatta Inter, "bonservisiniz elinde gelin, yoksa gelmeyin" diye rest çekti. Serdar Özkan altyapımızın son ürünlerinden. Beşiktaş'a iki kuruş kazandırmadan gitti. İbrahim Kaş götürüsü getirisinden fazla olanlardan... Dönün Avrupa'ya... Arsenal "genç alalım, oynatır satarız" ekolünden. Mathieu Flamini'yi elinde tutamadı. Manchester City'nin transfer piyasasını allak bullak etmesinden ötürü Kolo Toure Arsenal yönetimine "Beni ya bu sene City'e görderin yoksa seneye bonservisim elimde giderim" resti çekti. Oysa Toure'nin 1 yıllık sözleşmesi vardı. Arsenal Toure'yi piyasa değerinin altında bir rakama elden çıkarmak zorunda kaldı. Dünya futbolunun prensipleri ve şartları gün geçtikçe değişiyor. Artık 23 yaşındaki bir oyuncuyla 28 yaşındaki oyuncu arasında transfer değeri olarak pek bir fark yok. Çünkü oyuncunun sizinle kontrata bağlı olarak oynayacağı süre belli. 23 yaşındaki oyuncu 26 yaşında, 28 yaşındaki oyuncu 31 yaşında elini kolunu sallayarak kulüpten ayrılabiliyor. Eğer siz 3 yıllık bir anlaşmaya imza atıyorsanız, oyuncunun yaşının ne önemi olabilir? Evet, siz de haklısınız. 26 yaşındaki oyuncunun piyasa değeri 31 yaşındakine oranla daha yüksektir. O zaman sözleşmesinin son senesine giren oyuncuyla ya kontrat uzatacaksınız ya da elden çıkarmaya çalışacaksınız. Bkz: Marouane Chamakh. Arsenal elindeki "sezon sonunda serbest kalır" kozuyla 1 sene boyunca Bordeaux yönetimiyle pazarlığa girdi. Şartlar oluşmayınca oyuncu bonservisi elinde geldi. Kaybeden Bordeaux oldu. Burada iki farklı yönetim üslubundan bahsedilebilir. Ya 2010 yılında sözleşme yaptığınız oyuncunun 2012'deki muhtemel transferini planlayacaksınız, ya da oyuncunun satışını düşünmeyip uzun vadeli bir ortaklık peşinde olacaksınız. John Carew'i düşünün. İlk yılının sonunda Türkiye'den ayrılmak istedi. Beşiktaş yönetimi olumlu karşılamasaydı kontratının sonuna kadar burada oynamak zorundaydı. Lakin o ihtimal gerçekleşseydi, büyük ihtimalle Carew bonservisi elinde olarak kulüpten ayrılacaktı. Beşiktaş kulübü o riski almayıp Carew'i göndermeyi tercih etti. Neticede Carew gelip 1 sene oynayıp Beşiktaş'a hiç bir değer kazandırmayan futbolcu olarak tarihe geçti. Öyleyse, Miroslaw Stoch'u alalım 2 sene sonra üç katına satarız demenin futbol piyasasının gerçekleriyle uzlaşır tarafı yok. 2 sene sonra sözleşmesinin bitmesine sadece 1 sene kalmış Stoch'un bonservisi elinde "istediği takıma" gitme şansı olmayacak mı? Stoch gerçekten hedefleri ve kapasitesi olan bir oyuncuysa, bu yolu tırmalamayacak mı? Artık genç oyuncu alalım, iyi paraya satarız devri kapanmıştır. Manchester City gibi bazı takımlar nedeniyle tüm piyasa şartları yerinden oynamıştır. Artık ne Arsenal'den oyuncu koparan City, ne Bordeaux'dan oyuncu koparan Arsenal, ne de Beşiktaş'tan oyuncu koparan Bordeaux eski piyasa şartlarıyla transfer süreçlerini yönetemezler. Kulüplerin transferdeki odaklanması gereken temel şey, oyuncunun kontrat süresince göstereceği performans olmalıdır. Son senesine kadar sözleşmesi yenilenmemiş Elano Türkiye'de kalır mı? Keita kalır mı? Gelmek için bu kadar nazlanan Quaresma kalır mı? Kalmaz! Dünya Kupası oynayıp kaçmak isteyen Keita -isterse 1-2 milyon euro da fazladan para bıraksın-, Galatasaray için başarılı bir transfer öznesi kabul edilebilir mi? Elano aynı şekilde. Türk takımları artık "parlatır satarız" mantığıyla transfer yapmamalıdırlar. Çünkü oyuncuları satın aldıkları yerler zaten Inter, Lyon, Manchester City, Chelsea gibi Avrupa'nın üst düzey kulüpleridir. Fenerbahçe Stoch'u parlatıp tekrar Chelsea'ye üç katına satamayacaksa alıp oynatmanın formülüne odaklanmalıdır.

4 Yorum:

kma dedi ki...

güzel bi tespit yazısı olmuş ama quaresma transferi yüzünden yorum dahi yapılmamış.

ian dedi ki...

"Kulüplerin transferdeki odaklanması gereken temel şey, oyuncunun kontrat süresince göstereceği performans olmalıdır."

katılıyorum. transfer edilen futbolcu daha oynamadan, bir sonraki transferini planlamak bana çok saçma geliyor.

oyuncu iyiyse zaten, benim takımımda kalsın, biz faydalanalım. tabi çok ekstra durumlar, yani astronomik teklif, kariyer hedefi değişimi, uyum süreci vs şeyleri olmadığı sürece.

oyuncunun transferi için verilen paranın karşılığı da, kontrat süresince beklenen performansla orantılı olmalı.

quaresma ve dünya kupası gündemi içinde, herkesin okuyup aklının bir kenarına yazması lazım bence posttaki yazının ana fikrini.

AQ-47 dedi ki...

Zaten bu bonservisi elinde gitme işine engel olmak için kulüpler potansiyelli oyunculara bir ara 5 yıl gibi kontratlar imzalatıyorlardı, zaten oyuncu tutarsa ve takımı sürüklüyorsa 5 sene faydalanıyorlardı, yok eğer tutmazsa ve ederi varsa 2. bilemedin 3. yılda anlaşıp satıyorlardı, oyuncunun talibi olan kulüp de anlaşmanın sonlanmasını beklemek zorunda kalmıyordu çünkü uzun süreceğinden ihtiyaçlarını karşılamak daha uygun oluyordu. Şuraya geleceğim, fener stoch'la 3 değil 5 yıl makul yıllık ücretle anlaşırsa ve adam da kendini gösterirse 3. yıla kalmadan satabilirdi. Ne olursa olsun yaş önemlidir ve aradaki 2 yılda oyuncular beklemek istemezler.

Kalten dedi ki...

Bir üstteki yoruma katılıyorum ben de - 3 ile 5 sene kontrat çok farkettiriyor. Misal Güiza büyük ihtimal seneye bedelsiz ayrılacak, ama 5 senelik sözleşme yapılan bir Stoch 2 seneye Bayern Münih'e 15 milyon EUR'a gidebilir, olmaz mı?

Yorum Gönder

Ara