.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

11 Nisan 2010 Pazar

Fenerbahçe Kaybetti...

Cumartesi gecesini pazar sabahına bağladığım sıradan bir pazar sabahı... Sabah zar zor uyandıktan ve 3-5 lokmayla geçiştirdiğim kahvaltı sonrası arkadaşımla salon dolar dolmaz bahsi konusunda iddialaştık. Dolmayacağına emindim, son haftalarda alınan mağlubiyetler, takımın kadrosal anlamındaki istikrarsızlığı gibi etmenlerin yanında öğlen 1'e maç koyan zihniyet sebepti bu düşünceme. Nedenini bilen beri gelsin... Saat 12'de oradaydım ve salonun önü bomboştu. Çok nadiren gittiğim bayan basketbol maçlarında bile salonun önü daha kalabalıktı. Tanıdık birilerine rastlarım diye hemen girmedim içeri. Eski birkaç basketbolcu dahi gördüm, ama tribünden tanıdık neredeyse hiç kimseye rastlamadım. Akadlar'da Fenerbahçe maçı vardı ve salon dolmayacaktı... Erkenden girmişlerdir diye umutlandım, gerçek olmadığını bile bile. İçeri girdiğimde durum daha da kötüydü. Fenerbahçeliler, hatta Rasim Başak sahaya çıktığında bile cılız bir uğultudan fazlası çıkmadı. Maçın başlamasına en fazla 10 dakika kala salonun yarısından fazlası doldu da biraz rahatladı içim. Fenerbahçe gibi bir rakibe karşı Akadlar'ın boş kalması, rakip tribün olmamasına karşın bir tribün hezimetiydi, açık açık sahaya çıkmadan hükmen mağlup olmaktaydı ki son dakikada attık golü Allah'tan. Maçın başında üstümüze atılan ölü toprağından nasibi bir tek Engin almamıştı. Benim canlı izlediğim en güzel bireysel başlangıçlardan birini gerçekleştirdi ve ilk 9 sayımızı tek başına atarak olası bir Del Bosque başlangıcını engelledi. Takım gerçek anlamda direndi ilk devre boyunca. Savunmada bırakılan hücum ribaundları belimizi bükse de, hücumda uzun süredir olmadığı kadar iştahlıydık. Engin'in, Cevher'in, Haluk ve Fedor'un iştahı tribünleri de iştahlandırdı; tribünlerin iştahı, hücum gücü çok düşük Adem'e bile 3'lük attırdı. Devrenin son saniyesinde Engin'in 12 metreden attığı 3 sayısından çok, basketten sonra hemen önümde reklam panolarını büyük bir hırsla tokatlamasına şaşırdım ve devre bitti; 44-38. Devre arası şebekliklerinden sonra 2. devreye de gayet sıcak girdik. Hücıumda dönemsel olarak aksadığımız bir süre yaşamadık, savunmamız da biraz daha sertleşti. 3. periyot sonunda 62-53 öndeydik. Maçın 2. periyodundan itibaren hiçbir an geriye düşmeyen Beşiktaş, 4. periyotta da hücum istikrarını sürdürüp savunmayı daha sertleştirdi ve 2:30'a girilirken maç koptu. Gerisi tribünlerdeki bizler için makara demekti, ancak Rasim'in maç boyu süre almaması hepimizi gerçekten üzmüştü, yokluğunu Mirsad'la kapatmaya çalıştık ama Rasim'in yeri elbette dolmazdı. Tribünde herkes elinden geleni yaptı. Özellikle fark 2 haneye yakınken yapılan yüklenme sonucu maçın kopuşunda tribünün büyük etkisi vardı. Basketbol seyircisi geyiği vardır ya -daha evvel de tartışıldı bu satırlarda özellikle geçen sezonun final serisinden sonra- bu taraftar bugün steps de çaldırdı hücum faul da... 3 saniye çaldırmayı beceremedik ki epeydir çalmıyorlar, kural olarak kalmışsa da haberim yoksa hem şaşarım hem mahçup olurum ki hiçbir zaman çok çalınan bir karar olmadı zaten. Savunmada ıslık vardı, arkadan tezahurat da devam ederken hücuma geçilince de arkadan devam edenlerle beraber coşuldu. Maç sonu sevinci de ayrı güzeldi. Söylemeyi hiç istemiyordum, ancak değinmeden geçemeyeceğim, Pascal yine misafirimizdi. Kaybedilen Efes Pilsen maçının taraftarla beraber 1 numaralı sorumlusu olan Pascal'dan tek ricam evine dönmesi ve efsane olarak kalmaya devam etmesidir. Yoksa akil adamların hepsi onu gördüğünde "En büyük Beşiktaş başka büyük yok" demekten vazgeçmeyecektir. Maç sonrası yorumlarını sözlükte ve birkaç gazetede okurken "Fenerbahçe kaybetti" tarzı yorumlara rastgeldim. Aslında çok da umursanmayacak bu yorumlar, Cevher'in, Haluk'un, Engin'in ve tüm oyuncularımızın ve bana göre en çok da tribünde çırpınan tüm taraftarların; Deli Murat'ın alın terine yapılan - yumuşatmam mümkün değil - terbiyesizliktir.

5 Yorum:

Pamukk dedi ki...

Beşiktaş kazanmamış yani!?!

derbi maçının pazar 13e konması da amacına ulaşmış oldu. tebrik ediyoruz.

böyle bir maçın pazar saat 13:00 da başlamasını kim nasıl açıklar? sabah önemli sınavın olduğu ve cumhurbaşkanlığı bisiklet turunun yapıldığı bir günde neden akşam değil de öğle saatinde oynanır bu maç. şu 17:00 da falan olsa eminimki çok daha fazla izleyici olurdu. neyse her şeye rağmen, eksiklere rağmen (baxter ve chatmanın ne kadar önemli bir eksik olduğu ortada) geriye kalan oyuncuların azmiyle alınan önemli bir galibiyet.

tearkan dedi ki...

Bizim blogda bile posta yapılan yorumlar gösteriyor zaten Fenerbahçe kaybetti yorumlarının nedenini. Zaten medyada hep geri planda kalmış yada bırakılmış bir kulüp oldu Beşiktaş. Bunun üstüne bir de bu kulübün her yönden sahipsiz kalmış gibi gözüken şubesinin medyada da bu şekilde yer alması çok da enteresan değil bence.

tearkan dedi ki...

Brad Newley de ayrılmış takımdan. Ücreti üç ay boyunca ödenmediği için. Bir Tabata'ya verilen para ihya ederdi şu takımı. Yapamayacaksanız kapatın amatör şubeleri. Spor kulübünü de futbol kulübü yapın olsun bitsin. Gerçi onu da ne derece becerebildiğiniz şüpheli; ama neyse.

Pamukk dedi ki...

Allah belanızı versin yd ve yönetimi
bıktım bunu söylemekten lant olsun

Yorum Gönder

Ara