.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

25 Mart 2010 Perşembe

İçinde Taktik Olmayan Teknik Ne İşe Yarar?

Klasik kalıptır; "Türk futbolcusu tekniktir" diye... Doğrudur yanlıştır ayrı konu. Sonradan da eklerler "Ama taktik yok" diye... Öncelikle futbolda tekniğin ne olduğu irdelemekte fayda var. Ben tekniği "yapabilme kabiliyeti" olarak yorumlarım. Oyuncu pas vermek ister, o pasın başarı oranıdır teknik. Şut çektiğinde topun şut sahibinin istediği yere gidip gitmediğidir bazen... Aklından geçeni uygulayabilme gücüdür. Mesela Baki Mercimek vardır, pas vermek istediği adam ne kadar doğru olursa olsun, o pası veremez. Çokça şahit olmuşuzdur, Baki topu alır, kafasını kaldırır, boş adamı görür ve topu rakibe atar. Çünkü kafasından geçeni uygulayamaz. Beyin, ayaklara hükmedemez. Bir başka futbolcu tipi de o pası atma becerisine sahip olup atmayanlardır. Tercih hatası olur onun da adı. Tümer Metin örneğin... Çok iyi pozisyonda bir arkadaşı vardır, o pası atabilecek yeteneği de vardır ama atmaz. Döner başka bir aksiyona girer; çalım atar, şut çeker... Bu tercihlerde bulunduğunda da yapabilme kapasitesinin hiç bir anlamı kalmaz. Döner bakarsınız Beşiktaş'ın son 10 yıllık tarihine... Orta göbekte verimli olmuş üç oyuncu görürsünüz; Tayfur Havutçu, Federico Giunti, Fabian Ernst. Çalım atmazlar, ara pası vermezler, topuk pası vermezler, sizi şaşırtmazlar. Peki nasıl olur da, bu kadar "basit" oynayan bu adamlar Türk futbolunda örnek isimler olmayı başarmışlardır? Bu kadar düz oynayan bu üç oyuncu nasıl olur da takımlarının ofansif aksiyonlarında önemli rol alabilirler? Nasıl olur da Fabian Ernst Beşiktaş'ın onca ofansif oyuncusu olmasına rağmen en doğru hücum organizasyonlarındaki baş aktör olabilir? Tayfur Havutçu olmak neden bu kadar zordur? Neden yapabilme kapasitesinin farkında olmak bu kadar önemlidir? Bugün Sergen Yalçın yeteneğinde oyuncular dünyaya sayıyla vardır. O yetenekte olmayan oyuncuyu ne yaparsanız yapın, belli noktalara getirebilirsiniz. Sergen'in 1 saniyede düşünüp uyguladığı şeyi bir türlü öğretemez ve uygulatamazsınız. Zira o, onun doğuşten gelen bir "yeteneği". Bu üç oyuncunun ortak birer noktası var. Hepsi birer taktik uzmanı. Takım içerisinde bireysel taktiklerini çok iyi özümsemiş ve o noktaya odaklanıp başarılı olmuş futbolcular. Tayfur topu ayağına aldığında ne yapabileceğini, ne yapamayacağını çok iyi biliyordu zira. Giunti'nin orta sahada çalım attığını gören oldu mu? Ernst'in kaç tane hatalı pası var sahi? İşte bu yüzden takım taktiğinin yanı sıra, kendi yetenekleri ölçüsünde bir bireysel taktik oluşturup onu mükemmel derecede icra ettiğinizde bir Fabian Ernst olabiliyorsunuz. Gökhan Zan'ın her maç 5 tane gönderdiği uzun topları Ernst gönderemez mi sanıyorsunuz? Evet gönderemez. Zaten Gökhan da gönderemiyor. Lakin bunlardan biri top kaybı yapıyor, diğeri yapmıyor. Doğru zamanda, doğru noktada bulunup doğru pası attığınızda Fabian Ernst. O mükemmel top tekniğine sahip olmanıza rağmen yeterli dingilik, olgunluk ve doğru düşünme kapasitesine sahip olmadığınızda Emre Belözoğlu oluyorsunuz o yüzden. Emre'nin Super Lig'in en çok faul alan oyuncusu onun doğru oynadığını mı, çok mücadele ettiğini mi, yoksa takımına artı değer kattığını mı gösterir? Cevap: Hiçbiri. Emre'nin Ernst'ten yetenekli olması maalesef onu Ernst kadar ofansif etkili kılmıyor. Orta sahada 2 ters çalım attığında kahveden alkışlar yükseliyor belki ama topu topu 3 metre ilerlemiş oluyor... O da taç çizgisine doğru! Futbolculara yeteneği öğretemezsiniz ama pozisyon bilgisini öğretebilirsiniz. Sergen gibi ara pas atmasını öğretemezsiniz ama doğru zamanda doğru pası vermeyi öğretebilirsiniz. Stoperinizi "kazma" sınıfından Zago sınıfına sokamazsınız ama, kaleci topu oyuna soktuğunda takım yerleşimini doğru yapmanın ne demek olduğunu öğretebilirsiniz... Biz Beşiktaş altyapısından İbrahim Kaş gibi dinamik, agresif bir stoperler istemiyoruz esasında. Her hareketiyle altyapı kokan, pozisyon bilgisi yüksek, mental değerleri Anadolu'da yetişmiş oyunculardan farklı, vizyonu ve kişiliği oyuncular yetiştirilmesini istiyoruz. Çünkü burası Türkiye ise, İbrahim Kaş'ın bir benzerini Anadolu'da bulmanız her zaman mümkündür. Ronaldo, Giunti, Ernst, Tayfur yetiştirebiliyorsanız önemli bir iş yapıyorsunuz demektir. Bu saydığım oyuncuların da hiçbiri dünya yıldızı değil üstelik...

25 Yorum:

sozcelyk dedi ki...

bizdeki teknik anlayışı bilek hareketlerinden ibaret , alanzinho topu sağ bileğinde 360 derece çevirdi mi teknik olur ernst sol kanattan sağ kanada oyunu genişletti mi düz adam olur bu saatten sonra bu anlayışın değişeceğini zannetmiyorum lakin değinmek istediğim bir diğer mevzuuda tayfur ernst guinti gibi oyuncuların yanına baroni mehmet topal gibi basit oynuyor yæ dedikleri oyuncuları eklemek istedikleri.

fenerbahçe maç sonu istatistiklerine baktığımda ya da gs maç sonu istatistiklerine baktığımda pas yüzdesini fezaya vurduran adamlar m.topal bi de baroni ama gelgeleim saha içerisinde her ikisini de izlediğimde vermiş olduğu pasların yüzde doksanının stoperlere ya da sağ sol defans oyuncularına olduğunu görüyorum,bu yüzden erman toroğlu maratonda baroni için onun oynadığı topu babanem de oynar demişti , lütfen baroni fabian ernst kadar faydalıdır diyecek olan varsa daha futbol izlemesin .

Sertug Ozgur dedi ki...

@sozcelykk

Birazcık futbolla içli dışlı olan insan Baroni'nin olası pozisyonları doğmadan nasıl katlettiğini ve saçma sapan pas tercihleri yaptığını görür heralde. 40 metrede top oynaması da cabası.

Adsız dedi ki...

Türk futbolunda son yıllarda geleceğin yıldızı olarak gösterilen oyunculara bir bakalım, mesela son bomba Emre Çolak. Üflesen düşecek bir fiziği var, boy desen bacak kadar. Ama neymiş top tekniği yüksek. Tamam da adam ayakta duramıyor mesela onu napacağız, yeteneğin yanına akıl, bilgi ve ek olarak da fizik lazım. Şimdi biz Fink'i izlerken of be ne yetenekli adam mı diyoruz, burada Jessie'nin yazdıklarına ek olarak fizik gücü de lazım. Chelsea'nin orta sahasındaki adamlar çok mu yaratıcı, hayır. Ama adamlar fizik olarak kusursuz, bunun üstüne de Ernst, Giunti gibi adamlarda gördüğümüz topu iyi kullanabilme özelliği eklenince ortaya çıkan sonucu görüyoruz.

Artık günümüzde altyapıda her mevkiye futbolun temelleri çok iyi şekilde öğretilmeli. Birçok altyapı maçı izledim, stoperlere sadece "döndürmeeee" diye böğürülüyor kenardan. Bir tane hoca da adamı yanına çağırıp iki üç birşey söylemiyor. Her üstüne gelene dan dun, sen önce çocuğa bu işi öğret ondan sonra üstüne basit şeyleri öğretirsin.

alper dedi ki...

serdar özkan ı anlatan bir post olmuş bu.hani şu portekize benficaya yada portoya gidecek olan oğlan var ya yav onu diyorum.içinde beyin olmayan teknik.tamda budur işte.yada bu başlığa bu kadar yazı yazacağınıza altına sadece serdar özkan deseydiniz herkes hatta ben bile anlardım..

lamhaltas dedi ki...

@mutti

sen fizik guc diyince aklima 2 sene once velodrome deki marsilya maci geldi. serdar ozkan'in taiwo karsisindaki acizligi geldi. aslina bakarsaniz tum bolgelerde marsilya bizi fizik olarak ezmisti. o baglamda jessie'nin guzel yazisina dogru bir ekleme olmus.

altyapi baglaminda pek cogunuzun haberi vardir ancak yine de olmayanlar icin ekleyeyim. Serpil Hamdi Tuzun'un goal.com a verdigi roportaji.

http://www.goal.com/tr/news/206/genel/2010/01/08/1733906/özel-serpil-hamdi-tüzün-özgüvene-parmağınızla

Gürcan Ulusoy dedi ki...

serpil hamdi tüzün "Taktik doğru karar vermek, teknik uygulamaktır. Uygulama ne kadar doğru olursa olsun, karar yanlışsa uygulama yanlış olur. Bazen kaleciyle karşı karşıyayken, 30 metreye pas atar futbolcu. Pas güzeldir ama karar yanlıştır. Keşke şut atsa da 10 metre yukarıdan auta gitse diye anlattım." demiş. ben de öyle demiştim :)

lamhaltas dedi ki...

@jessie

evet zaten bu sozlerden dolayi serbest cagrisim yapti. baya oldu bu roportajin uzerine ve turkiyede bu soylesi yi kac kisi okudu bilmiyorum. o kadar ezber bozan o kadar ufku acan bir roportaj. isterdim ki turkiyenin buyuk ulusal gazetelerinden birinde yayinlansin da daha fazla insan faydalansin.

yaptigin dogru tanimlamalar ve yazilar icin de sagol cok fazla yorumlarla destekleyemesem de israrla okuyup takip ediyorum=)

yazıya tamamen katılıyorum.. milli takımı euro 2008 izlerken bizim takımımızdan hamit en çok göze çarpan isimdi.. hamit ne yapti sahada fizik gücü ve temposu ile ayakta kaldı, pasları doğru zamanda doğru yere attı, hiç riske girmedi, hücuma çıktığında telaş panik yapmadan pasları hep öldürücü noktalara attı. bunlara birde uzaktan isabetli ve sert şutları eklediğinizde ortaya komple bir futbolcu çıkıyor.. bizim sorunumuzda bu zaten ''komple futbolcu''milli takımımızda bir tane komple futbolcumuz var oda almanya altyapısından... okan koç,ibrahim akın ve burak yılmaz üçününde boyları ortalama 1,80 var, en az hamit kadarda teknikleri vardı, daha süratliydiler, ama bir omuz darbesinde eski açıktan yeni açığa kadar takla atıyolardı, basit pozisyonlarda zoru deniyorlardı..sonuçta basit oynamayı beceremiyorlardı ve güçsüzlerdi.. ve ben kaç tane futbolcumuzun özel fizik kondisyon, yükleme, ağırlık, dayanıklılık, hız geliştirme çalıştığını merak ediyorum.. bilen varsa lütfen yazsın..

BJK4EVER dedi ki...

Bundaki en buyuk neden Turk futbolcusundaki 'gazi alip sacmalama' hastaligidir. Ki Batuhan Karadeniz Higuain'e pas vermek yerine sut cektiginde bunu 'kral yapmayip kral olacaksin' seklinde aciklamistir zaten. Emre Gungor de 3 gun evvel bu dusunceyi gosterdi zaten kendi ceza sahasinda calim atarak. Avrupa'da stoper ve onliberolara ogretilen ilk sey risk almamaktir. Calim atmayacaksin, topu uzaklastirmak istiyorsan ortaya dogru uzaklastirmayacaksin (taca veya kanatlara), topu en yakinindaki onliberoya verecesin ve atamayacagini bildigin pasi atmayacaksin. Bu basit seyleri uygularsak zaten iyi oyuncular cikar defansif anlamda. Ama bizdeki en buyuk sorun defans oyuncularina gerekli taktik bilgi verilmemesidir veya bu oyuncularin bilgiyi almamasidir, cunku Allah icin oyuncularimizin fizigi cok cok iyi oluyor genelde, ki Necip en iyi ornek bunun icin.

Unknown dedi ki...

jessie abi,

gecen de sordum ama bir cevap vermedin. sen besiktas'i birakmamis miydin? kusmemis miydin ortamlara? allah askina su konuya bir aciklik getir de yazdigin anadolu lisesi (eski 7 yillik donemlerden bahsediyorum) hazirlik sinifi kompozisyon odevleri benzeri yazilarina daha detayli yorumlar yapabilelim.

net belirteyim: yazilarini sevemedim; eksi besiktas'a yakistiramiyorum bir turlu seni, hele hele besiktas'i birakmandan sonra bu ortamda hala "hic birsey olmamiscasina" yazman hakikaten enteresan. de ki, "dondum", yaziyorum, burdayim. biz de okudugumuz insanlara daha bir ince gozle bakalim.

sevgiler...

dominic molise dedi ki...

kisa'ya katiliyorum.

bu sitenin kurulusundan beri en zor aninda (demiroren'in secimi kazanmasi) siteyi kafana gore terk edip, sular durulduktan sonra geri donmen cok cocukca. bu siteye olan emeklerini yadsimiyorum, hatta buyuk ihtimalle (detaylari cok bildigimi soyleyemem) sen olmasan boyle bir site olmayacakti, eyvallah. cok tesekkur ederim. ancak su anki durumundan ben de rahatsizlik duyuyorum: savas doneminde ulke disinda cikip, savas bitince geri donus yapan kacak gibisin gozumde. unutma ki kaptan gemiyi en son terk etmelidir. elbette bu vasiflara sahip olmak zorunda degilsin, ben sadece seni arkadasca elestiriyorum. takdir ettigim biri oldugun icin de bu elestiriyi yapma geregi duyuyorum. yoksa bana ne der gecerdim.

bence eger yazmaya devam edeceksen -ki yaziyorsun- bunu lutfen bize bildir. bence bizler bir aciklama hak ediyoruz. de ki ''kusura bakmayin, bir anlik gaza geldim hata ettim ama besiktas'siz yapamayacagimi anladim ve geri donuyorum.'' ozur dilemene gerek yok. bunu yap, rica ediyorum.

yoksa gercekten yazinin altinda senin nickini gormek beni de rahatsiz ediyor. ha dersen ki, ''siz kim oluyorsunuz lan buralar benden sorulur'' eyvallah der yeni delikler ararim kendime.

BJK4EVER dedi ki...

Jessie bunlara cevap vermeyecektir ve sizlerin de yazisi benimkisi gibi silinecektir, o yuzden bosa yazmayin.....

Gürcan Ulusoy dedi ki...

su blogun 2 tane troll'ü vardır. biri theotheo, diğeri bjk4ever. hatta ikisi de aynı insan olabilir, bilemem. bu saptama benim kişisel saptamam değil blog yazarlarının ve blog okurlarının ortak saptamasıdır. o nedenle bu iki okurun yazıları silinir.

diğer kimseninki silinmez. önce bunu bir ayıralım.

Kisa ve dominic molise'nin yazdıklarına ortak cevap veriyorum zira aynı şeyden bahsetmişler.

bu blogda sizin gördüğüz kısım sadece blogun bir bölümü. bir de bunun arka planı var. bir karar alınacaksa önce kendi aramızda konuşuyoruz, tartışıyoruz sonra uyguluyoruz.

beşiktaş'ı bırakmak ise kişisel bir karardır. beşiktaş'ı bırakmak demek blogu bırakmak olacağı için bu blogun genelini ilgilendiren bir karardır.

seçim sonrası günlerce tartıştık. ne yapcağız, nasıl yapacağız diye. günlerce...

bazısı kapatalım blogu dedi. bazısı mücadele dedi. ben kişisel olarak bırakalım tarafındaydım. ama bazen ortaya koyduğunuz şey her ne kadar kişisel olsa bile, gelinen nokta kişiselin de dışına çıkabiliyor.

dedik ki, biz ekşi beşiktaş'ı seviyoruz. burada belki planlı belki plansız, güzel bir ortam yarattık. güzel arkadaşlıklar kazandık. yolda görmediğimiz, göremeyeceğimiz insanlarla iyi iletişimler kurabildik. sadece yazarları kastetmiyorum, okurlar da dahildir.

neticede devam kararı aldık. kişisel olarak benim tutarsız davrandığımı düşünebilirsiniz. ben böyle düşünmüyorum. olayların çok fazla detayları oluyor.

ben beşiktaş'ı bırakıyorum derken gerçekten bırakmak istemiştim. blogu da beşiktaş'ı da bir kenara koyup başka bir hayat yaşamak istemiştim.

neticede kendime 5-6 aylık bir süre koydum. bunu da bilin. sezon sonuna kadar buradayım. maçlara gideceğim. az önce de bursa maçından geldim.

futbolu seviyorum. yazmayı seviyorum. dikkat ederseniz beşiktaşla ilgili değil, daha çok genel yanlış algılamalarla ilgili yazıyorum, kendimce.

bunu yazmaya devam edeceğim. insanlar da derlerse ki, ilk okul seviyesinde yazıyorsun. buraya yakışmıyorsun. o zaman yazmam, çok da koymaz. veyahut gider kendi adıma blog açar orada yazarım. ama bizim arkadaşların böyle bir isteği olacağını sanmıyorum.

neyse, söylenecek çok söz var. eve yeni geldim yorgunum. bursadan 3 puanı aldım. yarın da 3 alırsam haftayı lider kapatacağım...

iyi geceler.

Ufak bir duzeltme: Bugune kadar sadece 3-4 kisinin yazdiklari "hakaret" harici sebeplerle silindi. Theotheo, bjk4ever (en fazla 1-2'dir), tabatas ve Sembolist. Silindikten sonra da uzun uzadiya aciklama yapildi her seferinde. Ki theotheo ve bjk4ever hala daha yorumlarini birakmaktalar, tartisma yaratici yorum olsa bile, o eski usluptan eser tasimadigi surece burada yayinlanmakta.

Burada yorum moderasyonu yapmamizin tek bir sebebi var: Samimi ve akici hava yakalamak. Onlarca yazar yorum onaylamaya usenmez yani merak etmeyin. Lakin bu samimi hava "kavga dovus" haline burunurse, orada da onlem alinmak zorundadir yazidan cok kisilerin konusulmamasi icin.

Bu baglamda, bjk4ever'in, "bunlar silinir, bosuna yaziyorsunuz" tarzi serzenisini art niyetli buluyorum. Buyurun, jessie'nin cevabi da yukarida zaten.

carlito dedi ki...

jessie'nin şu Beşiktaş'ı veyahut blogu "bırakma" mevzusu zaten canımı sıkan bir durum olmuştu, hiçbir açıklamaya gerek duymadan tekrar yazmaya başlamasından da hoşnut oldum..
bazen yüzde yüz katılırım kendisinin yazılarına, bazen de tam aksi olur, bunla hiç alakası yok zaten bu düşüncemin.. sadece onun yazılarını okumayı seviyorum..
bu geri dönüş olayının bu denli kurcalanmasını ve illa bir resmi (!) açıklama beklenmesini de ben çocukça buluyorum açıkçası, belirtmek istedim..

yazıya gelince... daha önce i.kaş denene futbol ile uzaktan yakından alakası olmayan kişi ile ilgili yazıda fazlasıyla isyan kokan bir yorumum olmuştu.. bu yazıda ise jessie'nin bir iki cümleyle bile olsa i.kaş'a daha uygun sözler yazması teselli edici oldu.. gerçi ben onu tanımlarken dinamik, agresif gibi kelimeler yerine şu şekilde tanımlardım; "cahil cesaretine sahip, futbol zekasından bir nebze nasibini almamış, sahte bir hırs ile kendine agresif yapıya sahipmiş süsü vermeye çalışan stoper bozuntusu" !!! bunu da yazmasam içim rahat etmeyecekti (:

sembolist dedi ki...

Jessie'nin tarz ve üslup olarak bu siteye yakışmadığı tespitine yüzde yüz katılıyorum.Zaten hiç bişey olmamış gibi yazmaya devam etmesi de bunu bariz bi şekilde isptalıyor.Kongre sürecinde insanları gaza getirmekten sorumlu devlet bakanı, yakışmıyorsun buraya...

Sitenin kurucusu siteye yakismamakla itham ediliyor. O da enteresan.

Olm Jessie, bizden habersiz kimlerin tavuguna "kist" diyorsun da boyle "stalker"lar ediniyorsun la?

BJK4EVER dedi ki...

Benim de hakaret icermeyen (Jessie'yle ilgili) yazim silinmisti, ama neyse, konumuz bu degil.

Kim ne derse desin, lafi nasil carpitmayi denerse denesin, delikanlilik ve sozunu tutmak gibi kavramlar vardir. Dedigin sey Besiktas'i birakmak, takip etmemek, yazi yazmamak. Ki yazilarinda ben Milan veya Manchester United'i gormuyorum, direkt Besiktas'i yazina cekerek yazilar yaziyorsun. Ki bu ayip falan da degil, sonucta hepimiz Besiktasliyiz, birbirimizin hislerini en iyi biz anlariz.

Keske 'Besiktasi yazmiyorum', '6 ay sure verdim' vs gibi lafi cevirmeler yerine 'evet kardesim, lafi ettim ama gerceklestiremedim, icimdeki BJK askini sonduremedim, cok seviyormusuz ve farkinda degilmisiz' deseydin de burdaki millet seni anlasaydi. BJK kanserojen etkisi bilinmesine ragmen birakilamiyor, sigara gibi, kizartma yiyecek gibi, birakamiyoruz iste. Bunu dile getirmek yerine hala baska yollara girip israrla kendini hakli gostermeye calisiyorsun.

Ayrica blog sahibi olmasi da onu dokunulmaz kilmaz. Yorum yapanlar ve okurlar olmadigi surece blog bir ise yaramaz, kendin yazip kendin okursun oylece. Jessie olmazsa baska yazarlar var, eksibesiktas olmazsa 1000 tane BJK blogu var, yani eksibesiktas da jessie de sandiginiz kadar onemli degil. Zaten cok abartilacak bir durum da degil bu, alttarafi 40-50 kisi ortak askimiz uzerine yorumlar yapiyoruz. Ama birazcik samimiyet ve alcak gonulluluk de lazim bence....

@bjk4ever

Jessie'yi istedigimiz kadar elestirmekte hur ve ozguruz. Lakin:

"Jessie'nin tarz ve üslup olarak bu siteye yakışmadığı tespitine yüzde yüz katılıyorum."

Bu beyanat komiktir. Neden komik oldugunu uzun uzun aciklamak yerine insanlarin izanina guvenmeyi tercih ettim, ama hata etmissem soyleyin aciklayalim.

Arkhe dedi ki...

E adam açıklamasını yapmıştı zaten;

http://eksibesiktas.blogspot.com/2010/02/besiktas-brakmak.html

delgado dedi ki...

@bjk4ever

"say lan?"

esperanza dedi ki...

yahu adamin yazmasindan hosnut degilseniz ya takip etmezsiniz siteyi, ya da adamim yorumlarini okumazsiniz olur biter. Bu birbirine kapak takma g.t etme icin kasma olayi nedir yau? "bak sen boyle boyle dedin ama simdi tornistan yapiyosun yae kehkehkeh" bu ne abi.

Hayir yazsa neolur yazmasa ne olur, bu desteksiz mahalle baskisini cok sacma buldum

Ben hala "Ahmet Altan Taraf'a tarz ve uslup olarak yakismiyor" mealindeki cikisa oturma organimla gulmekle mesgulum.

Unknown dedi ki...

Tekrar ben...

Jessie bana gore eksibesiktas platformuna yakismamaktadir ve altini cizerek tekrar etmek isterim, bu kisisel bir saptamadir. Katilan katilmayan olur, bilemem; cok da umrumda degil. Ama bunu blog'un kurucusu olmakla bagdastirmak abesle istigal. Madem ordan geliyorsunuz, soyle diyeyim o zaman: Jessie sadece blog kursun, site acsin. Yazi yazmasin mumkunse...

Ama bundan daha onemlisi Jessie'nin Besiktas'i biraktigini ifade etmesidir. Hayat bazen insanlari tercih yapmaya iter, cok dogaldir. Bu tercihlerdir zaten kisiyi betimleyen, tarif eden. Fakat Jessie'de gordugum durum biraz farkli gibi; tavrini cok net koyuyor hemen sonrasinda da 180 derece donuyor ve kaldigi yerden devam ediyor. Oh ne ala....

Fazla uzatmayacagim, hala bunu tutarsizlik olarak gormeyen Jessie aslinda tespitimi doguluyor. Ve diyor ki, 5-6 ay daha buralardayim, sonrasi Allah kerim. Takil abi sen, resim daha netlesti son yanitinla...

Shelbyl'e de cok kisa seslenmek isterim; komik beyanat ariyorsan Jessie'nin yazilarina, tavrina bakmayi dene once.

Sevgiler...

Gürcan Ulusoy dedi ki...

@kisa bir fikir belirttin. cevabını tatmin edici şekilde aldığını düşünüyorum. aynı lafı tekrar tekrar anlatmana gerek yok. buraya yakışmadığımı düşündüğü söyledin zaten. tamam, budur. daha ne istiyorsun?

Yorum Gönder

Ara