.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

26 Ocak 2010 Salı

Hepimiz Bir Miyiz?

Türk futboluyla ilgili sosyal tesbit yapan herkesin ortak söylemidir; "Bir ailede bir çocuk Fenerbahçeli, diğeri Galatasaraylı ise nasıl olacak ta bu iki taraftar başka anlayışların, başka taraftarlıkların tarafı olabilecekler? Şüphesiz Fenerbahçeli de, Beşiktaşlı da, Galatasaraylı da aynı futbolun sadece renk bazında farklılıklarıdır..." Onlara sorsanız, bu ülkede takım seçimi daha çok "babadan oğula" şeklinde gerçekleşmekte ve denk gelen amcalar, dayılar tuttuğumuz takımları belirlemektedir... Takım seçimi en nihayetinde 5-8 yaşlarında yapılan bir seçimdir. Öyleyse yok birbirimizden farkımız... Aslında bu bir bakıma doğru. Neticede Türkiye'de takım seçimi büyük oranda babadan oğula şeklinde gerçekleşir. Lakin sorgulanması gereken takım seçiminin nasıl gerçekleştiğinden öte, o taraftarın taraftarlık süresince yaşadıklarıdır. Hep denir ya; Beşiktaş taraftarı romantiktir. Biri de sormaz mı acaba, bu algı neden oluşmuştur? İşte onu sorduğumuz zaman başka sonuçlarla karşılaşacağız. İkizlerimizin farklı takımlar tuttuklarını düşünelim. İkisi de aynı odada büyütülsün, aynı okulda aynı sınıfa gitsinler. Başarıları, başarısızlıkları birbirinin aynısı olsun. 25 yaşına geldiklerinde Beşiktaşlı olanla olmayanın tamamen aynı taraftarlığı yaşayacaklarını söyleyebilir miyiz? O Beşiktaşlı Malmö, Valerenga maçlarını yaşamış olsun. -Haklıdır haksızdır, bugünden bakıldığında hiç bir anlamı da yoktur- Kendisine haksızlık yapıldığına inanmış olsun. Samsunspor maçına tanıklık etmiş olsun. Peki nasıl yapacağız da biz bu ikizleri aynı anne baba parantezinde değerlendirme basitliğine indirgeyebileceğiz? Taraftarlığı hiç şüphesiz o taraftarın anıları belirler. Takım seçme anındaki amcanın etkisi değil. Öyleyse Beşiktaş taraftarı neden böyle sorusu cevabını bulmuş oluyor. Bunu bir başka takım taraftarının da anlaması mümkün değil. Şüphesiz biz de Galatasaraylılığı, Fenerbahçeliliği onlar gibi anlayamıyoruz. Biz Uefa kupasını kaldırmadık, Türkiye'nin sportif zirvesinde bizim takımımızın çok kısıtlı etkisi vardı; Biz de onları anlayamayız. Biliyorum ki Galatasaray Uefa kupasını kazanmasaydı da bir çok Galatasaraylı Galatasaray'ı tutmak için yüzlerce sebep bulabileceklerdi. Tıpkı diğer taraftarlar gibi... "Beşiktaş adının olduğu her yerde acaba vardır" yazısının en güzel durduğu yer, Angelo Peruzzi'nin eldivenleri değil de, neresidir? O gün Peruzzi'nin eldivenlerini ıskalayıp giden, özünde Beşiktaş değil midir..? ve en nihayetinde; Beşiktaş aslında kaçıp giden golleri, şampiyonlukları da kaçmayanlar kadar sevebilmek değil midir?

Ara