.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Siyah Mücevher

Şampiyonlar Ligi kurası çekildiğinde aramızdan kaç kişi Wolfsburg ve Manu deplasmanlarının karşısına puan yazmıştı? Beşiktaş, bu grupta 4 puan aldı ve bunların hepsini de en zorlu gözüken iki deplasmandan çıkardı. Kendi sahasında ise kocaman bir sıfır çekti. Evet, dördüncü torbadan Wolfsburg'un gelmesi büyük bir talihsizlikti kabul ediyoruz ama gözümüzde kocaman büyüttüğümüz Wolfsburg bile şu oynadığı futbolla ancak Avrupa Ligi'ne gidebildi. Beğenmediğimiz, grup sonunculuğuna layık gördüğümüz CSKA Moskova paşalar gibi Devler Ligi'nin yolunu tutmaya devam etti. Ama burada bir terslik olması lazım. Sezon başından beri iki kez hoca değiştiren, kendi ligini beşinci sırada bitiren CSKA nasıl oluyor da bu turnuvaya devam edebildi? Ve Beşiktaş, neden devam edemedi? İzah etmek için çok fazla efor harcamaya gerek yok. Her şey çok basit bir şekilde ortada. Beşiktaş, topraktan fışkıran petrol gibi. Nereye kazma vursan, fışkırıyor mübarek. Hırs, azim, coşku, mücadele ne ararsan var. Ama tek bir şey eksik. Bu saf petrol, bir türlü istenen kıvamda rafine edilmiyor. Filtrelenmemiş, ayıklanmamış petrolü enerjiye ve kazanca çeviremezsiniz. Sonunuz Türk filmi gibi olur. Zaman geçtikçe, müdahale edilmedikçe kuyu derinleşir. İçinden çıkılmaz bir hal alır. Önceki yazımızda da belirtmiştik. Mustafa Denizli sürekli deneyecek, değiştirecek ve biz buna katlanmak zorundayız. Doğruyu bulduğunda ne kadar alkışlıyorsak, o doğruyu bulabilmek için geçilen yolların dolambaçlarının fazlalığından da hayıflanmak en büyük hakkımız. Mutlak galibiyet hedefiyle sahaya çıkan takımın yandan yemiş haliyle bile bir maestrosu yok sahada. Ne Yusuf, ne Tabata. Forvette tek başına bırakılmış bir Bobo. Arkasında ne yapacağı belirsiz bir Tello. Onun da arkasına gidince safi savunmaya dönük bir takım karşılıyor bizleri. Dikine oynayan, çalım atabilen, ara pas veren kaç oyuncu vardı bugün sahada? Ve böyle bir oyuncu olmadan CSKA'yı yenmek için yapılan plan neydi? Denizli bize bu akşam unutulmayacak bir mesaj daha verdi. Beşiktaş, hocası tarafından iki hafta boyunca 1-0 için motive edilmiş. Olası bir gol yenmesi durumunda ne yapılacağına yönelik bir çalışma yapılmamış. Yapılsaydı, bu takım dörtlü savunmanın önünde üç defansif oyuncuyla maça başlamazdı. Sahada öyle bir kadro vardı ki, gol yenmesi durumunda mevcut kadro ile bir taktik değişikliğine gitmek imkansız hale getirilmiş. Fink ve Ernst orta sahayı tutarken Ekrem ve Tello kanatlara dağılmış, Toraman ise adam adama oyunda tamamen maçtan kopmuş durumda. Top Beşiktaş'a geçtiğinde doğal olarak takıma katkı sağlaması imkansız hale geliyor. İleride Bobo ise tek başına çırpınan Anadolu forvetleri gibi. Bu oyunla baskı kuramazsınız, kanatlara yayılamazsınız, ani hücumlara kalkamazsınız. Ama maçın ön kısmında ilginç şeyler oluyor. Bahsini ettiğimiz teknik maestro görevini Fink üstleniyor bir anda. Tello'ya hayatının pasını veriyor, Tello ise zor olanı yaparak topu dışarı atıyor. İşte bu. Denizli'nin taktiğinin verebileceği tek meyve posasıyla, vitaminiyle çöpü boyluyor. 20. dakikadan sonra kendisine gelen CSKA ise kademe kademe oyunu ele geçiriyor ve bugünkü hüzünbaz skor ortaya çıkıyor. İşin aslına bakarsanız, Manchester 5-0 da yenebilirdi Wolfsburg'u hiç sorun değil. Avrupa Ligi'ni keşke diğer maçın skoruyla ıskalasaydık. Beşiktaş, maçtan saatler önce doping skandalıyla çökmüş ve iki oyuncusunu kurban etmiş bir takımı kendi sahasında evire çevire yenmeliydi, bu kadar basit. Şayet kapanan veya kontrollü oynayan her takıma karşı ligde de böyle sorunlar yaşanmaya devam edecekse bizi daha çok hüsran bekliyor demektir. Keşke giden tur olsaydı, ümitlerimiz yanmasaydı. Bu petrol, bu siyah mücevher keşke çamura bulanmasaydı...

15 Yorum:

xanax dedi ki...

Kendi evinde kesin galibiyet gerekirken, üstelik rakibin Barcelona değil, CSKA iken, eğer sağ bekte sıfır teknik İ.Kaş'ı, sol bekte İ.Üzülmez'i, orta sahada aslında sağ bek olarak oynadığında İ.Kaş'tan kat kat yararlı olduğu defalarca ispatlanmış Ekrem'i, gene sağ bekte oynadığında İ.Kaş'tan kat kat yararlı olduğu ispatlanmış İ.Tor.'u oynatıyor, hem sağ bekten yararlanamıyor, hem orta sahanın ağzına sıçıyorsan, 10 numaraları da Messi falan değilken, sen adam markajı veriyorsan, markaj görevini verdiğin İ.Tor. bu ülkenin kendi yerindeki en iyi adamlarından biriyse ve sen ondan yararlanamıyorsan, sırf bu nedenle de sağ bekte İ.Kaş denen kazmayı oynatıyorsan, takımını 4-5-1 taktiğiyle sahaya sürmüşsen, onca önleme rağmen golü yediğin halde bu rezil taktiği(?), bu rezil adam markajını, bu kazma dolu takım tertibini hâlâ değiştirmiyorsan, artık en az 3 gol atman gerekirken, ikinci yarıya ne adam, ne taktik değiştirmeden çıkıyorsan, kendi oyununu oynayıp rakibin sana önlem almaya çalışması gerekirken, sen kafanda binbir hastalıklı düşünce, kendi hayal dünyanda maçı oynar ve bilmem hangi yersiz düşüncelerin nedeniyle, takır takır topunu oynayan, işine bakan bir takım ortaya sürmek dururken, şapkadan tavşanlar çıkarıp galip gelme hayalleri görüyorsan, sağ bek Ekrem'i ortanın solunda, sağ bek-stoper İ.Tor'u orta sahada adam markajında, sol kanat Tello'yu sağ kanatta, sol kanadı en iyi kullanabilecek atak yönü güçlü İ.Köybaşı'yı ve oyun kurucu, yaratıcı adamın 8,5 mil. euroluk Tabata'yı kulübede unutuyorsan, son yarım saatte girdiğinde bir umut olabilecek 34lük Yusuf'u ya ilk 11oynatıp, ya hiç değerlendirmiyorsan, elin CSKA'sı 18'lik, 19'luk gençleri korkmadan sahaya sürerken, senin en genç adamın 25 yaşında ise, takımının ne bir oturmuş şablonu, ne oyun kurgusu, ne alışılmış hücum varyasyonları, ne ezberlenmiş, gözü kapalı yapılan paslaşmalar, verkaçlar... Bu modern futbol gereklerinin hiç biri yok, rakibe önlem almaya çalışan zavallı çağ dışı adam markajı çabaları var ise, sadece korkak değil, aynı zamanda hoca olarak yetersizsindir.
Sakinliğine, paniklememene, verdiğin akıllı-uslu demeçlere, kriz yönetimine falan hep söylediğim gibi şapka çıkarılır, ama bu takımın başında keşke TD olmasan da, futbol şube sorumlusu olsan, hatta bu takımın başında TD olmasan da, YD yerine başkan sen olsan. Keşke bu takımın başında TD sen olmasan da Tayyip Erdoğan'ın yerine başbakan olsan. Keşke Allaha yakın olsan, takımdan uzak olsan.

maçtan sonra demeclere bak arkadas..resmen dassak gecmek..

"Kısacası, oynanan futbol, ortaya konan tempo ve mücadele bizi her ne kadar mutlu ettiyse de tabeladan mutlu olmadık.''"

"Gruptaki tek tesellilerinin, Manchester United'ı yenmeleri olduğunu dile getiren Denizli, ''Bu da üzüntümüzün yanında bir teselli oluyor'' dedi."

futbola ıhanet edıyorsun denızlı...

tello'nun o pozisyonu kacirmasindan daha cok kahreden sey ikinci yarinin basinda calan ve butun stadi bir anda durgunlastiran sarkidir. saka gibiydi.

Sertug Ozgur dedi ki...

Neyse sezon sonu futboldan emekli olur da çeşmede tavşan avına devam eder artık.

Mustafa Hoca bize yaşattıkların için teşekkür ederim. Sezon sonu şampiyon yapacağına dair inancım da var işin garip yanı. Puan tablosu böyle iken demiyorum, 12 puan gerideyken de böyle düşünüyodum hocam.

Çoğu kişi gibi kadroya , değişikliklerine maç içinde kızsam da maç sonunda çok fazla eleştiri getiremiyorum. Takımın hücumuna kendinden birşey katamadığını, bunun için emek vermediğini biliyorsun hocam, bence de mantıklı bir kadro çıkarıyosun, akılcısın, bir yakalayıp ya atarsam diyosun. Sığ eleştirilerle sana korkak demiyorum hocam, kendini biliyorsun.

Y.D yüzünden transfer yanlışlarındaki sorumluluğun gözden kaçmış olabilir ama benim gözümden kaçmadı hocam. Tabata'yı Nihat'ı aldırmakla veya onaylamanla hüsrana uğrattın hocam. Oysa biz iyi bir planlama hayal ediyorduk. Sene başındaki transfer yanlışlarına, iyi futbol oynama sözü vermene rağmen tam tersi bir tabloyu gördüğüm için , transfer ve oyuncu seçimlerinle geleceğe değil günü düşündüğün için, hücum organizasyonlarını salladığın(kariyerine saygısızlık etmek istemem ama belki de kapasiten bu olduğu için) misyonunu tamamladığını düşünüyorum hocam.

Takıma disiplin, sorumluluk getirdiğin için teşekkür ederim hocam, görmezden gelemem.

Senin de kendini daha fazla yormayacağını biliyorum hocam.

Sene sonu şampiyonlukla kariyerine veda edersin umarım hocam. Saygını kaybetmeyerek, zirvede bırakarak.

Herşey gönlünce olsun Mustafa Hocam.

kma dedi ki...

fink ve ersnt ikilisinin sadece defansin olduğunu düşünmek bence yanılgı. fink 3-4 maçtır gösteriyor ki, defans anlamında yaptıklarının yanında hiç de fena olmayan ofansif katkısı da var.
telloya verdiği pas hayatının pası olarak nitelendirilmiş ama bu tip pasları hep veriyor zaten. sürekli olumlu ve etkili paslar verdiğini görüyoruz zaten.
ernst fink ikilisi için kısır yorumu yapamayız. bu ikilinin yanına tercih edilen 3. kişinin(toraman) tamamen defansif olması aslında sorgulanması gerekendi.

yorumlarla bile erst-fink ikilisine dokumayın artık :)

enzo scifo dedi ki...

@kma
Sana katılıyorum. Hem Ernst hem de Fink, Beşiktaş'ın oynadığı son maçlar incelenecek olursa oyuna ofansif anlamda çok katkıda bulunuyor. Bir çok kez rakip ceza sahası içinde ikisinden birini veya ikisine de görebiliriz. Örneğin, Fink'in Fenerbahçe'ye attığı golde Ernst de cez sahası içindeydi ya da Diyarbakırspor maçında Ernst'in kaçırdığı golü düşünün. Bu iki oyuncumuz o bölgeye çok fazla girdikleri için girdikleri pozisyonlarda git gide artıyor.
Bu noktada sorun ortasahadaki 3. ismin kim olacağı. Bana kalırsa bu ne Delgado'dur ne de Tabata ne de İbrahim Toraman'dır. Mevcut kadro itibariyle oraya koyabileceğim 3. birisi de maalesef yoktur :)

marpione dedi ki...

@lakerda

sezon sonu ile bu sezonun başı arasını çok kötü değerlendirdi denizli kendi açısından. o dönemde kafasını toparlayabilseydi çok farklı olurdu olaylar.

ayrıca ben de bu sene bizi şampiyon yapabileceğine inanıyorum, tek başına ayrı bir faktör çünkü. hata yapıyor olsa da hakkını verelim. ayrıca takıma kattığı bazı değerlerden de çok memnunum.

açıkça söyleyeyim, genel kanının aksine cska maçında oynanan futboldan da memnunum. bu oyuncuların (hücum hattı) kalitesi/formu bu kadar. ibrahim toraman tercihi eleştiriliyor da oraya uğur/yusuf/tabata üçlüsünden birini koysaydı da çok farklı olmazdı. bunları koysa da taraftarın başka bir kısmı daha ilk baştan burun kıvıracak, "tavşan" muhabbeti yapacaktı. herkesin ayrı fikri var.


maçı "futbolu çok iyi bildikleri" ayan beyan ortada olan iki ingiliz spikerin anlatımından izledim. adamlar "beşiktaş bu gece cska'dan çok iyi takım (kollektif oyun manasında) ama hücum kapasiteleri yetmiyor" dediler, daha 30. dakikada. eninde sonunda çıkan sonuç da o oldu zaten. maçın postuna da yazdım, şu takımda bir tane krasic kalitesinde ve yeteneğinde adam olsa ilk yarı üçlerdik biz cska'yı. öyle adamın yoksa şapkanı önüne koyup gerçeklerle yüzleşmen gerekiyor. futbol inancı ve şansı bir maç yaver gider manchester'da ama her el papaz pilav yemez.

bir de, sezon başındaki o berbat dönem olmasa, şu son geldiğimiz seviyede oynayabilseydik tüm şampiyonlar ligi maçlarını avrupa ligine giderdik bu gruptan. rasyonel düşünürsek -maalesef- bizim boyumuz o kadar avrupa futbolunun kalitesi ve mentalitesi ile kıyaslandığında.

alper dedi ki...

MARPİONE ye katılıyorum.takımın oynadığı ve oynamak istediği oyundan memnunum bende.eleştirebileceğim konu sadece toraman yerine inceman ile başlanması olabilirdi.ve adam markajı görevi finke verilebilirdi.1-0 oynanmasınıda gayet mantıklı buluyorum.ki ona rağmen bile 3 gol atabilecek poziyonlara defansif denen bu kadro le girdik.ferrari-toraman-tello-nihat yine kaçırdı.

krasic kalitesinde olmasa bile o kalibrede bir adamımız var zaten bizim.iyi bakın.holosko.deper-dripling kabiliyetimizi kaybettik onun yokluğunda.sağ kanadımızı canlandırabilecek yegane adam o olarak görülüyor şuan.

helldoradotcom dedi ki...

Transfer anlaminda Denizli'ye yuklenmek yanlis olur zira yukarida bahsedildigi gibi nihat gibi, tabata gibi yanlis transferlere onay verdiyse de ferrari, ernst ve fink onun onayi ile alinmis oyunculardir. Adam'in elinde kewell var ve oynatmadiysa elestirebilirsiniz ama uc kurusluk tabata'yi, dede yusuf'u oynatmadi diye elestirmek skora bakarak konusmaktir. Bir cok TSL macinda cok daha "ofansif !!" kadrolarla dun geceki kadar pozisyona girememistik. Bu noktada elestiriyi yine kendimize yoneltip manu deplasmaninda tello'nun golune sans demeyeneler dun kacirdigi %100'luk pozisyona da uzuleceklerdir, ama adam $andel denedi ve olmadi. Gayet akilci bir vurustu ayrica ama olmadi iste. Nasil ki manu deplasmanindaki vurus rakibe surtup sansina girdiyse bu da sansina disari gitti. Bence Denizli'nin elestirilesi en onemligi eksigi genc ve tecrubesiz oyunculara "hic" sans tanimamasidir. Bunun da bu yastan sonra degisecegini maalesef hic sanmiyorum.

AQ-47 dedi ki...

@alper

Holosko konusunda benzer bir yorum ben de yapmışım az önce başka bir başlığa...Elin tavuğu kaz görünüyor, Holosko ile Krasiç arasında o kadar uçurum yok, topla biraz daha yumuşak oynaması yeterli, son vurşları ve sprintleri hepimiz biliyoruz. Hocanın sıkıntısı İsmail-Tello-Nihat...İsmail artık kendini ne kadar ispat edebilir ki? Üzülmezi bırakamıyor olabilirsin, bari sol açığa koy bu adam orda daha da iyi oynar...Nihat'ı ikinci yarıya hatta seneye kadar bırak, bu adam bencil olmuş, dün de bir iki pozisyonda gösterdi bunu...Tello'yla olan duygusal ilişkini bitir, bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim ama Delgado gelsin Tello gönderilsin adamın kafası belli ki burada değil, yok ben Tello'yu en azından yedekte tutarım dersen de Tabata'dan başka kimsen yok gönderecek...Son olarak gerideki 6 kişi, yani Kaş, Sivok, Ferrari, Toraman, Ernst, Fink bozulmazsa bu takım her maça kafadan 1 puan cepte başlar, ilerideki 4 kişi iyi kullanılırsa ligimizi silindir gibi ezer...

xabialanso dedi ki...

futbol basit bir oyun, beşiktaş chelsea yada barca değilki sürekli oyuncuları başka yerde deniyorsun. kimin nerde oynayacağı takımın max nasıl oynayacağı belli. niye takımı sabote ediosun, nobre nihat yetmesken bi de hoca çıktı...

http://combofajita.blogspot.com/2009/12/fantezi-futbol-ve-denizli.html

Deniz dedi ki...

Bu takım 4-2-3-1 oynasaydı dün yenerdik, iddialıyım. Ama onun yerine 4-1-2-2-1 oynayınca o 4lünün önündeki 1'e denk gelen Toraman yitti gitti. 10 kişi oynadık, 10 kişiyle de bu kadar.

Ne garip, aslında hepsi 4-5-1, aslında 4-3-3 de 4-5-1 ama mentaliten böyle detaylarda fark yaratıyor.

Ben Fink ve Ernst'in defansif olduğunu kesinlikle düşünmüyorum bu arada, ikisi şu an Giunti'den beri eksikliğini çektiğimiz istikrarlı ve oyunun çift yönünü oynayan orta saha oyuncusu tipinin örneğidir. 4-2-3-1 oynarken de böyle. Adamlar kazandıkları topları geriye değil ileri doğru hep olumlu kullanıyorlar. Sivok'la Ferrari de olumlu çıkarıyor topları.

Ben Bobo'dan da memnunum ilerde tek santrfor'da, daha iyisi alınmayacaksa durur, ama 4-2-3-1'in 3'ü çok önemli ve orada bir türlü istikrarı yakalayacak bir üçlü çıkaramıyorum kafamda. Misimovic'le Krasic gelse oraya olur :) Yanlarına da koyarız birini.

Dalga geçiyorum gibi gelebilir ama oraya konacak adamların bu tipte adam olması lazım, aranıp bulunması lazım o adamların da, yugo mu olur, rus mu olur, oralardan çok çıkıyor böyle hem ofansif anlamda güçlü, hem de mcüadeleci ve sağlam fizikli adamlar.

Ve benim her zaman kafamda olan şey, Avrupa'da iddialı olacaksak artık Güney Amerikalı sevdasını bırakmamız lazım. Hem mental hem fiziksel açıdan kaldıramıyorlar, ya slav, ya afrikalı oyunculara daha çok yönelmemiz lazım.

plasmodium dedi ki...

Yoruların hemen hepsinin doğruluk payı var şüphesiz.Ben şu anda grupta 4. olmamızın tek nedeninin takımın geç forma girmesine bağlıyorum.Şüphesiz ki çok defektimiz var.Ama herşeye rağmen en azından gruptan çıkabilirdik

theotheo dedi ki...

valla öyle zor bi grup çektik ki, bu gruptan çıkmak zaten imkansız gibiydi en baştan.

artık bundan sonra tamamen lige konsantre olup saçma sapan puan kayıplarını azaltıp, daumu tekrar kokaine başlatmalıyız, galatasarayda da baros gelene kadar farkı açabiliriz.

takım bu senede şampiyon olursa, bir çok şey farklı olur, bekleyip görecez.

alper dedi ki...

UEFA avrupa ligine devam edip juve-atletico madrid-marsilya çekeceğimize bu yılda şampiyon olmak bence de çok önemli.manisa galibiyeti unutturur herşeyi.quaresma diye bağırırız sezon sonu.

Yorum Gönder

Ara