.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

18 Aralık 2009 Cuma

Maça Aç Gelinmez

Herkes en iyi bildiğini sıralayıp yazıyor blogda... Bize de doğal olarak yiyip, içmesi kaldı... Futbolu seviyorum evet, ama maç öncesi yiyip içmeyi de çok seviyorum, hatta yiyip içemezsem maça keyifsiz giriyorum, o derece... Zaten bana yemek yaz deseler, iki blog dolduracak kadar yazarım, memleketin her köşesinden yazarım, herkesi sıkacak kadar çok yazarım... Ama abartmayayım, ilk bir kaç yazıda bize anlam ifade eden yerlerle başlayıp, yavaştan devam edeceğim... Nereleri yazacağım belli zaten, Semtin içinden, Balık Pazarı mekanlarından, Beyoğlu'na, Nişantaşı'nda Numaralı tayfasının takıldığı yerlerden, evlendirme dairesinin önündeki kokoreççi dayıya, kordandan Veli Usta'ya her yeri yazacağım... Her keseye, her zevke göre bir şeyler sıkıştırmaya çalışacağım kısacası... Ama şimdilik benim için anlamı büyük yüce bir mekandan başlayacağım, İmroz...
İMROZ
Bilenler bilir İmroz'u elbette. Cuma, Cumartesi akşamı kolay yer bulunamayan, müdavimi değilseniz en alt katta zor oturacağınız, mezeleri lezzetli, maçla da alakası olmayan bir mekandır... Maçla alakası olmayan dedik ama, aslında biraz haksızlık ettik bu konuda. Numaralı ve Kapalı tayfasından epey müdavimi vardır. Daha önemlisi, maçlar erken başladığından ve buranın müşterisi içeriye 8'den önce girmediğinden, maç öncesi sakin sakin rakınızı içmek, şahane servis almak ve rakının mezenin keyfine varmak için ideal mekandır İmroz...
Maç öncesi deyince, insanın aklına bir kaç türlü şey geliyor tabii... Kimi zaman semtte tezahürat eşliğinde maça hazırlanmak ister gönül... Çoğu Fener maçı öncesi sesler bundan kısılır mesela... O zaman doğru adres Balık Pazarı elbet... Bazen Kazan ya da Elma'da biralar elde sırf maç konuşulur... O ortamda maçtan başka şey konuşulamaz zaten, olmuyor, denenmişi var... Bazen de futbol maçı dediğin çok keyifli bir sosyal aktivitedir, hani Jessie'nin İngiltere izlenimlerinde anlattığı gibi... Hele ki yıllardır arkadaşın olan adamları maçtan maça görüyorsan, iki lafın belini kırıp, maça öyle gitmek istersin... İşte İmroz maç öncesi tam bu muhabbet için ideal ortamdır... İmroz'a gidiyorsan, en az 2-3 saatini ayıracaksın ki tadını çıkar bu işin...
İmroz zaten en güzel Cuma akşamlarının adresidir benim için. O konuda problem yok... Beşiktaş'a dair benim için özelleşmesi ise 2007 yılına denk geliyor... O zaman aile bir yandan dostlar bir yandan tribünde epey kalabalığız... 24 Ekim akşamı, maçın saati de geç olunca hemen 6 kişi koşturuyoruz İmroz'a... Dostlar, aile derken şahane bir muhabbet, keyifli bir yemek... Yemeğin ötesinde heyecanlar hayaller hepsi bir arada... Yemek bitiyor, tatlı olarak Bal-Muz-Kaymak-Ceviz dörtlüsünün duvara tırmandıran bileşimini yiyoruz... Adam başı 1,5 tabak düşecek kadar yiyoruz, ötesini siz hesap edin artık... Yerimizde duramadığımızdan, deyim yerindeyse koşarak gidiyoruz İnönü'ye... Serdar'ın içeri zorla ittiği o top bizim vücudumuzdan çıkan enerjiyle içeri giriveriyor... Crouch'un bize doğru indirdiği toplar, bizim çıkardığımız enerjiyle kaleden uzaklaşıyor... O günden sonra zaten o meşhur meyhane tatlısını uzun süre yiyemiyoruz... Maçı kazanıyoruz, bir ay sonra Marseille maçına da aynı şekilde geliyoruz... Onu da kazanıyoruz.. Gel de sevme bu İmroz'u hele...
Anılara daldık mekanı unuttuk... Zaten mekanları mekan yapan da anılardır, ayrı konu... Kaç kişinin sesi yankılanır İmroz'da bilinmez... Öyle özel, öyle güzel mekandır... Sahibi Yorgo Baba'dır. Bir süredir göremiyorum maalesef, korktuğumdan hasta mıdır diye sorduğum da yok aslında. Allah uzun ömür versin, şeker gibi adamdır... Garsonları ayrı birer hikayedir, en alt katta Ali Abi, çatı katında ise Efe Abi de benim favorilerimdir.. Efe Abi tam meyhane usulü Şef Garson'dur.. İçkiyle büyütülmüş göbeği gömleğinin düğmelerini zorlar durur... Hepsi de bilir Beşiktaşlı olduğumuzu, mekanın önünden geçsek gelirler maçları anlatırlar, küllenmiş heyecanlarımızı canlandırırlar...
İmroz herkesin bildiği mekan ama herkes İmroz'da ne yiyeceğini bilmeyebilir... Önerilecekleri önerelim... Ben oturduğum zaman, gelecek mezeler bellidir... Köpoğlu, Lakerda, Ahtopot Salatası, Tam Tekmil (soğanla ezilmiş) Fava, Patlıcan Salatası ve İmroz'un şahane beyaz peyniri... Taraması lezzetlidir ama biraz fazla tuzludur (fiyat değil, bildiğin tuz), karidesi falan da güzeldir ama bu benim ilk saydıklarım yeme de yanında yat cinsindendir... Mezenin en alasını Cunda'da yediysem, Beyoğlu'nda o mezelerin en yakınına İmroz'da gelmişimdir... O sebeple önerimin arkasındayım...
Yaprak Ciğer, yanına şalgam da yüklendinizse idealdir ama deniz mahsulü mezeleri o şalgamla piç edilebilir... En azından deniz mahsülleri sonrası ara vermek lazım ki, sıra şalgama gelsin... Etten devam edilecekse, en güzeli bu mekanın en lezzetli yiyeceği Çoban Kavurma'dır... Balıkların da hepsi lezzetlidir ama ekstra bir özelliğini bulamayabilirsiniz... Çoban Kavurma'yı ise burada rakıya şalgama kattığınızda, özel bir şeyler yediğinizi hemen fark edersiniz. Yok mezeyle doydum ben, iki de sıcak atıştırayım dedinizse, o zaman yenilecekler belli, Kalamar Tava ve Tereyağında Karides...
Tatlıyı tekrar söylemeyelim... Meyve illa ki ikramdır ama tatlı yenilecekse, yenilecek tatlı bellidir. Bal, Muz, Kaymak, Ceviz... İmrozcası Kaymaklı-Ballı Muz...
Yakup'u da bilen bilir... Yakup ve İmroz bütün Beyoğlu meyhanelerinden kendilerine has ortamları sayesinde sıyrılıverirler... İkisinde de öyle bir ortam oluşur ki, on dakika sonra dışarıda ve bir meyhanede oturduğunuzu unutuverirsiniz. Muhabbet sizi çeker ve götürür... İmroz'un bu sihiri paha biçilemez işte...
Paha biçilemez demişken, İmroz'da maç öncesi keyfinin bedelini de konuşmak lazım elbette... Herkesin ağzının tadı başka, rakı merakı başka, meyhanede geçireceği zaman başka... Ben fiyat skalasını İmroz'da bu sebeple adam başı 40-100 arası bir yere koyuyorum. Benim saydıklarımın hepsini yerseniz ve iki kişi bir de büyük rakı içtiyseniz, adam başı 70 verir kalkarsınız. Daha makul yerseniz ve az içerseniz, adam başı 50 de ödersiniz... Ama öğlen yemek yemeden, yüklen mezeye, yüklen sıcağa yaparsanız, olacağı bellidir, 100 kağıdı dökülürsünüz, ağzınızda rakının tadı, aklınızda kredi kartı, maç keyfi falan da kalmayabilir, hele ay sonu falansa, söylemedi demeyin...

7 Yorum:

iş mi lan bu şimdi?

istanbuldaki ilk maç öncesi mekanımdır imroz. rahmetli eniştem alıştırmıştı. beşiktaşın istanbuldaki her lig maçından önce, tabi akşam oynanan maçlar için söylüyorum, saatler öncesinden enişteyle gidip demlenirdik. lakin imroz maceram kısa sürmüştü. en son 1999da oynanan beşiktaş-kocaelispor maçında gitmiştim. o kadar içmiştik ki maça zor yetişmiştik. maçta 3-0 kocaeli galibiyetiyle bitince eniştem unutamadığım bir laf etmişti "içkileri biz içtik, kafayı bunlar bulmuşlar. 9 ay sonra eniştem vefat edince nedense bir daha uğramak istemedim imroza. ama güzel mekandı hatırladığım kadarıyla. ah ahmet dursun ah. o son golü atmayacaktın...

Pamukk dedi ki...

cumaya maç koyarlarsa, cuma resmi tatil olsun.

tathar dedi ki...

yuki'cim anlattığın yer ankara sakaraya cd.de ki net piknik'in istanbul karşılığı oluyor anlaşılan...

matiasemilio dedi ki...

maça tok gelinmez! ; Beşiktaş kalbe zarar!

aamet jr. dedi ki...

Bir haftadır gün geçmiyor ki yeni bir yazı dizisi başlamasın. Dizi açılımı oldu da bizim mi haberimiz yok yahu :)). Her birini zevkle okuyoruz tabi yanlış anlaşılmasın.

Alakasız ama yeni farkettim. Yandaki Ernst fotosu da iyiymiş. Ama ben Ernst'in en çok şu pozunu seviyorum. Trabzon'a çakar çakmaz da aynı hareketi yaptı gibi geldi bana ama nonoş lig tv gol anındaki Ernst'i göstermedi bir türlü. Yeri gelmişken söyleyim dedim, içimde kalmış kaç haftadır oh bee

Gürcan Ulusoy dedi ki...

Yemegi yemis kadar olduk. Simdi su iciyorum... Yazi enfess

Yorum Gönder

Ara