.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

3 Aralık 2009 Perşembe

İngiltere İzlenimleri

Öyle bir oyun ki bu, zamanla bulunduğu kabın şeklini alıyor. Nerede oynanıyor ve oynatılıyorsa orasının örf, adet ve geleneklerini kapıyor. Ona göre oynanıyor. Neticede öyle bir hal alıyor ki, siz Türkiye'den İngiltere'ye maç izlemeye gittiğinizde onların "maç" dediği kavramın içini sizden daha farklı bir şekilde doldurduklarına şahit oluyorsunuz. Futbolu algılama biçimlerindeki farklılıklar, futbolu oynama biçimlerine de yansıyor haliyle. Öncelikle şunu belirteyim, İngilizler holiganizmi bitirirken arada taraftarlık kültürünü de törpülemişler. Oraya gittiğinizde görüyorsunuz ki bunu sadece polisiye tedbirlerle de yapmamışlar, stadların yapılandırılması, sosyal hayat içerisinde futbola ayrılan kısım... Top yekün bir işe girişmişler ve başarılı olmuşlar. Sonucunda elde ettikleri kazanımı benimsemeyen de çok kişi olacaktır ama bu bir ayrı konudur. İngiltere, futbolun bir başka şekilde algılandığı bir yer olmuş bir kere. Günümüzde alışveriş merkezleri proje olarak toplumu yeniden şekillendiren önemli yapılar konumunda. Çünkü yaşama alışkanlıklarınızı değiştiriyor ve size bir başka şeyi öneriyor. İkinci bir ev konsepti diyebiliriz buna. İçinde yemeğinizi yiyiyorsunuz, kahvenizi içiyorsunuz, alış verişinizi yapıyorsunuz, sinemaya da orada gidiyorsunuz. Yani diyor ki size, senin ihtiyacın olan her şey burada mevcut. Sinemaya gittiğinizde bir t-shirt alıyorsunuz, yemek yerken gözünüze bir kol saati takılıyor, kahvenizi içerken karşı dükkandaki kazağı beğeniyorsunuz. Neticede bir şekilde yaşam alanınız haline geliyor. Avrupa'da yeni inşa edilen bu stadyumların da, aynı alış veriş merkezi mantığında tasarlandıklarını söylemek mümkün. Benim Emirates Stadyumu'nu görme şansım oldu. Stadyumun çevresinde dolaştığınızda, içerisine girdiğinizde, koridorlarında bulunduğunuzda ve hatta koltuğunuza oturduğunuzda diyorsunuz ki "Bu yapı, sadece futbol izlemek için tasarlanmış olamaz". Çünkü bir başka şey olmuş artık o. Stadyumun dışında M'si bol Migros kadar büyük mağazaları, stadyumun içerisinde kalite ve fiyat seviyesi birbirinden farklı restorantları, bira / sandwich satış yerleriyle, tuvaletleriyle, giriş çıkışlarıyla, koltuklarının kalitesi, konumlandırılması, stadyum ışıklarıyla inanılmaz bir şeye tanıklık ettiğinizi görüyorsunuz. Stadyumun en kötü koltuğunda bile İnönü stadyumu'nun en iyi yerinden daha iyi maç seyredeceğinizi bilmenin de rahatlığı başka oluyor. Tribün ise ayrı bir paragrafta incelenmesi gereken bir yer. Öncelikle ayakta maç izlemek diye bir şey yok. Zira tribünleri ( Emirates ) öyle şekilde düzenlemişler ki, bir kişi ayakta dursa gerisinin maç izlemesi mümkün değil. O yüzden herkes koltuğunda oturuyor. Oturmak zorunda. Stadyumu, futbolu planlayanlar o şekilde planlamışlar. Bugün iddia ediyorum Türkiye'de koltuğa oturma zorunluluğu getirilsin ve uygulansın, stad anarşisinin önemli bir kısmı bertaraf edilir. Aslında şu ana kadar tarif ettiğim her şey endüstriyel futbol başlığı altında incelenebilir. Zira görüyorsunuz ki bizim anladığımız taraftarlıkla onların anladığı taraftarlık arasında da ciddi bir fark oluşmuş. Arsenal - Standard Liege maçının 25. dakikasında, elinde sandwichiyle koltuğuna oturan İngilizleri görünce aslında biraz daha şaşırıyorsunuz. Babamın dediği gibi, "Yazık adamlara, Arsenal gibi takımları var, taraftarları yok" noktasına geliyorsunuz. Maçtan yarım saat önce metroya biniyorlar, 10 dakikada stadyuma yürüyorlar. Biralarını yudumlayıp ağır ağır koltuklarına yöneliyorlar. 80-85 arası da yavaş yavaş toparlanıp kalkıyorlar. 3-5 tane tezahüratları, bol alkışları var. Ortada bir "aşk" varsa da, bizde veya diğer Akdeniz ülkelerinde yaşanandan oldukça farklı görünüyor. Artısı, eksisiyle endüstriyel futbolun nasıl bir şey olduğunu çok net olarak görüyorsunuz. Sonra dönüp bakıyorsunuz İnönü Stadyumu'na. Açıkçası ben "İnönü bir başka be abi" diyenlerden değilim. İnönü başka da olabilir. Bizim anılarımız İnönü stadyumunu bizim için özel yapar ama hadiseye ne kadar duygusal bakmamız gerektiğinden emin değilim. Stadyumun en rahat yerinden bile doğru düzgün maç izleyemiyoruz. Oturmak isteyenler oturamıyor. Giriş çıkışlar, tuvaletler sıkıntılı. "Kapalı" tribünde yağmur yiyiyorsunuz. Oynanan futbol da üst seviyede değil. Bunların hepsi olabilir, kabulumdür ama hiç biri bizden üç kat fazla kazanan İngilizlerden daha fazla ücret ödüyoruz olmamızı açıklamıyor, ne garip... Alışveriş merkezinde sinemaya gider gibi maça gidiyor onlar. Aileleriyle alışverişlerini yapıyorlar, yemeklerini yiyiyorlar, izliyorlar ve evlerine gidiyorlar. Yendiklerinde üç dakika geç çıkıyorlar, yenildiklerinde dört dakika erken. Biz bir saniye bile alamazken ekrandan gözlerimizi, onlar kah sandwichlerine bakıyorlar kah Fabregas'ın ara pasına...

12 Yorum:

Jokond dedi ki...

ben yine de stadyumdaki konforun çok matah bir şey olarak sunulmasından yana değilim. orada izlenen futbol ve burada ödenen bilet parasına eyvallah ama işte o sinemaya, tiyatroya gider gibi maça gitmek? bizzat futbolun bir ticari meta haline dönüştürülmesi demek oluyor. daha dün akşam looking for eric'i izledim. izlemeyenlere de şiddetle tavsiye ederim. ken loach çok güzel bir film yapmış. orada da demiryolu işçilerinin desteklediği takımdan bugün ticari bir deve dönüşün sancısı ufaktan ufaktan veriliyordu filmde. sözün özü, futbol izlemek olgusu son yıllarda çok iğdiş edildi ve hatta boku çıkarıldı.son olarak filmden bir replik:

"i am not a man. i am cantona!"

turgay dedi ki...

soyle bır ornek vermek ıstıyorum nekadar dogru olur bılmem ama mesela unıversıte kampuslerı yapılırken amac bır yasam alanı yaratmak.. oraya gelecek olan ogrencılerın kampuste gecerecegı maksımum vaktıklerınde en ıyısı amaclanır.. ha nekadar basarılı olunur bılemem.. bır stadda yapılırken bence bu yasam alanı lafından yola cıkılmalıdır kı ecnebı ulkeler bunu basarabılmektedır kanımca..

bizim stadımız konusuna gelınce kesınlıkle katılıyorum yazılanlara.. yanı bugun tuvaletlerınden tutunda ıkı kısının gecmesı ımkansız trıbun bosluklarına varana kadar cok sorunu var stadın.. bununda o meshur anıtlar kurulunun veremedıgı ızıne baglıyorum bıraz.. ha verılse bu yonetım o stadı yapabılır mı? tartısılır..

sozcelyk dedi ki...

tomas rosicky nin bu takıma kazandırabileceklerini düşününce bi içleniyorum

sivok , ernst , rosicky

of

yuki the zorba dedi ki...

Ben Londra'da yorgunluktan geberirken, Craven Cottage'da koltuğuma oturup biramın üzerine sıcacık kahvemi alıp fena şekilde dinlendim... Büyük fark var bizimle arada :)

Haftaya da Milan - Palermo'yu izleyeceğim. Orası daha ortada bir yerde kalıyor, ne İngiliz kadar oturmalı eğlence, ne bizim kadar eziyetli manyaklık... Bakalım neler göreceğiz.

threepoint dedi ki...

Jessie, stat olaylarının bitmesi için oturarak maçın izlenmesi ve daha da ötesünde konforun zirve yapması gerek. şimdi düşünün, kutudayız, 1,000 herif tren yapmışız dayıyoruz birbirimize, üstlerde espritüel bir dallama itiyor bizi ve yere yıkılıyoruz, daha kötüsü "uçan adam" diye biri var kutuda, bildiğin insanların üstüne uçuyor ve çok seviliyor. böyle bir ortamda, bir ayda kazandığın paranın 20'de 1'ini de bir maçlığına vermişsin, hakem penaltını çalmıyor, golünü iptal ediyor, veya rakip takım elle bir gol atıyor. jessie, basket maçı hakkında yazmıştın ya "hayvanlar gibi" diye, böyle bir durum oluyor orada da. higuain'in golü iptal edildiğinde, üniversiteden mezun olmuş ve taze çalışmaya başlamış bir birey olarak neredeyse sahaya girecektim. ama bir şey daha söyleyeyim, tezat olacak ama, arsenal tribünü gibi bir tribünümüz olacağına, 80lere dönüş yapıp koltuksuz bir tribüne razıyım, tabi o dönemin paralarıyla...

yunus dedi ki...

Muhtemelen onlarda bizi görüp aynı şeyleri söylüyorlardır.Biraz forumlarınıda karıştırınca zaten belli oluyor.

Micheal: Ya adamlar 2 dakika susmadı, süper bir ambiyans, destek vardı.Keşke bizim tribünlerde öyle olsa.

Frank: Ya adamlar hiç oturmadılar bile, adamlardaki futbol sevgisi aşmış durumda.

Vince: Ama o tuvaletler, büfeler, koltuklar çok kötüydü.Öyle maçmı izlenir.

Allen: Orda maç izleyeceğime bir daha futbol izlemem daha iyi.Girdiğimizde ilk yarı bitmişti, 1 saat de geç çıktık.

Eddy: Farkettiniz mi hiç mağaza, lokanta falan yoktu.Nasıl para kazanıyorlar acaba?

Paul: Ordakiler futboldan değişik bir zevk alıyorlar.Futbol aşkları bizimkilerden farklı.

Larry: Evet.Muhtemelen onlarda bizi görüp aynı şeyleri söylüyorlardır.

helldoradotcom dedi ki...

@yuki
san siro'nun cok farkli olacagini sanmiyorum. Ben ada'da hic mac izlemedim ama gecen sene milan-reggina macina gitmistim. Inonu jargonuyla san siro'nun ust kapalisindan bilet alirsan cok rahat oturarak macini izlersin. Yok eger kale arkasina duserseniz iste o zaman esrar kokusundan pek birsey anlamazsiniz. (ya da cok sy, tabi orasi sizin modunuza kalmis :p).. Diger yandan serie a mac biletleri bankadan pasaport kontrolunden sonra satin alinabiliyor.. Boyle de boktan bir adetleri var... Ha bir de stadin girisindeki taraftar dukkani inter milan ve ac milan taraftarlari icin ayni dukkan icerisinde hizmet veriyor !!!! Derbi gunu ne oluyor mechul ?

Gürcan Ulusoy dedi ki...

gelelim italya kısmına. 2 sene önce artemio franchi'de fiorentina-livorno maçında bulunma şansına eriştim. o stada da hayran kalıyorsunuz. önce onu söyleyeyim. stadın dış kapısı yok, atatürk stadyumu gibi. çıktığın an çayırdasın.

tribün ise ayrı bir olay burada da. adamlar tribünleri sosyolojik olarak bölmüşler. helldoradotcom'un dediği gibi kale arkası epey karışık. kimse oturmuyor ve tezahürat bitmiyor. yaş ortalaması düşük ve genelde erkek. benim bulunduğum tribünün üst kısmında yaş ortalaması 45-50 civarındaydı. çoğu kasketli, yaşlı başlı eski fanatik amcalarımız oturarak ve uslu uslu maç izliyorlardı. bulunduğum tribün ise sanki turist tribünüydü. 15-22 yaş aralığında yabancı olduğu belli olan, kızlı erkekli küçük gruplardan oturan tribün. arkadaşıma kuzmanovic'i gösteriyorum, dur daha güzel şeyler var diyor. o derece.

yaşlı amcaların arasında ayakta kimse yoktu. kale arkasında da oturan kimse yoktu. bu planlamayı kulüp mü yapmış, zamanla kendiliğinden mi oluşmuş bilemiyorum ama enfesti. ne onlar bunlara bağırmayan taraftar ditditdit dedi, ne bunlar onlara...

bu görüntülerin oluşması için taraftarların insiyatif alıp kulüpleri buna zorlaması lazım. tribün planlaması bir kulübün yapması gereken ilk iştir. muhatap oldukları kitle tribündeki taraftar neticede. siz taraftarı taraftarın istediği şekilde ağırlamazsanız mutlu edemezsiniz.

yöneticilerin umurunda değil ki böyle şeyler. alttan böyle bir istek yok çünkü. hayvanca davranılıyor bize ve bizde bunu değiştirmek için bir şey yapmıyoruz. her hafta içinde bulunduğumuz duruma küfredip hayatımıza devam ediyoruz.

kimse de, beşiktaş / cefa / vefa demesin. bunlar ayrı konular. ortada bir spor müsabakası var neticede ve ben mümkün olan en iyi şartları talep ediyorum. işlerine geldiğinde müşteri gibi, işlerine geldiğinde hayvan gibi, işlerine geldiğinde taraftar gibi davranamazlar bana.

erol1903 dedi ki...

biletler tam olarak ne kadardı ?

carlito dedi ki...

bilet fiyatlarının düşürülmesine, stattaki konforun iyileştirilmesine, giriş çıkışların insanca olmasına, tuvalet büfe vs. gibi olanakların daha modern hale getirilmesine, hatta tribünlerin belli kısmının koltuklu hale getirilmesine eyvallah.. ama onun dışında bizdeki sistemi ordakine değişmem arkadaş! bi defa oturarak izleme zorunluluğu ne demek ya, kim bana bunu dikta edebilir? başkalarına engel mi oluyorum, o zaman oturmanın serbest ve yasak olduğu ayrı tribünler yaparsın ve bunları insan gibi fiyatlandırırsın.. Bağırmak isteyen kendi yerine, maç izlemek isteyen kendi yerine gider.. Hatta Almanya'da örneğini gördüğümüz üzere ayakta durulan tribüne koltuk bile koymazsın, biz de rahat ederiz..
ingiltere'de futbolun tadına varıyorsun, ama bizim kapalı'da vardığımız tadın asla yerini tutamaz! ben futbolu zevkle seyretme işini tv'de yaparım kardeşim, bağırmak, takımımı desteklemek, kimi zaman makaranın, kimi zaman protestonun dibine vurmak gibi haklarımı kimse elimden alamaz!

erol1903 dedi ki...

numaralı tribün dışındaki tribünlerde koltuk olması kadar saçma bişey yok. sadece devre aralarında kullanılıyor koltuklar, onda da çoğu kişi kıçı kirlenmesin diye koltugun oturma yerine ayaklarını koyup tepesine oturuyor.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

onu diyoruz, oturmak isteyen oturacak, istemeyen ayakta duracak. ama bunu kendine ayrılmış tribünde yapacak.

şu işi hakkıyla yapsalar tribüne gelen adam sayısı gözle görülür şekilde artar.

Yorum Gönder

Ara