.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Bir Garip Ruh Hali

Bir kaç aydır içinde bulunduğum ruh halini tanımlamakta zorluk çekiyorum. Yenildiğimizde eskisi kadar üzülmüyorum, yendiğimizde dünyalar benim olmuyor. Bir garip ruh hali içerisindeyim. Bunların nedenleri aslında üç aşağı beş yukarı belli. Hepimizin müzdarip olduğu sıkıntılar. Sadece, sizden daha fazla etkileniyorum sanırım. Bir kaç ay önce tribünde olan hadiseler, Yıldırım Demirören'in başkan olduğu bir takımın taraftarı olmak, Mustafa Denizli'nin teknik direktör olduğu bir takımın destekçisi olmak... Sanırım sıkıntımın nedeni bu. Ben "bu" takımın destekçiliğini kaybettim. Yanlış anlaşılmasın, takımdaki bir çok oyuncuyu seviyorum. Buna Uğur İnceman da dahildir, ıslıklanmaya başlayan Nihat Kahveci de. Ama sorsanız CSKA'yı yensin mi Beşiktaş diye sporseverliğim ağır basar ve "yenmesin!" derim. Çünkü bence sporsever olmak biraz da böyle bir şeydir. Bu Beşiktaş CSKA'yı yenebilse zaten futbolun kuralları, gelenekleri, kabulleri birden taça çıkar. O vakit her türlü yanlış icraatı yapan, bir sistemi ve düzeni olmayan bir takım da gelir bizi yener ve ses çıkaramam. Sahaya 4 stoper, bir yarı stoper; İbrahim Üzülmez'le çıkıyorsunuz. İbrahim Kaş, İbrahim Üzülmez ve İbrahim Toraman'a adam markajı veriyorsunuz. Sağ bek İbrahim Kaş adam kovalayacağım diye sol bek bölgesine bile gitmek zorunda kalıyor. Adam markajının demodeliği değil bahsettiğim. Demode diyip çıkamazsınız işin içinden. Neden demode olduğunu da ortaya koymanız gerekir. Basit bir dille anlatmak gerekirse, eğer takımınızın üç oyuncusu rakibin üç oyuncusuyla adam adama oynuyorsa buradan çıkarılacak sonuçlar vardır.
  • CSKA yıldız oyunculardan oluşan, dünyanın en iyi hücum silahlarına sahip takımlarından biridir.
  • Beşiktaş alan savunmasını başarıyla uygulayacak kaliteye sahip değildir.
  • Beşiktaş'ın oyunun iplerini eline alma iddiası bulunmamaktadır.
  • Üç oyuncuyla adam markajı yapan takım rakibin oyunsal üstünlüğünü peşinen kabul ediyor demektir.
Şimdi bu "anlayış" galip gelse, Şampiyonlar Ligi'nde veya Avrupa Ligi'nde devam etse futbolun ayıbı olurdu, bunu söylemezsem futbol sevgime ve biraz da olsa bilgime ihanet etmiş olurum. Yıldırım Demirören'le ilgili durumu tekrar etmeye gerek yok. Alınan her galibiyetin Demirören'in elini güçlendirdiğini söylemek te mümkün. Tribün desen kötü gittiğinde "Yeter Demirören" diyebiliyor. Şu ligde arka arkaya kötü futbollarla kazanıldı diye birden protestolar susuyor. O zaman hakikaten Demirören kalsın. Düzey çünkü Demirören'in başkanlık seviyesinden yukarıda değil. Onlar bizi "ayak takımı" olarak görüyor hiç şüphesiz. Biz de ona uygun davranıyoruz.

31 Yorum:

8 maç üstüste alınan galibiyetler unutturuyor da Beşiktaş'ın çaresizliğini , nereyi tutsan elinde kalacağını , yd ve tayfasını , mustafa denizli tavşan - oyuncu değişikliği - adam adama savunma saçmalığını , oyuncu formsuzluklarını , kötü tribün performanslarını ....

Sadece 1 mağlubiyet hatırlatıyor hepsini ... İşte ben de ona yanıyorum !

xabialanso dedi ki...

ewtt jessie özellikle demirören konusundaki duygularına katılıyorum. alınan her başarısızlık sonrası biraz umutlanıyorum belki çekip gider diye, alınan her galibiyette ise bu adam kalmaya devam edecek diyerek galibiyetin tadını çıkaramıyorum. Beşiktaş büyük camia dioruz ama kimsede çıkıp doğru düzdün yd nin karşısına dikilemiyor.mustafa hocaya gelince bence tek artısı pozitif olması. onun dışında teknik direktör olarak başka hiç bir artısı yok. dün bizden birisi çıksaydı takımın başında gene en kötü bu skoru alabilirdi.

d.amokachi dedi ki...

YD başkan MD teknik direktör her türlü ruh hali normal karşılanmalı. Yani jessie sende problem yok hepimiz aynı karmaşık duygulardayız. Nasılki 6 maçta 6 puan kaos futbolu ile geldiyse 8 maçta 8 galibiyette aynı kaos futboluyla geldi. Maalesef şampiyon olduğumuz gün MD gitmeliydi. Çünkü bu takımın o geldiğinden beri bir taktiği sistemi yok hepsi kaos. Buna rağmen protestolardan da hiçbir zaman nasibini almadı. YD dersen o zaten çok bile kaldı ama hala anlayamayan takım kazanırken protesto edilirmi diyenlerde fazlaca. O zaman müstehak bize kimse boşa üzülmesin...

theotheo dedi ki...

valla jessie, bende senin gibi düşünmüyorum desem yalan olur da mustafa denizli konusunda.

ulan herif senelerin antrenörü yahu, bana biraz garip gelmeye başladı, yani cerrah düşün herif beyin ameliyatı yapıyo fln, sende dışardan ulan iğneyi yannış soktun götten sokmalıydın falan diyosun artık demode oldu falan.

ney demode arkadaş? eksik oynuyomuşun da falan filan, mustafa denizli bunu düşünememişmidir sizce yani, belki haklısındır da, ama kafama takılan en büyük soru bu, şu futbolu bu mustafa denizliden daha iyi bilme şansımız, charlize theronu tavlama şansımızdan daha düşük bir ihtimal yani, burayı kabul etmemek çok büyük bi saçmalık olur. tamam herşey ortada falan sonuçta her gün izliyoruz falan da ulan amk, bunun defansif seti, ofansif seti boku püsürü binlerce belki de zamazingosu var.

şöle düşün, mesela gitar çalamıyon ama iron maiden'ı izliyon bu tarz bin tane grup izliyosn fln, bu hani yapsa yapsa senin kulağını geliştirebilir de dersinki bugün çok ii çalamadı falan, ama gitar çalmayı bilmeyen bi adamsın aynı zamanda şey demezsin, a minor pentatonikte yannış notaya bastı amk, ne biçim adam la bu fln diyemezsin, çünkü bilmiyosun.

bizim sorunumuz futbolu biliyoruz sanıyoruz, çok izlediğimiz bişiyi biliriz manasında, halbusi bildiğimiz şey o adamın o gün formunda olmayıp kötü gitar çalmasına benzer bişi, yani buna ancak yüzeysel bi yorum getirebiliriz, ve bunun şeyiyle de o gitarist boktan diyemeceğimiz gibi mustafa denizli de kötü diyemeyiz, mantığa ters ak.

Pamukk dedi ki...

en önemli hedef dörenin gitmesi olduğundan üzülsemmi sevinsem mi bilemiyorum ben de bazen.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

gitarın bir çalım şekli vardır. ama belli çalma teknikleri vardır. bir de stil vardır yine kişiden kişiye değişen. stil değişikliğini eleştiremezsin. kişinin kendi parmak, kol yapısı, kendine en uygun, en rahat pozisyonda çalma ve kendini iyi hissetme isteği.

ama mustafa denizlinin yaptığı teknik ve stille alakalı değil. o daha temelden farklılaşıyor. gitarı bildiğimiz şekilde değil de keman gibi çalıyor. gitarı keman gibi çalamazsın. keman gibi çalacaksan git keman çal derler adama.

dün maçı izlerken sordum; dünya üzerinde tek bir takım gösterin 3 oyuncusuyla rakibin 3 oyuncusunu adam adama markajla savunsun.

şimdi senin bana sorduğunu ben sana sorayım. wenger, ancelotti, benitez futboldan anlamadıkları için mi adam adama oynamıyorlar? diyeceksin ki orası dünyanın zirvesi.

aragones? del bosque? rijkaard? gerets? tigana?

hangisi adam markajı kullandı? kullananlar kim? mircea lucescu, mustafa denizli, tomas'lı denizlispor...

dünya futbolunda ben demodeliğe inanmam. gerekirse 3-5-2 de oynarsın. ne oynarsan oyna oyuna hakim olacaksın. üç adamla adam adama oynuyorsan o üç adamdan biri 45 metre boş depar atıp bomboş golü atmayacak. o golü engelleyecek adam adama düzenini kurmadıysan ne anlamı var o savunma planlamasının?

adam adama savunma tek tek maçlar için uygulanabilir olabilir. turkcell super ligine bakarsın ve dersin ki, alex, arda, cangele'ye adam markajı yaptırayım.

ama denizli öyle değil ki. kasımpaşa'nın 10 numarasının bile peşine toraman'ı takıyor.

bugün dünya futbolunda savunmacılarla hücum, hücumcularla savunma yapılıyor. yani toraman hem rakibini savunacak hem de hücumda katkı verecek. ileri düzeyde veya daha az, ama bunu yapacak.

günümüz futbolunda savunma oyuncularını sadece savunma, kitleme göreviyle görevlendirmek emek israfıdır.

al sana fink. alex'i kitledi. bir pozisyonda da golünü attı tamam ama oyunun içinde yoktu. hatta alex dalga geçti, fink'in sahada bulunmasının tek amacı benim yanımda durmaktı dedi.

derler. fink gibi yeteneği alex'i kitlemek için harcayamazsınız. fink'i dünkü gibi serbest bırakırsanız fink alex'i değil alex fink'i takip etmek zorunda kalacak. alex fink'i takip etmeye başladığı saniye ise kazandınız maçı gidin sevininin. rakibe üstünlüğünüzü kabul ettirdiniz.

dün yuki'ye sordum. Son 3 sezonda beşiktaş'ın herhangi bir oyuncusuna adam adama tam saha markaj yapan bir takım hatırlıyor musunuz?

hiç bir teknik direktör bilmiyor da, bir mustafa denizli mi biliyor bu işi teyocan?

d.amokachi dedi ki...

Teo ile MD bilmediği kesin..

xabialanso dedi ki...

ewtt jessie bence de mustafa denizli hariç herkes biliyor bu işi. denizli'nin yaptığı korkaklıktır,zaten manun wolfsburgu yener bizde grupta her halükarda sonuncu olacağızn bilincinde olup, aman maçı kaybetmeyim yoksa başkan ve bizim aleyhimize gene protestolar başlar diyip takımı böyle oynatmaktır. sanki barcelona ile oynuyoruz ki biz bu sahada barcelona yı da liverpooluda taş gibi oynayarak yendik.

Pamukk dedi ki...

oy oy oy gelsin hakemler demiştim nerde demiştim selçuk dereli manisa maçı vay anam vay

theotheo dedi ki...

@jessie

bak kardeş, ancelotti öyle oynatmıyo, denizli oynatıyo bu da bir stil ve taktik farkıdır, gitarı keman gibi çalmaya benzemez.

sen futbolu işte bu yüzeysel bakış açısıyla çok bildiğini sanıyosun jessie, senin sorunun burda. futbol hakkında en ufak bir boktan çakmıyorsun teknik olarak, sadece izlediğin maçları karşılaştırarak bir çıkarım yapıyorsun, o öle oynarsa bu da böle oynasın mantığıyla yaklaşıyosun. ulan onun kendine has bi oyun tarzı vardır, bunun da böyle arkadaş, git yüzüne söyle sana bununla ilgili gayette mantıklı cevaplar verecektir. bu işler burdan atıp tutmayla olmuyo jessie.

karşılaştırdığın takımlar ve hocaları zaten oyunu sürekli domine eden, çok yetenekli oyunculardan kurulu takımların hocaları, o adam niye adam markajı yapsın ak. sonuçta bizim yetenekli ayaklarımız rakip kadar çok olmadığı için biz böyle bir sistemi tercih ediyoruz, başarılı veya başarısız oluruz en sonunda tartışırız. ama bu grubun en zayıf takımı en başında bizdik sonunda da bu kanıtlandı. he ancelotti gelse 1.mi çıkardık olabilirdi bilmiyorum.

türk milletinin genel olarak her bi siki çok bilme zorunluluğu var doğuştan on geliyor bu özellik.

her konuda böyleyiz yani, işte vistanın amınakoruz, xp şöleydi falan, bunun gibi binlerce konuda bizim üstümüze yoktur yani, ama hiç bir bok yapabilirmiyiz? hayır tabiki.

eksikler hatalar tabiki olacaktır da, mustafa denizlinin teknik direktör olduğu takımı bilmemne demek, boktan kaçıyor.

alper dedi ki...

theotheo bugün yaptığın her yorumla beni kendi tarafına çekiyorsun.arkandayım dostum.doğru şeyler yazmışsın.

dünkü maçta denizli iyi takım ve iyi takım tertibi çıkarmıştır benim gitar çalışıma göre de.tello o golü atsa oyun istediğimiz şekle ve kıvama girer arkasından 3 -4 e giderdik.itirazı olan varmı buna.ferrari kafayı vurur direği yalar dzeko kafayı vurur gol olur.aradaki tek fark budur.dün sahay çıkan takım ilk cska maçında sahaya çıksaydı bu gruptan çıkmıştık biz.o zaman hem hocamız hem takım formsuzdu.ben bu CL serüveninde ilk wolfe maçında kırmızı karttan sonraki 15 dakikalık dilimde galibiyeti düşünmediği için kızarım en fazla denizliye.başkada söz hakkım olmaz.ne sanıyoruz kendimiz anlamaıdm ben zaten.bu gurbu en zayıf takımı bizdik ve sonuncu olduk gayet normal bişeydir bu.hani sadece iyi futbol oynayarak şampiyon olunabilen ligin takımınıda gördük.en fazla bir klasman üstte görünen bjk yi geçebildiler grupta.

beraberliğin kendisine yettiği bir drumda buffon la bile kendi evinde 4 gol yiyen takımlar varken beşiktaşı,denizliyi eleştirmek neden 2. olamadın demek abesle iştigaldir.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

theotheo üslubuna dikkat etmezsen yorumlarının yayında kalması mümkün olmaz. ayrıca küfürlü yazıyorsun iki defa kalması mümkün olmaz.

"futbol hakkında en ufak bir boktan çakmıyorsun teknik olarak" demişsin. bunu iddia etmen için senin teknik olarak bildiğini kabul etmemiz gerekir ki yine aynı kapıya çıkarız.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

ayrıca kelime oyunu yapacaksan sabaha kadar anlaşamayız. örnek olarak ancelotti diyorum direk ancelotti'ye indirgiyorsun.

sen bana 3 oyunculu adam adama savunma yaptıran teknik direktörlerden üç tanesini say. liginde ilk üç içinde olsun. şampiyonluğa oynasın ve bu taktiklerle oynasın.

ama laf ebeliği yapma. terbiye sınırlarını da aşmadan yaz yazacağını.

ben öğrenmeye açık bir insanım. yetersiz olduğum konularda susar dinlerim. aydınlat beni teknik/taktik bilginle.

krasic'in üzülmez tarafından adam adama savunulmasının takım savunmasına faydasını. hangi felsefenin ürünü olduğunu da ekle yazına.

yoksa sen futboldan anlamıyorsun demekle olmuyor o işler. kimse denizli futboldan anlamıyor demiyor eğer okuman varsa. dediğimiz, denizlinin futbol düşüncesinin çağdaş futbol anlayışıyla uyuşmadığı.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

alper senin de bakış açına hayran kaldım. buffon'un 4 gol yediği ligdeymiş... siz bu mantıkla tabata transferini savunursunuz topuz,elano transferlerini örnek göstererek. schildenfeld'i bile savunursunuz diatta'yı örnek göstererek. hatta beşiktaş'ın 8. olmasını bile savunursunuz valencia'yı örnek göstererek. hatta küme düşsek leeds united düşüyorsa biz niye düşmeyelim dersiniz. şike yapsak marsilya şike yaparken beşiktaş'ı şike yapmakla suçlamak abes dersiniz. milyon dolar borcumuz olur başkana, fenerbahçe'nin de borcu var dersiniz.

alper dedi ki...

aynen jessie.fenerbahçe ve gs vergi kaçırıken bizim vergimizi ve transferlerimizi kuruşu kuruşuna bildiriyor olmamız benim açımdan övünülecek bişey değildir.biz neden onalrdan fazla kaçırmıyoruz kaçıramıyoruz diye üzülme ve düşünme sebebimdir.

gs zalada 8 gol atarken bizim bir vansporu ayartıp ayarlayamamız benim için gurur verici bişey değil üzüntü verici bir durumdur.

millet bir kırmızı karta ortalığı yıkarken bizim 5 kırmızı karta gıkımızı çıkaramayışımız vahim bir durumdur.

ezikliktir dedikten sonra herkes fenerli olacak şapkasıyla bir futbolcuya imza attırırken görmekten se tüm savaş baltalırını çıkarıp gerekirse o futbolcunun appiah misali futbol hayatını bitirtmemek benim için gurur kırıcı bişeydir.

türkiyenin en hızlı büyüyen akaryakıt istasyonlarından birine sahip olan birine tabata transferi hikayesi ile kendi gazlarını sattırmak istemek te bence kötü b,şey değildir.iş yapmıştır o adam sonuçta.beşiktaş umrunda değildir.para kazanmaya çalışmıştır.

buda benim bakış açım.ben futbola duygu ile vefa ile güzel oyun olarak zevk ile bakmam.kaybedersen ölürsün ilkesi ile bakıp her türlü şekilde kazanılması gereken bir güç gösterisi olarak bakarım.benim için futbolda hatırlanan tek şey hep en son oynadığın maçtır.

theotheo dedi ki...

@jessie

benim üslübuma karışmak senin haddine değil, zaten sana bi hakarette bulunmadım, futboldan anlamıyosun demek hakaret değil.

dediklerin hepsi birer felsefenin ürünüdür zten. adama adama savunmayı çağdaş futbol anlayışına sen ters buluyosun o bulmuyo, çağdaş oynatan dauma 3 atan aragones'e 4 atan da kendisi, bu işler sandığın kolay sanıyosun, bu sadece senin sorunun değil türk milletinin sorunu.

arkadaş çok büyük konuşuyosun, ama hep boşa atıyosun, dünya senin etrafında dönüyor sanıyosun, sen dedin demirören gidecek, sen dedin denizli çağdışı. böyle birşey yok, birazda çuvaldızı kendine batır, herkes çağdışı çok kötü ve başarısız. sen nesin jessie?

Gürcan Ulusoy dedi ki...

Denizli besiktas tarihinin en kotu saha ici yonetmenlerinden biridir. Faydasi saha disindadir. Feneri yenmek onemli degil. Sezon basinda bu denizliyle olmaz derken diyen yine sendin. Ona ne oldu? Senin mi haddine denizliyle olmaz demek? Oyleyse senin haddine, benim degil

theotheo dedi ki...

denizli'nin sene başındaki kafa karışıklığından dolayı olmaz demiştim. konsantrasyonunu kaybederse tabiki olmaz.

beşiktaş tarihinde ne başarı kazanmış ki, en kötü saha içi yönetmeni denizli olmuş.

iyi saha içi yönetmenleri naptı, avrupada kaç tur geçti, kaç şampiyonluk yaşadı. geçiceksin bunları. burası real madrid değil.

Beşiktaş tarihinin en çok para saçtığı dönemlerden birini yaşıyor. Burası Real Madrid değilse bile Real Mardin de değil. Başarısızlığın, İnönü'de 3'te 0'ın hesabını birileri vermek zorunda.

turkkant dedi ki...

Hoca gene yapacağını yaptı. Üç ön liberodan orta saha kurdu -daha komiği sol bek alınan tello sağ forvet, sağ bek oynayan Ekrem sol forvet oynadı. Üzerine acayip bir adam markajı, İbrahim Kaş adamını sol kanada kadar kovalıyor, filan anlatılmaz yaşanır gariplikler... Sonra da, Tello atsaymışmış, da o zaman bu sistem tutarmış; iyiki atamadık, iyiki yedik de Denizli tüm kompleksiyle, ukelalılığıyla çıkıp bak nasıl da 9 savunma oyuncusuyla hücum futbolu nasıl oynanır size gösterdim be cahiller, diye kasılamayacak...

İşi komik yani bir yana, bir de rezalet kısmı var. Bu sene Nihat, Tabata ve İsmail'i almaya transfer bütçemizin %80'ini harcadık. Bonservislerine 20 milyon euro saydık; oyunculara da bir o kadar para vereceğiz önümüzdeki yıllarda... Ve takımın en kritik maçlarından birinde bu oyuncular kenarda, ikisi oyuna dahi girmedi. Bu akılsızlığımızın tescilidir. Başkandan hocaya emeği geçen herkese teşekkür ederiz.

twenty_one dedi ki...

Jessie yorumlarının büyük bölümüne katılıyorum. Sıradan bir lig maçına iki saat önceden gidipte maça girmekte zorlandığımız günler oluyordu. Ama dün bir şampiyonlar ligi maçında bile stad tam dolmadı. Sanırım bütün Beşiktaşlılar bu takım için, senin söylediğin gibi heyecanlarını kaybetmişler. Ne maç öncesinde bir heyecan, ne maç sırasında bir coşku ne de maç bitinde bir tepki olmuyor malesef.
Bunun da sebebi senin söylediğin gibi yıllardan beri gelen yanlışlıklar. Geçen sezon gelen iki kupa, sanki bütün olumsuzlukların üstünü örtü.
Bu arada bir not Beşiktaş'ın bu yıl şampiyonlar liginden geliri 18.3 milyon euro. Ve Atilla Gökçe'nin gülerek yaptığı yorumda, bu para Gaziantep'ten alınan iki oyuncunun değeri ! Bu iki oyuncu dün sahada bir dakika bile yer almadılar. Aslında gerçekler çok açık, Beşiktaş çok kötü yönetiliyor. Ve sonuç Avrupa'da yine hüsran.
Mustafa Denizli konusunda yapacağı çok fazla birşey olmadığını düşünüyorum. Adamın elindeki malzeme bu kadar. Türkiye liginde durumu idare ediyoruz ama burası şampiyonlar ligi. Mayıs ayında Mustafa Denizli'nin deneyiminin Beşiktaş'ı yine şampiyonluğa taşıyacağını düşünüyorum. Peki ya Avrupa'da ?!!!

theotheo dedi ki...

dışarıda 3'te 4'ün hesabını kimden soralım?

xabialanso dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
twenty_one dedi ki...

Arkadaşlar konuyu nereden nereye getirmişsiniz. Unutulmaması gereken bir konu var. Bu kulüp Baba Hakkı'ların Süleyman Seba'ların Başkanlığını yapmış olduğu bir kulüptür. Zalad'ın 8 gol yediği ve şike ile galatasaray'ın şampiyon olduğu maçtan sonra dönemin başkanı Sayın Süleyman Seba, Ben böyle kazanılmış bir şampiyonluktansa şerefli ikinciliği tercih ederim demiştir. İşte Beşiktaşlılık budur. ŞEREFİ ve GURURU ile mücadelesini vermektir. Bizi diğerlerinden ayıran üstün yanımız budur işte. Hiçbir galibiyet bu duruşa değiştirilemez. Saygılarımla...

theotheo, "şerefli" grup sonunculukları hazzetiğin bir şeyse neden forumda vakit öldürüyosun ki... 6 maçta 4 puan almanın sevincini ben olsam dışarıda arkadaşlarımla eğlenerek yaşarım.

cantona dedi ki...

6 haftadaki bütün ş.ligi özetlerini izledim. 4. torbadaki köy kasaba takımları bile çatır çatır futbol oynadılar.

kesinlikle inanarak söylüyorum ligdeki 32 takım içinde beşiktaş ve rangers açık en en kötü topu oynayan takım oldular.

beşiktaş başkanı futbolcusu ve hocasıyla bu ligin takımı değildi malesef.

kma dedi ki...

valla sözlükte "ad hominem" başlığına gidip biraz okumanızı öneririm. bir konu tartışılırken konu üzerindeki argumanlar ortaya konulmalı. direk kişilere yorum yapmak tartışmayı belden aşağı yapmak demek..

jessienin fikrine katılmıyor iseniz, katılmadığınız noktaları söyleyin. dayanaklarınızı ortaya koyun. "sen bu işi bilmiyorsun" demek konuyla alakalı bir cümle değil...

@theotheo

Hep aynisin. Ama oyle boyle degil. Bir tartismada tek savundugun su: "Bu adam bes sirket yonetmis, bu adam 20 takim calistirmis, bu adam soyle boyle." Ama bu argumanin sadece sevdigin adamlara calisiyor, iste orada cuvalliyorsun.

Ornek mi? Levent Erdogan'i "Bu adam o kadar yoneticilik yapmis, daha mi iyi bileceksiniz?" diye elestirtmezsin, ama Ibrahim Altinsay'in CV'sini bir yana koyarsin "o adam yonetici olamaz" derken. Cifte standart.

Sene basindan beri "kanitlanmis", alpha=0.05 seviyesinde significant bir gercek var. Bu takim; 4-2-3-1 oynayip da ortada Ernst-Fink, gobekte SIvok-Ferrari varsa; bala gote beceriyor bu isi. Sen buna ekleme cikarma yaparsan olmuyor. Bir Trabzonspor "mucizesi" oluyor mesela, o kadar.

Tamam, futbolu bizden daha iyi biliyor Mustafa Denizli. Kabul. Ama sag bek ile sol bekin adam adama savunma yapmasinin zaaflarini da biz biliyoruz, o da biliyor. O bu riski aliyor. Sahadaki goruntu, o riskin alinmasinin sacma oldugunu gosteriyor. Eh, biz de o zaman bunu elestiriyoruz. Bunun futbolu bilip bilmemekle alakasi var mi?

Sen "Turk milleti her boku bildigini sanir" argumanini surekli one suruyorsun, ama arada sen de "kesin" seyler soyluyorsun, zira sen de birkac boku bildigini saniyorsun.

Bundan sonra "kabul edelim YD iyi yapiyor bu isi" dediginde "o zaman YD'yi elestiren onca basin mensubu, onca Besiktasli, onca yonetici bir bok bilmiyor mu?" diye soracagim ben de.

En guzel tartisma yontemi, tartismayi genellemeler ile kilitlemek nasil olsa. Bir de boyle deneyelim seni akliselime cagirmayi.

Unutmadan, bir daha "Ersun Yalan" dedigini gorecegim gunu de bekliyorum. Cevabim hazir: "Sen bu isi yillarin antrenorunden daha mi iyi biliyorsun?"

shelbyl,

abi, mala anlatır gibi anlatmak diye bir deyim vardır, o geldi aklıma nedense.. ki doğrusunu yapmışsın o ayrı mesele.

schultz dedi ki...

Selam,

Düşüncelerim kimseyi rencide etmek babında değildir, hiç bir zaman da olmayacaktır, peşin söyleyeyim. Olursa bir kusur affola.

Almamız gereken çok yol var. Umutsuzluk veren tarafı, geçen zaman bu yoldan gitmiyor. "Yerinde Say" komutu yıllardır bu kulübün üzerinde.

Bugün teknik kadroya eleştiri yapmak istemiyorum. Tabi ki kafa patlatıyorum. "Hocam Fink'in yerine Uğur İnceman hangi nedenle girer?", ya da "Tello'nun o şutu gol olsaydı maç böyle olurmuydu?", ya da "Bir hoca almak zorunda olduğu maça neden böyle bir kadro ile çıkar" gibi daha bir çok sorular, dün akşam benim gibi bir çok Beşiktaşlıyı sinir etmedi değil. Fakat bu sorulara herkes farklı cevaplar verebilir. Ben de verebilirim. Bir Uğur İnceman değişikliği, haneye 4-1 olarak yansısaydı (Ütopik, evet), gene Kahin Mustafa muhabbeti başlaya-bilecekti. Genel görünüm bu olmasa bile, istisnalar kaideyi bozmuyor. Galibiyete rağmen oynanan futboldan memnun olmayan olabilecekti, ya da "aldık tamam, ama şu şu şu yanlıştı" diyenler olabilecekti. Bunlar istisna. Hakim olan taraf tabelacılık sonucta.

Kısırdöngü oluşturuyoruz. Bu tartışmalar olmalı, olmamalı değil. Sorun bu tartışmalar ne getiriyor. Sanal mastürbasyon mu? Olabilir. Hani deriz ya, klavye bilmem necisi. O manada. Çünkü bu tartışmaları, genel yapısı oturmuş bir kulübün taraftarı olduğumuz zaman yaparsak, işte o zaman sorulan soruların muhatabı olan kişiye vereceğimiz değer, not ya da derece her ne ise, gerçek anlamını kazanmış olacaktı. Bu şekilde al cevap, ver cevap. Elbette düşüncemizi paylaşıyoruz, kimse yazmasın konusu değil bu.

Hemen Barcelona, Real Madrid veya ManU olmamız beklenemez. Zaten bugünlere gelmeleri yıllar almış bir süreç sonucunda oluşmuş. Fakat ortak başlangıç noktalarına baktığımızda, tasarruf ana etken maddesi olmuş. Alt yapıdan futbolcu çıkarmış; tasarruf, futbolcu arama birimleri oluşturmuş, bulmuş, almış, oynatmış; tasarruf, gelir ve gider dengesini dengede tutmuş, cost kontrol sistemi getirmiş, franchising sistemini uygulatmış,teknik direktör öğütmemiş, yapmış yapmış yapmış. Atılan adımlar hep sağlam olmuş, hep geleceğe dönük olmuş.

Ya biz? Geçelim.

Benim dün akşamdan çıkardığım basit bir sonuç var. Biz final maçlarını alamıyoruz. Yıllardır bu böyle. O lanet Malmö maçı gecesinden beridir de değişmedi. Kulübün bu soruna karşı mentalite olarak, bakış açısını değiştirecek devrim niteliğinde çareler üretmesi gerekiyor.

Ha neden alamıyoruz dersek, işte orada "Ya biz" diye geçiştirdiğim yerden başlamak gerekiyor. İcraat anlamında, yöneticiler anlamında. Artık bu işin profesyoneller tarafından yapılması gerekiyor. Bu uzar gider.

Yoksa, ben derim Fink, O der Fink, ancak burada birbirimize kabul ettirebildiğimiz düşüncelerimizle yarışıyor oluruz. Aslolan Beşiktaş ise, Beşiktaş kurumsal olarak bu konuların tartışıldığı makam olmalı. Öyle tartışmalar ki, neler yaptığı tartışılmalı.

Biz daha yapamadıklarını tartışamıyoruz, yaptıklarına ömür yetmez. Aha elin Messi'si 85'te çıksın sahneye, satış fiyatı senin borcundan fazla olsun. Ee nasıl olacak?

Saygılarımla,

Yorum Gönder

Ara