.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

18 Ekim 2009 Pazar

Beşiktaş Kapalısı

Maçtan önce Jessie ve Yuki the Zorba ile Elma’da yaptığımız ilk geyik “ee abi sopaya hazır mıyız?” dı. Şakayla karışık hiçbirimiz ne olacağından emin değildik. Ben maça, tribünde olası bir protesto tezahüratına hemen katılmak üzere gidecektim. Ama Forza’da yayınlanan “Takıma Dönüyoruz” başlıklı yazı, pek çok kişi gibi benimde kafamda soru işaretleri oluşturmuştu. Kapalı üstten protesto tezahüratı gelecek miydi, başka bir bölümden tezahürat başlarsa katılım olacak mıydı, katılanlara müdehale eden olacak mıydı, ve en önemlisi, ve beni en çok düşündüreni, Denizli maçındaki it kopuğun haricinde protesto tezahüratlarına set tarafından bir müdehale yapılacak mıydı? Bu soruların aklımıza düşürülmüş olması bile başlıbaşına bir rezaletken, maça kadar geçen sürede bunca yıldır değer verdiğim bu tribün için üzüntü ve endişe duyuyordum. Bazı şeylerin sonuna gelmiş olabilirdik, buna şahitlik yapmak üzere İnönü’ye gidiyorduk. Dolmabahçe’nin o güzelim ağaçlı yolundan stada doğru yürürken Şairler Parkından aşağıya bir grup iniyordu. Arkamızdan şöyle bir ses yükseldi “Beşiktaş bizimdir, bizim kalacak”. Maç öncesinde ve başlama düdüğünden itibaren kapalı tribün herhangi bir protesto tezahüratı yapmamıştı. 5 dakika sonra Yuki the Zorba “gidişat belli oldu” dedi. Takıma dönmek dedikleri böyle demek ki diyerek moralim bozuk sahaya bakmaya başladım. Kazansak ne, kazanmasak ne. Kendi takımının seyircisini adam tutup dövdüren bir grup insan orada otururken kimin içine ne nasıl siniyordu? Herkesin birbirine sorduğu ama cevabını alamadığı sorular vardı. Hiç bilmeyenler dahi 10 gündür abiler, set, karagümrük, rant, hey gidi eski tribün olacaktı konularında tartışıp duruyorlardı. Maçın 8.dakikası gelmişti. Nihat topla buluşup nihayet golünü atıyordu. Gole sevinmiştik elbette ama daha fazla sevineceğimizi birkaç saniye içinde farkettik. Kapalı tribünün neredeyse bütününden “Yeter Yıldırım Demirören” tezahüratları yükseliyordu. Yalan yok, maçın başından beri bozuk olan asabım yüzünden hiçbir tezahüraya katıl(a)mayan ben, bir anda ellerim havada bağırmaya başladım. Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. Hemen telaşla tribüne baktım, saldırı arbede var mı diye, o da yoktu. Kapalı kutu ve kapalının yeni açık tarafı herkese mesajı veriyordu. Protesto tezahüratlarını kısa, öz ve net bir biçimde ilgililere duyurup takımı desteklemeye geri dönüyorlardı. Jessie’den bir sigara yaktım, keyfim yerine gelmişti. Bu maçın tribün için ne kadar önemli olduğunu farkedememiş olanlar olabilir. Söylemeliyim ki, pek çok insan için, bir efsanenin sonu gelmiş olabilirdi. Bu maçta kapalı tribün ara sıra tartışılagelen “çarşı” hegemonyasının, “onların dediğini yapmak zorunda değiliz”in bir anlamda cevabı oldu. Çıkıp Alen’in Ayhan’ın takıma dönüyoruz beyanındaki tarzını sorgulamayacağım. Onlar kendilerine göre doğru olanı yapmışlardır, kapalı tribünde kendine göre doğrusunu yapmıştır. Forza açıklamasının maç gününe kadar ortalığı (yönetim açısından) yatıştıracak bir politika olup olmadığını bilemiyorum. Eğer öyleyse müthiş politik bir hamle (ters köşe) olmuş diyebilirim. Ancak kapalı tribün bu maçta yaptığı “temizlesene temizlesene yaptıklarını temizlesene” ve “adam tutsana adam tutsana kavga etmeye adam tutsana” tezahüratlarıyla, Denizli maçında olanlara sebebiyet verenlerin utanma duyguları varsa yüzlerini kızartmıştır. Beşiktaş kapalısı, köklerinin ne kadar sağlam olduğunu herkesten önce bizlere bir kez daha bu maçla göstermiştir. Ve bu tribün, kendi yöneticileri tarafından kendilerine Denizli maçında yaşatılanları sonsuza kadar lanetle anacak ve asla unutmayacaktır. Ve Şairler Parkından aşağıya doğru inen bir grup, ilelebet “Beşiktaş bizimdir, bizim kalacak” diye bağıracaktır.

13 Yorum:

purplepurple dedi ki...

tüylerim diken diken yahu. simplex'in affına sığınarak ben de bu yazının ateşi korlandığı zaman bir yazı yazıcam. ana sayfada bu konuda ne kadar yazı okusam hoşuma gider nitekim. isteyen sabote desin, isteyen kendi oyunlarını oynuyolar desin, biz kazandık yahu, var mı ötesi :) vandallara karşı el bile kaldırmadan, susmayarak. herkesin eline koluna diline yüreğine sağlık be.

purplepurple dedi ki...

ayrıca yazı da harika, eline sağlık :)

krmdrc dedi ki...

kesinlikle aynı düşüncelerle bir haftayı tamamlayıp bu maça kadar gelebildim ve dendiği gibi beşiktaşlılığımı derinden etklileyecek bi maç olacaktı ve golden sonra olanlarla çok şükür ki beşiktaşlıyım dedim yine
yine taraftar kazandı !! biz hepberaberiz ve adam tutsana ile gerekli yerlere gerekli cevaplar verilmiş oldu !

simplextablosu dedi ki...

eyvallah purple =)

Unknown dedi ki...

gollerden sonra çalan şarkı da acaip uzamış zangır zungur 10 dk marş dinliyoruz. onun sesini açınca tribün susmuyor yalnız.

Ben de bu hususla ilgili 3-5 şey yazacağım.
Ama maç öncesinde kulağımıza çalınan maç çıkışı hesaplaşma oldu mu onu merak ediyorum. ben çıkarken toplaşma başlamıştı.
karagümrük ise maç boyu sessizdi.

Bir önceki Denizli maçını stad yerine iş sebebiyle bulunduğum Karlsruhe'de çük kadar bir oyun salonunda sesi az biraz çıkan bir televizyonun karşısında bir başıma izleyebildiğim için bu maça kendimi çok hazırlamıştım. Maç öncesi Turgut'ta geleneksel rakı balık muhabbetimizi biraz fazla kaçırmışlığım da oldu. Gerek takıma destek, gerekse Demirören'e protesto ayarının tam kararında ve en güzel şekilde ifa edildiği maç oldu. ÖZellikle, ilk golden sonra tüm kapalı tribün Demirören'e "yeter" diye bağırdıktan sonra gelen tezahürat sanırım açık tribün tarafından çıktı ve yayıldı:

"Temizlesene, temizlesene, bütün tribünü, temizlesene!"

Hakem denen zat, son 5 dakika sahadaki Beşiktaş'ın anasını belleyince, standart pratik Çarşı zekası patladı:
"Temizlesene, temizlesene, federasyonu, temizlesene!"

Şu son dakikalardaki hakem rezaleti olmasa, bu sezonun en zevk aldığım maçı olacaktı. Hakem izin vermedi.

içimize su serpen bir yazı. eyvallah.

ama her gün şunu dua gibi tekrar etmek lazım, kulübün başında, adam dövdüren, çete kuran mafyöz bir canavar oturuyor. bundan daha büyük lanet olmaz.

ya şimdi buradan söyleyince garip olacak ama
"Temizlesene, temizlesene, bütün tribünü, temizlesene!" tezahüratı yeni açıktan değil benim de bulunduğum kapalı alt ortanın hemen sağından sözlükteki 0v3rm1nd tarafından başlatılan bir tezahürat.
"Temizlesene, temizlesene, federasyonu, temizlesene!" tezahüratı da naçizane şahsım tarafından yine aynı bölgede örgütlenerek başlatılmış sonra da üst tarafın devamıyla artmıştır.
aksjdasd

simplextablosu dedi ki...

ahahaha ağzınıza sağlık tribal.. 0v3rm1nd'a da teşekkürlerimi iletirsin. mükemmel olmuş.

@Tribal,

Yok zaten "yeni açık tarafı" derken kapalı'nın yeni açık tarafından bahsediyorum. Sizden çıktıysa ağzınıza sağlık. Biz de kapalı üst sahaya bakarak sol tarafta tüm gücümüzle katıldık tezahürata.

esgo dedi ki...

Geçen hafta ne deniyordu ?

''istifa diye bağırmak istedik ama bazı güçler buna engel oldu, kavga gürültü patlak verdi'' yani insanların asıl şikayeti, ''taraftarı susturmak isteyen'' zihniyete yönelikti

peki kimdi insanları susturan, döven, yerlerde sürükleyen, en doğal haklarını ellerinden alan ?

işte bunun cevabı da güvenlik kameraları görüntülerine açık ve net biçimde yansıdı; yok arkadaş bunlar beni tatmin etmedi, hala daha kimin ne olduğunu anlayamadım diyenler için de Kasımpaşa maçı fazlasıyla yeterli olmuştur hatta olmalıdır.

Geçen hafta da söylemiştim, bu olayda herkes kendince haklıdır (Herkes = abiler ve münferit kartallar)

Kongre üyeleri, envai çeşit Beşiktaş siteleri, Süleyman Seba'sı, Beşiktaş yazarları ve Beşiktaş ile yatıp kalkan, bu camiada söz sahibi olan tek bir Allah'ın kulu, Forza ve Çarşı'dan bekleneni dile getirememişse, hatta kongreye kısa süre kala bunun gereksiz olduğuna dikkat çekmişse Çarşı'nın yapmış olduğu ''her şey neden bizden bekleniyor ? neden bunun altına biz giriyoruz'' savunması gözardı edilmemelidir.

Bunu dile getirmek, ''evet ben de onlar gibi düşünüyorum'' anlamı taşımıyor elbet, lâkin son yaşanan olaylardan sonra bir durum değerlendirmesi yapılacaksa; tribün liderleri kendilerince haklı sebeplerden ötürü bu tezahüratları başlatmamış, katılım göstermemiş, yönlendirmemiş, en fazla içten içe ''susun a.'' demişlerdir geri kalan kesim de dilediği gibi bağırmış, çağırmış ve bir kişinin burnu bile kanamadan son dönemlerin en güzel protestoları sahaya ve ekranlara yansımıştır.

Ne zamanki birileri istifa diye bağırır ve Denizli maçındaki olaylar, yıllardır abi bellenen insanlar tarafından yaşanır ve yaşatılır işte o zaman bu tartışmalar, tribün ve saygınlığı son bulur.

İstifa diye bağırmak nasıl ki bir ''hak'' ise, bağırmamak da bir o kadar ''hak''tır. Kasımpaşa maçında da herkes kendi hakkını kullanmış, kimse kimsenin hakkını yememiştir.

Bence de haklısın simplex

ps: abim yok

matiasemilio dedi ki...

çok güzel tespitlerle donanmış bir yazı ellerine sağlık simplextablosu

Yorum Gönder

Ara