.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

29 Ekim 2009 Perşembe

433 Tello Otur Sıfır !

Rakip takım taraftarlarından oluşan arkadaş çevrem ve akrabalarla Beşiktaş’ı konuşup, tartışmaktan mümkün olduğunca uzak durmaya özen gösteriyorum. Hatta 2 gün önce marketten ekmeğimi almış evin yolunu tutarken 20 metre önümdeki 50 yaş üstü F.bahçeli komşumuzu görünce, eşofman ve terlikle yolumu değiştirme şansım olmadığı için adımlarımı küçültüp, benden önce apartmana girmesini bekledim. Altı üstü 30 saniyelik asansör bekleme seansı ve 15 saniyelik kabin içi sohbeti, ama cidden katlanılmaz bir hâl alıyorlar; yok yani ‘’M.Denizli, gol sıkıntısı, puan tablosu vs.’’ zaten alışkın ve hazırlıklı olduğumuz konular, lâkin ayak üstü yarım dakikada ne cevap verebilirsin ? Kıytırıktan bir gülüş ya da ‘’haklısın’’ deyip adamın tatmin olmasını sağlamaktan başka yapacak bir şeyin olmuyor, ufak çocuk olsa kopar ekmeğin ucunu tıka ağzına sussun, ama yok ! Maalesef son dönemlerde Beşiktaşlı çevrem ve takip ettiğim forum-blog sitelerinde de benzer sıkıntıları gözlemliyorum; ama bu sıkıntının temelinde objektiflikten nasibini alamamış ve nasıl geçirdik kültürü ile yoğrulmuş bir kitle olmadığı için kendimi ortamdan soyutlamaya yönelik çözüm arayışlarım da olmuyor. Bizdeki sıkıntı daha çok Bobocu, Nobreci, Tellocu, şucu-bucu diye bölünmelerden ve taraf olma anlayışına kazandırdığımız farklılıklardan kaynaklanıyor. Bu ne kadar zarar veriyor ya da neden böyle oluyor, tüm bunlar ayrı bir tartışma konusu tabi. İstatistiksel olarak öne çıkan ve beklentilerin üzerinde işler yapan adamlar, hele bir de göze hoş gelen gollere imza atıyorsa bir anda vazgeçilmez hatta dokunulmaz olabiliyorlar. Halbuki bugün Ferrara bile Del Piero için "Del Piero takımın kaptanı ve sembol oyuncusu. Benim seçimlerimden çok memnun olmayabilir ancak benim elimde en üst seviyede dört forvet bulunuyor" diyebilmekte. Sığ düşünmeye devam edip de ‘’beklentilerin üzerinde iş yapıyorsa, daha ne istiyorsun!’’ diyenler şüphesiz olacaktır, ona da birazdan değineceğim. Şimdi burada Tello kötü, yetersiz, bu ligde iş yapamaz diyecek halim yok elbet, nitekim geçen yıl şampiyonluğunda da hatırı sayılır katkıları olmuştur, ama Denizli’nin oynatmaya çalışıp da yanlış oyuncu tercihlerinden ötürü tam manasıyla hakkını veremediğimiz 4-3-3 sisteminde Tello şu an en fazla sırıtan oyuncuların başında geliyor, ama ne hikmetse Bobo-Nobre / Üzülmez-İsmail / Tabata ve Denizli’nin tavşanları tartışmaları arasında kaynayıp gidiyor. Halbuki an itibariyle Tello’dan ala tavşan yok; sol bek, sol ön, orta 5’linin solu gibi dolgun bir CV’ye sahip olmasına rağmen, ısrarla sahip olduğu özelliklerin yetersiz kalacağı bölgelerde tercih ediliyor. Bu kimi zaman sağ ve sol forvet pozisyonu olurken, zaman zaman da orta 3lünün bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Peki nedir Tello deyince ilk akla gelenler ? İyi bir sol ayak, isabetli ortalar, oyun zekası, etkili frikik, duran toplar ve uzun mesafeli şutlar(hatta Denizli yukarıya astığım resmi görürse, pivot santrafor olarak da kullanmak isteyebilir) Gelgelelim Tello, teke tek kaldığı pozisyonlarda (Keita gibi) çalım ile rakip beki ekarte edemez; Tello, (Arda gibi) sıfıra inip rakip savunmanın dengesini bozacak toplar kesemez; Tello, (Kewell gibi) girdiği pozisyonları yüksek yüzde ile bitiremez; Tello, (Serdar Özkan gibi) beki ile rakip çizgi oyuncusu arasına girip, 2.bir savunmacı pozisyonunu alamaz; Tello, (Holosko gibi) kenardan savunma arkasına topsuz koşular yapamaz; Tello, (Delgado gibi) adam eksiltip, kendi şutunu kendi yaratamaz; ama işte bu yapamaz-edemez dediklerimin hepsi kenar forvet oyuncusunun sahip olması gereken temel özelliklerin başında geldiği gibi, 3lü forvet oynayan takımların da neredeyse hücum güçlerinin tamamı anlamına geliyor. G.saray’ın kaybetmiş olduğu puanlar sonrası ‘’Keita ve Arda (Kewell) ’’ durgundu – etkisizdi eleştirilerinin yükselmesi bu yüzdendir. Bu yüzden Rijkaard Arda’yı orta 3lüde kullandığı vakit, sezon başı kenar forvette sergilediği performansa atıfta bulunuluyor, fakat biz kenar forvetlerin kaymağını yiyemediğimiz için hücum sıkıntılarını tartışırken Tello'nun yapamadıklarını neredeyse hiç önemsemiyoruz; hatta 1'e 1'de adam eksiltip, çizgiye inebilen tek silahımız Serdar'ı da harcamak için fırsat kolluyoruz. G.saray’dan yola çıktım çünkü gözümüzün önünde 4-3-3 oynayan tek takım ve bize nazire yaparcasına ileri 3lüye yatkın özellikte oyuncu tercihleri söz konusu. Tello’nun yol açtığı sıkıntılar bunlarla sınırlı değil; Denizli’nin geçen yıl tanımış olduğu sınırsız özgürlük, Delgado’nun hareket alanını sınırladığı gibi bu sene de Tabata ve diğer hücum elemanlarının sürelerinden yemesine ve serbestliklerinin kısıtlanmasına yol açıyor. Başlangıçta belirttiğim bölünmelerden ötürü şu dakikadan itibaren gelebilecek olası Delgadocu yakıştırmalarına hazırlıklı olmam gerektiğinin farkındayım, ama söylemek istediğim şey fazlasıyla net; Tello 3.forvet olarak sahada yer alıp, (ki maç içinde Rüştü’nün başlatmak istediği hızlı hücumlarda degajlarının yöneldiği ve karşılaması beklenen en uç elemanımızın çoğu zaman Tello görünmesi verilen serbestliğin en önemli göstergelerindendir ) özgürlük tanındığı süreçte, Delgado orta 3lünün bir parçası ve takım savunmasına katkı sağlaması beklenen isim konumunda oluyordu. Nitekim savunma bilinci Delgado’ya oranla daha gelişmiş olan Tello serbest takılırken; Delgado, sisteme ayak uydurması beklenen oyuncu konumundaydı. Görev dağılımındaki bu terslikler ve oyuncuları doğru kodlayamamız çoğu zaman söz konusu iki ismin yeteneklerinin daha yararlı şekilde kullanılamaması gibi sıkıntıları doğurmakla beraber, orta alan savunmasını da sekteye uğratıyordu. Tello’nun geniş alandaki hız eksikliğini ve hava hakimiyetinin olmayışını da diğer problemler olarak not edebiliriz. (Bu sıkıntı daha çok kendisine veya koşu yoluna yöneltilen uzun ve yüksek topların kontrolünde ve değerlendirilmesinde boy gösteriyor) Tabi buna rağmen geride bıraktığımız sezon Tello’nun 9-11 arası asistini göz ardı etmek olmaz, fakat şu an maç maç sıralayacak durumda olmasam da söz konusu asistlerin 2-3 tanesi dışında bunların görev aldığı mevkiden bağımsız olarak duran top ve geriden gönderdiği uzun ve derin paslarla geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim. İşte bu da en başında değinmiş olduğum ‘’yaptıklarına rağmen, yetersiz buluyorum’’ eleştirisinin çıkış noktası. Tello’nun o duran topları kullanması ya da geriden bu pasları çıkarması için 3.forvet ya da hücum yönlendiricisi olarak görev almasına gerek yok, çünkü bu uğurda bir takım oyuncuların performansını da olumsuz yönde etkilemekteydi. Ne zamanki bu asistler oyun içinde ve kaleye yakın noktalarda, ‘’bizim de kenar forvetlerimiz iş yapıyor’’ dedirtecek nitelikte olur işte o zaman Tello’nun saha içindeki varlığı rahatsızlık uyandırmaz. Aksi taktirde Tello’nun şu ana kadar Nobre’den,(120dk) Bobo’dan(124dk) ve Serdar Özkan’dan (324dk), toplamda da 568 dakika fazla forma şansı bulması pek kabul edilebilir ve kolay anlaşılabilir bir şey değil. Keza Holosko içinde aynı şey geçerli, o’nun da sakatlığına kadar ilk 5 hafta ve Avrupa’da 390 dakika süre almasına karşın, aynı süreçte Tello’nun 456 dakika süre aldığı gerçeği var. Lafın belini kıracak olursak, Tello bu takımın hücum gücünü kaldırabilecek ve yönlendirebilecek bir isim olmadığı gibi 3lü forvet ve 3lü orta saha oyuncusunun barındırması gereken öncelikli ve esas meziyetlere de sahip değildir, ama baktığımızda vazgeçilmezlik, dokunulmazlık, saha içi özgürlüğü gibi haklar tanınmasının yanında en fazla süre alan hücumcuların da başında geliyor. Beklentileri bu denli arttırmanın ekstra bir getirisi olmayacaktır.
Diğer yandan geçen yıl başlayan ve bu sezon da boy gösteren aldığı maaşın düşüklüğü ve zam istediğine dair söylentiler artarak devam etmekte, ne derece doğru bilmiyorum ama Carlos-Gökhan Gönül, Lincoln-Nonda(Arda), Rico-Nobre arasında da (örnekler çoğaltılabilir) aldıkları ücretler ve sergiledikleri performanslar arasında büyük farklar olmasına karşın, bugüne bugün Nobre’nin, ''Rico benim 2 katımdan fazla para kazanıyor, ama istatistikleri benim çok çok altımda, ben de zam isterim'' dediğine ya da maaşlar arasındaki uçurumun diğer futbolcuların performansına olumsuz etki ettiğine şahit olmadık. Sözleşmesi bittiğinde ya da dolmasına 1 sene kala yenileme yapıldığında zam talebinde bulunması en doğal hakkıdır ama şu şartlar altında ve kontratı 2011 Haziran’ında bitecekken bu sebepten ötürü sorun çıkarmasının da ‘’hayrola hemşerim’’ dedirtecek türden bir davranış olduğunu belirtelim.
Tello'dan yararlanacağımız maçlar olacaktır ama bana göre 4-3-3'te hiçbir önceliği haketmemektedir. Az kalsın unutuyordum; ''442 Delgado Otur Sıfır''

9 Yorum:

Deniz dedi ki...

Denizli geçen muhabirlerle antreman sonrası sohbet ederken "Nihat-Delgado iyi ikili olur gibime geliyor demiş." Kafasında ne var bakalım...

tanju dedi ki...

bence tello klasik 4-4-2'nin açığı olarak da yetersiz. sol bek diye aldık ama orda da yetersiz.

cidden yetersiz lan bu adam.

Bu yorum yazar tarafından silindi.

"jack of all trades, but master of none"

bu söz Tello'yu açıklamak için yeterlidir. takımda birçok pozisyonda oynayabilir ama hiçbirinde vazgeçilmez olamaz, hiçbirinin gereklerini tamamen yerine getiremez.

Gökhan dedi ki...

@ william axl rose

ben de senin gibi düşünüyorum,benim örneğim de asla en iyi erkek oyuncu olamaz ancak en iyi yardımcı erkek oyuncu olur :)

open your mind dedi ki...

Tello'nun sözleşmesi 3 senelik ve 2010 yazında doluyor diye biliyorum ben.

esgo dedi ki...

07-08 sezon başında 900.000 €'dan 4yıllık sözleşme imzalandı.

Unknown dedi ki...

Nobre’nin, ''Rico benim 2 katımdan fazla para kazanıyor, ama istatistikleri benim çok çok altımda, ben de zam isterim'' demesi beklenemezdi zaten. İstatistik bakımından yani. Kötü örnek olmuş malesef.

Tello yetersiz, evet. Yazıya genel olarak katılıyorum. Fakat Tello'nun serbestliği Delgado'nun başarısızlığının 50. sebebi filandır bana göre.

esgo dedi ki...

@leventcakir

Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından, Central Espanyol’un futbolcusu Marcio Nobre ile 3 yıllık sozleşme imzalandığı açıklandı.Yapılan açıklamada, yapılan sözleşme gereği Nobre’nin kulübüne bonservis bedeli olarak 3 milyon Dolar verileceği, Brezilyalı oyuncunun ise yıllık 1 milyon 100 bin Dolar alacağı kaydedildi.

1.100.000 $, bunu €’ya vurduğumuz vakit Nobre’nin o sezon 750.000 – 800.000 € arası bir şey kazandığını rahatlıkla görebiliyoruz.

Tello, sezonluk sıçraması ve istatistiklerinden yola çıkarak bir sonraki yıl için zam talebinde bulunabiliyorsa, ve kendisinden daha fazla kazanan futbolcuları emsal gösterebiliyorsa (ki aynı hatayı taraftarın hatırı sayılır kesimi de yapıyor) Ricardinho’nun 1.750.000 € alıp da 2 gol 1 asistle tamamladığı sezon sonrası Nobre, sahip olduğu 10 gol 3 asistliklik performansı öne sürerek ‘’bu parayla şey bile çekilmez’’ demeliydi. O yüzden Tello'da geçsin bunları, yok öyle bir dünya.

Tello ve Delgado'yu aynı anda sahaya sürüp, özgürlük hakkını Tello'ya veriyorsanız; 1) Delgado'yu en etkin olduğu bölge olan ceza sahası ve çevresinden uzakta kullanmak, 2) Mücadele gücünün her daim yetersiz olduğu Delgado'yu ikili mücadelelerin en yoğun yaşandığı noktalarda tercih etmek 3) Delgado’dan çift yönlü oynamasını beklemek gibi performansını ve üretkenliğini ‘’doğrudan’’ etkileyecek faktörleri göze alarak bir değerlendirme yapmak zorundasınız demektir.

Şu 4-3-3’ün orta 3’lüsü Zdenek Zeman döneminde Sergen’in de başını yakmış olmasına rağmen beyefendi hala daha ekranlardan Delgado’ya üfürmekle meşgul oluyor. Aynı sıkıntıları yaşamış biri olarak şu çocuğun dilinden ve halinden en iyi anlaması beklenen adam, bir kez olsun çıkıp da Delgado’nun verimsizliğine dair elle tutulur tek bir yorum getirememişse, taraftarın bu denli acımasız oluşunu da sanırım doğal karşılamam gerekiyor.

Yorum Gönder

Ara