.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

11 Eylül 2009 Cuma

Zümre Takımı Beşiktaş

ekşi sözlük'te yazmıştım şimdi buraya kopyalacağım yazıyı. Hala da doğru olduğunu düşünüyorum maalesef söylediklerimin. Öyleyse buraya da aktarmak istedim. Yazı 2008'in nisan'ından. ... Beşiktaş'ın anahtarını almak için yola çıkmış, o yolda sağlam ilerliyor Yıldırım Demirören. Yapılan transferler, Del Bosque olayının ufak bir tazminatla atlatılabilecekken maksimum tazminatla sonlanması (böyle bir adam nasıl, niye kovulur, bu da mı bilinçlidir bilmem), personele ödenen yüksek maaşlar, ve nihayetinde içeri dışarı çok yüksek miktarlarda borçlar. Hepsi bilinçli harcamalar, borçlanmalar. Artık bunu biliyoruz. Benim korkum ise, futbolda endüstriyelleşmenin artık mutlak gerçek olmasıyla ortadaki büyük pasta herkesin ağzını sulandırırken, Seba sonrası Beşiktaş camiasının kulübün anahtarını teslim edecek (içerden) bir insan seçmiş olabileceği gerçeği. Bunun için de kulübün en önde gelen isimlerinden biri olan Erdoğan Demirören, bu işlerle uğraşamayacağı için de, onun gıyabında oğlu seçilmiş olabilir. Erdoğan Demirören camia içinde benim diyen insanın kolay kolay gık diyemeyeceği bir adamdır zaten. Yıllardır süregelen muhalefetsizlik bu düşüncemi de güçlendiriyor. Hele son günlerde ortaya çıkan Tuncay Özilhan önderliğindeki isimlerin, Beşiktaş sahipsiz değil açıklaması köpürmek üzere olan bir tabanın gazının alınması gibi duruyor. Çünkü Tuncay Özilhan, Hasan Arat, Hüsnü Güreli gibi isimler 'haydi eller taşın altına' dese, zaten Demirören o ayak seslerinden ürküp geri çekilecek bir adam. Ama hayır Özilhan önderliğindeki grup ne diyor, Demirören giderse Beşiktaş sahipsiz değil, ama! olağanüstü kongre demiyoruz... Ne diyorsunuz o zaman? Demirören 'gitcem' demedi ki. Bilakis yapıştım koltuğa, çok rahat diyip duruyor. Bunun adı da yalancı muhalefet veya 'sübap'(?) muhalefettir olsa olsa. Kulübün ekonomik açıdan gidişatından zaten bu isimlerin asla rahatsız olmadığını hissediyorum. Boşuna hissetmiyorum, sürekli ibra ediliyor, kongrede tek başına aday oluyor. Tek sorun çenesini tutamayan, Galatasaray ile tüm camianın kemiklerini sızlatan dengesiz yakınlıklar kuran bir adam olması. Bunlar da bir kaç yıldır yürütülen büyük bir projede görmezden gelinen noktalar sanırım. Şu anda görünen o ki, Demirören muhalefetsizlik sayesinde 2010'a kadar Beşiktaş'ın başında. O zaman duruma göre, yani durum böyle giderse, artık sübap muhalefetler de iş görmediği zaman yeni bir isim seçilecek ve başkan yapılacak. Ama bu camianın Demirören'i devirmesi değil, gizli bir devir teslim faaliyeti olacak. Kulübün anahtarları kendini Beşiktaş'ın sahibi görenlerin elinde kalacak. Bu saatten sonra bu isimlerin aralarında seçmediği insan, bağımsız bir insan haydi bismillah diyerek artık bu kulübün başına geçemez. Yoksa şu gidişatın yıllardır bu kadar sessizce kabullenilmiş olmasını kimse kimseye açıklayamaz. Umarım yanılıyorumdur, ama yıllardır aksini görmüyoruz. Görmediğimiz sürece de, maalesef yanılmıyorum. Bu işin sonu Beşiktaş'ın artık net olarak; halkın değil, bir zümrenin takımı olması demektir.

3 Yorum:

memet dedi ki...

Kimsenin koltuğa talip olmamasının sebebi Demirörenin kulübü bilinçli olarak ciddi bir borç altına sokmuş olmasıdır.Ne yazık ki kendisi 3.dünya ülkelerini yöneten diktatörlerin yönetim stratejilerini uygulayarak iktidarını sürdürüyor.Seviyesiz tutumları yüzünden kulübümüze duyulan bütün sempatiyi kaybettik.1980lerde ve 1990 larda Gs ve Fblilerin bile takdir ettiği bir camiaydık.

sembolist dedi ki...

Bence de,kimsenin kolay kolay altına girmesi mümkün olmayan bir kişisel borç yaptı Demirören..Artı şunu da net biçimde söyleyim gelecek olan yönetimin en az 3 yıl eli kolu bağlı,zira gelcek yılların tüm paraları da kırdrılıp kullanıldı.
BJK başkanlığına aday olabalicek 2 kişi tanıyorum şu koşullarda:Abromovich

Deniz dedi ki...

Ben diyorum ki, Demirören alacağına karşılık Fulya'yı isteyecek bırakırken.

Yorum Gönder

Ara