.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

13 Eylül 2009 Pazar

İbrahim Üzülmez Açılımı

Oynamadığı bir maçın ardından Üzülmez’e saracak kadar saplantılı değilim ama G.saray maçından sonra bile Üzülmez isminin anılıp, keşkelerle donatıldığını görünce mağlubiyeti de, üzüntüsünü de bir anda unuttum desem yeridir. Efsunlu olduğuna kanaat getireli çok oluyordu ama Manchester maçı arifesinde 11’e yakıştırılması ve bu yönde kamuoyu yaratılmasıyla(ki bir kesim taraftar da buna dahil) bana saldığı korku ile 3 gollü mağlubiyeti bir çırpıda unutturması cidden yıllar sonra kendi nazarımda takdir edilmesini sağladı. (Ben ki derbi mağlubiyetlerini günlerce kafaya takar yemeden içmeden kesilirdim; bu yüzden teşekkürler İbrahim.) Şimdi beğenilmeyen ve her fırsatta kulp takılan İsmail’e bakıyorum; topla yumuşak, süratli, geriye gömülmek yerine bindiren, ver-kaçlara giren, çizgiye inen, bu sayede orta alanda daralan oyuna genişlik kazandırmak adına 2.bölgedeki pas trafiğine dahil olan, oynamaya çalıştığımız 4-3-3’e ve kısa paslı futbola yatkın, yaşına ve tecrübesizliğine rağmen özgüveni yüksek; hatta Catania ve Süper Kupa maçında sinyallerini verdiği üzere de kendini gösteren ileri uç elemanının ağzına top atacak kadar ayağına hakim ve başı yukarıda. Gelinen noktada bu yetenek ve üretkenliğini maça damgasını vuracak seviyeye çıkaramasa da, kendisine güvenip formayı vermek ve sabretmek adına ciddi ve önemli gerekçelerimiz olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan Üzülmez’e bakıyorum; ama bakmaya başlayalı 10 yıl olmasına rağmen (özellikle son 5 yılında) yukarıda sıraladığım meziyetlerden sadece ‘’bindiren ve çizgiye inen’’ bir oyuncu profili ile karşılaşıyorum, ki bunları da herhangi bir sonuca bağlama yeteneğine sahip olmadığı herkesin malumu; buna mukabil, geriye dönüşlerinde yürüyüş temposundaki yalancı koşuları ile yarattığı sıkıntı ve öncelikle rakibi yerine bölgesini savunması gerektiğini yıllar geçmiş olmasına rağmen kavrayamaması ( rakibi yerine topa odaklanmasından ötürü arkasına sarkan oyuncuları pozisyona sebep olduktan sonra fark ediyor) bu zamana kadar bir çok maçta skora etki etmiştir. Kırmızı kartla atıldığı Fransa milli maçı ve Liverpool deplasmanı, üzerine gidilmesi halinde sözünü ettiğim bu zaafının en net görüldüğü maçlardır. Maalesef pozizsyon bilgisi sıfır. O kuvvetli olduğu iddia edilen savunma yönü de benim gözümde (birazdan değineceğim) ‘’vazgeçilmeyen bek’’ hikâyeleri kadar yalan ve göz boyamadan başka bir şey değildir. Bir bek düşünün ki ikili mücadelelerdeki top kapma anlayışı ''genellikle'' rakibi formasından çekmek (bu çoğu zaman faulle sonuçlanır ama sonuçlanmasa dahi bu görüntü kirliliğini içime sindiremiyorum) ve yatarak ayağına kapanmaktan ibaret olsun, ki bu da başarısızlıkla sonuçlanması halinde oyundan düşmesi ve pozisyonunu yitirmesine yol açıyor, ama Koray ve Fahri’den görmeye alıştığımız(daha çok Koray) yatarak kayarak müdahaleler, yol açtığı tüm sıkıntılara rağmen bir hırs göstergesi ve mücadele isteği olarak algılanır oldu ve Üzülmez de bu zihniyetin kaymağını yemeye devam ediyor gibi; halbuki savunma oyuncunun öncelikli görevi ayakta kalmak ve pozisyonunu kaybetmemektir; öyle ki yere yatıp da ekarte olduğu her pozisyonda 20-25 metrekarelik bir alan ve rakibe rahat topla oynama fırsatı tanımaktadır; ve Üzülmez denilince akla ilk gelen ‘’ güçlü savunmasına ! ’’dair ekleyeceğim bir başka problem de geriye fazla yaslanmasından ötürü, çizgiye paralel tek bir uzun pasla ceza alanımıza giriş çıkışların fazla efor sarf edilmeden gerçekleşmiş olması, ki bu Şampiyonlar Ligi’nde fazlasıyla baş ağrıtacaktır. 19 yaşındaki İsmail’i mercek altına alırken topla oynama isteği ve özgüveninden söz edebiliyorken, 35 yaşına gelmiş bir oyuncunun defansta yapılan hazırlık paslarını bile ‘’bana atma, ileri şişir, kaleciye dön’’ vb hareketlerle süslemesi aslında içinde bulunduğumuz tartışmanın ne denli gereksiz ve zaman kaybı olduğunun en büyük kanıtdır. Diğer yandan artık kendisiyle özdeşleşen ‘’hücumda topla giderken arkasındaki oyuncunun formasını sarılıp, aynı anda yere düşme’’ hastalığı, son zamanlarda ciddi bir artış gösteriyor ki, bu da yukarıda sözünü ettiğim özgüven eksikliğinin bir başka işareti; zira ne acıdır ki gücünün yetmeyeceğini ve sıyrılıp mesafeyi açması halinde pozisyonu sonlandıramayacağını herkes gibi kendisi de biliyor. Tamam vefa yalnızca bir semt adından ibaret olmasın, ama sırf vefa ve saygı diyerekten bunca yılı devşirme bir bek oyuncusu ile heba etmek, taraftara yapılan haksızlık ve saygısızlık değildir de nedir. Şu İsmail’i izledikten sonra yemin ediyorum yıllar sonra su ve elektriğe merhaba diyen köylü ile okul yolunu 1 km kısaltan tahta köprülerine kavuşmuş öğrencilerden daha büyük bir mutluluk yaşadım. Sevgiyse klube de sevip, sayarız; hem böylelikle dolaylı yoldan da olsa saha içine faydası dokunur; aksi taktirde bu kadar olumsuzluğundan söz etmişken, iyi-kötü fark etmeksizin şu takımda herkesin kenara alındığı bir ortamda, hiçbir şey vermemesine rağmen sırf tecrübe ve savunma masallarıyla sürekli forma bulan bir oyuncunun varlığı ciddi anlamda takım içinde sıkıntılara yol açacaktır. Çok iyi hatırlıyorum bundan 3-4 yıl önce Üzülmez’i savunmak adına ortaya atılan gerekçeler sıralandığında futbol kokan tek bir yorum dahi yapılmıyordu, varsa yoksa 5 yıldır hiçbir hoca vazgeçmedi, 6 yıldır hiçbir hoca vazgeçmedi, 7 yıldır bla bla .. ve 10 yıla gelmiş bulunuyoruz. Öyleyse, Üzülmez’i savunmak adına arkasına sığınılan hangi hoca ‘’benim sol bek adayım Üzülmez’’ demiş bir bakalım. * Scala dönemi Münch bek, İbo sol iç - kanat* * Luce zamanında 3lü savunma oynadık, ''beksiz sistem'' * Rıza zamanında 3lü savunma oynadık, ''beksiz sistem'' * Bosque zamanında ilk transfer Fran sol beke, İbo ön tarafa * Tigana zamanında ilk isteği sol beke Gustavo Nery ama o’nun yerine Rico getirilince tüm planlar alt üst ve Baki’den tutun da Sedef’e kadar herkes deneniyor ve sonunda mecburiyetten Üzülmez’e gün doğuyor. * Ertuğrul döneminde Üzülmez’in Süper Kupa’dan kalma 3 maçlık cezası ile yola çıkıyoruz ve Antalya maçıyla başlayan periyotta daha 45 dakika dolmadan maçın yorumcusu O. Derelioğlu 5 dakikalık aralıklarla Üzülmez’in kulaklarını çınlatınca tuhaf bir biçimde Üzülmez yine basın ve medyada yokluğu hissedilen ve aranan bek konumuna geliyor; attığı imzanın mürekkebi kurumadan ‘’Kurtuluş’u bu sene sağ bekte izleyebilirsiniz’’ demeci ile Ertuğrul’un da ne denli kendi doğruları olan bir adam olduğunu hesaba kattığımızda Üzülmez'in formayı alması kimseyi şaşırtmıyor. Vakti zamanında Panathinaikos forumuna üye olup, Seric hakkında bilgi almak maksadıyla açtığım başlığın ve alaycı bir dille yazılan yorumların önce Forza, sonra sözlük ve devamında tüm basına sıçramasından ötürü de hayatımın en büyük pişmanlıklarından birini yaşadığımı itiraf etmeyelim, öyle ki adam daha idmana çıkmadan ön yargılara kurban gitti ve her an patlamaya hazır bir bomba muamelesi görmekten kurtulamadı, zaten bir adama hata yapacak endişesi ile odaklanıldığı vakit, en ufak bir pas hatasında yükselen tepkileri kontrol altına almak da pek mümkün olmuyor; ama Serie A tozu yutmuş bir bek ile Üzülmez kabusunun bu sefer sonlanacağına kendimi öylesine inandırmıştım ki, o anki heyecan ile soluğu Seric’i en iyi bilenlerin yanında almamdan ötürü de kendime kızamıyorum; lakin olur da ''bugüne dek Üzülmez için ne yaptın ?'' sorusu yöneltilirse fazlasıyla tatminkar bir yanıtım olacağından ötürü de rahatım. Uzun lafın kısası; Üzülmez bek değildir, hiçbir zaman olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Hayranlık uyandıran performansı ve akılda kalan maçları; Scala ve Luce zamanına tekabul etmektedir, o dönemde de yukarıda ifade ettiğim üzere asla bek olarak görev yapmamıştır; zaten o dönem oynamaya çalıştığımız sistemde bek diye bir mevki de bulunmamaktadır. Lucescu, Beşiktaş kariyeri boyunca Üzülmez ile yalnızca bir kez 4’lü savunma oynamayı denemiş, onda da AEK’dan 5 gol yiyerek Üzülmez ve 4'lü savunmaya töbe etmiştir. Tüm bunlardan ötürü, bilmem kaç yıldır hiçbir hoca vazgeçmedi, bu takımın öncelikli beki Üzülmez vb görüşler zerre kadar gerçeği yansıtmamaktadır. Gökhan Gönül, Uğur Uçar örneklerinden gerekli dersleri çıkarıp, Üzülmez'in Şampiyonlar Ligi tecrübelerinden yararlanmamamız dileğiyle ...

26 Yorum:

menderes mete dedi ki...

İsmail mi İbrahim mi sorusuna benim cevabım İsmail olmakla birlikte,basında iki oyuncu arasında yapılan bir mukayeseden ötürü Beşiktaş forması giyen üstelik sizinde ifade ettiğiniz gibi bek olmadığı halde bek oynatılan ve buna rağmen yıllardır bu takımdaki varlığını sürdüren İbrahim ÜZÜLMEZ'i bu kadar da yerden yere vurmak bence pek doğru olmamış.Kulübe de sever ve sayarız cümlesi ile tezat olmuş söylenenler.

AQ-47 dedi ki...

En büyük hatamız anlı şanlı Beşiktaş yazar ve TV yorumcularının lafıyla takımı desteklememiz, hatta yönetmemiz değil mi zaten...Hala Üzülmez konuşmak ayıptır, 1+1 sözleşme yenilemek ise en hafif tabiriyle dangalaklıktır...Sanırım Üzülmez'i hala banttan seyrediyor yorumcular, eskiden hızı vardı şimdi o da kalmadı, el kol çekiştirme de cabası, İsmail'in başını yiyecek bizim medya...Ulan Arda piyasaya çıkınca Ergün şöyleydi, Hakan Ünsal böyleydi diyen oldu mu?

theotheo dedi ki...

eser ismail'in galatasaray maçında ağzımıza ettiğini görmedin mi?

adamlar bizim solda at koşturdu. sabri maçın adamı oldu. bu kadar tek taraflı bakmayalım. bek oynamak kolay bir iş deildir. dünyadaki kaliteli beklerin sayısı neden az?
barcelona bile eric abidal'den şikayetçi.

sembolist dedi ki...

Luce-Scala-Tigana-Del Bosqe-Ertuğrul dönemlerinin hiçbirisinde iyi bir sol bek transfer edilmedği için İbrahim mecburen oyadı..

SirEvo dedi ki...

İsmail ile Dos Santos'un stilleri biraz benziyor mu? Hangi açıdan derseniz, şöyle;
İsmail'i dün de gördük, defansif olarak 0 adam. Yok yani defans özelliği. Ama bir sol açık koysanız, kimbilir neler yapar, ama yapar bir şeyler.
Dos Santos'u Brezilya-Şili maçında 71. dakikaya kadar yani oyundan çıkana kadar izledim ve defansif oynadı. Bu 71 dakikada hiçbir şekilde defansif katkısı olmadı, ki penaltıyı yaptıran G. Silva'dan önce Dos Santos idi çalım yiyen. Yani her ikisinin de defansı yok ama ne hikmetse sol bek oynatılıyorlar, ha bjkde ha brezilyada.
Yeteneklerini vs. kıyaslamıyorum ama bu tip oyuncular ne olursa olsun, dos santos'un fenerde sol açık oynadığı gibi(forvet arkası da takılıyor bazen), rahat rahat bu mevkide oynayabilirler.
İsmail bence sol açıkta denenmeli ama sol bek ne olacak derseniz, Allah yardmıcımız olsun derim. :)

occasion dedi ki...

görüntü kirliliği çok güzel bir tabir olmuş. evet, üzülmez savunma! yaparken meydana gelen görüntü kirliği, hücuma! katkıda bulunurken gözleri yoran hareketleri ile aklımızda kalacak. var mı başka eşi bilmem dünya üzerinde. yıllardır bjk dan ilk gönderilmesini istediğim adamdır. onun kadar ismaile şans verilirse ismail bu ismail olarak kalmaz. hızla mesafe kateder. ki bu hali bile kıyaslanmayacak kadar ileride.

üzülmez yüzlerce maç oynadı. eti budu belli. her şey ortada. nasıl bir gözdür ki yılların net olarak ortaya koyduğu bir gerçeği inatla görmezden gelir. nasıl bir zeka seviyesidir ki o üzülmezcilerin ki, hala ondan medet ummaktadır. sanırım üzülmezin futbol zekasıyla bağdaşmaktadır genel muhakeme yetenekleri.

Ze1903 dedi ki...

@theotheo
İsmail miydi gs maçında ağzımıza eden.Üzülmez oynasa bir sorun olmayacakmıydı?Oysaki aklımda samiyende oynadığımız üzülmezli ne gs maçları var.

Şahsi fikrim yusuf sağda serdar özkan solda oynasa senin tabirinle ağzıma edilmezdi.
Bence ağzıma eden başta rüştü ve yanlış tercihleriyle mustafa denizli idi.

Gökhan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Gökhan dedi ki...

Ze1903'e katılıyorum,İsmail'in aksıyor gibi görünmesinin sebebi önündeki Yusuf'un savunmaya yardıuma gelmemesi,mesela İspanya maçında Arda'nın Üzülmez'e yardım etmemesi gibi.
İsmail'in savunma anlamında eksikleri olduğu doğrudur ama hücum gücü de yüksektir,diğer alternatifin 2 yönü de bariz bir şekilde çok kötüyse İsmail'in oynatılması çok doğru.

onu bunu bilmem de ibrahim üzülmez denince detaylı bir tarama yapan aklıma tek gelen performans, barcelona'yı beşiktaş'ın -yanılmıyorsam 3-0 ile geçtiği- maçtaydı...

puyol'u -ibo tarafına göre- sol kanatta hallaç pamuğu gibi attıktan sonra o ibrahim'i görmek bir daha nasip olamadı...

ian dedi ki...

ismail oynar, hem de banko oynar.. tartışmak bile ayıp.. önünde yusuf olduğu için sıkıntı çekti.. sabri'yi kovalamak yusuf'un göreviydi.. önünde tello veya serdar oynarsa daha verimli olur.. halâ ibrahim üzülmez diyenler var yaa :)

esgo dedi ki...

Geçmiş dönemlerde kaliteli bir bek transferinin gerçekleşmeyişi, bunun herkes tarafından kabul edilmesi ve Üz'ün mecburiyetten forma giymesi zaten Üzülmez'in yetersizliğinin farklı yollardan ifade ediliş biçimidir.

Bugün İsmail'in savunma yönünü eleştilirken, nedense İspanya deplasmanındaki Üzülmez değerlendirmelerinden çok uzaktayız; ne deniyordu o zaman ? ''Arda geriye ne kadar yardım etti ki, Üzülmez tek başına Ramos'u durdursun''

Valla defansif anlamda Arda mı Yusuf mu derseniz, sabaha kadar Arda denilecektir; hal böyleyken Sabri'nin etkinliğini sadece İsmail'e bağlamaya çalışmak da pek kabul edilir değil.

Dahası, İsmail'in ofansif yönü ve oyuna katkısı dikkate alındığında, savunma zaafları Üzülmez'e oranla daha az rahatsız edici olmalıdır, nihayetinde bundan önce oradan ne savunma yapabiliyorduk ne de hücum.

Dünyanın hiçbir yerinde vefanın karşılığı; daha iyi bir alternatifi olmasına rağmen körü körüne forma vermekten ve 6 milyon €'yu klubeye atmaktan geçmiyor. Üzülmez'in yıllardır süre gelen bek performansı göz önüne alındığında sözleşme uzatılması bile bir vefa göstergesidir; daha fazlası da artık lükse kaçıyor.

gökhan dedi ki...

hatırlayın süper kupa maçını. o maçta yusuf sağda oynamış ilk yarı vederson yıldız olmuştu. dünde yusuf solda oynadı ve sabri yıldız. tesadüf mü şimdi bu?

delgado dedi ki...

ibrahim'in savunma özelliğinin "sıfır" olmasına katılmamakla birlikte, ben de ismail'in artık her maç banko oynamasını düşünüyorum. tabi ibrahim bazı maçlarda tabi 11 çıkabilir çıkacaktır da, mesela united maçında neden çıkmasın. denizli'nin nihat'ı her maç gözü kapalı 11'e sürmesi eskisi kadar pragmatik bir anlayışta olmadığını gösteriyor ama ibrahim'i salı günü 11'de görebiliriz.

ibrahim'in savunma özelliği de sıfır olamaz bu arada, çünkü onun sıfır olursa ismail'in - 20 falan olur. ibo elbette abidal kadar sağlam bir kanat savunucusu değil, ama evet mücadele ediyor, yorulmuyor, çalışmayı bırakmıyor ve ismail'e göre daha güçlü. e haliyle taktik bilgin "sıfır" olsa bile - ki değil, ibrahim üzülmez'in şampiyonluk kurtaran ters kademeleri vardı geçen sene, bu kadar unutkan olmayalım - haliyle "savunmacı" sıfatını alırsın.

ismail de bozma bektir bu arada, 2008-09 sezonuna kadar forvet arkası oynuyor(muş) kendisi.

gs maçından sonra konuşmak istediğim en son konuydu üzülmez...ismail iyi işte, daha fazla irdelemeye gerek yok geçen seneleri, hep bunu yaparak bu hale geldik zaten...

esgo dedi ki...

Dünyanın hiçbir yerinde 18-19 yaşındaki çocuğa sabit bir mevki belleyip de ''senin yerin burası - senden bek-orta saha-stoper vs. olmaz'' damgası vurulmaz. Sözüm ona Serdar Kurtuluş da özünde sağ bekti ama Tigana dönemindeki performansını gördükten sonra ben Serdar'ın söylediklerini ve nerede oynamak istediğini pek de önemsemiyordum; çünkü o bölgeye yatkınlığı ve hakimiyetini sezon boyunca izleyip gördüm. O yüzden İsmail'in 2 sezon önce yani 17 yaşındayken nerede oynadığının çok önemli olmadığını ve bunun şu anki pozisyonuna olumsuz etki edeceğini düşünüyorum, aksine bu sayede topla oynama ve adam geçme becerileri diğer alternatiflerine oranla kendisine avantaj sağlayacak düzeye ulaşmış durumda; kaldı ki hücum oyuncusuna savunma yapmayı öğretmek, savunma oyuncusuna hücum oynatmayı öğretmekten daha kolaydır; o yüzden İsmail'e dolu tarafından bakıp ilerisi adına umutlanmamak adına hiçbir neden yok, eksik görülen savunma yönü nasıl olsa zamanla oturacaktır(ki söylendiği kadar da yetersiz değil)

Üzülmez'in savunma yönü ve dönem dönem kritik müdahaleleri vardı elbet, ama üzerine oynayan rakipler ve zorluk derecesi yüksek maçlarda en zayıf halka olmaktan hiçbir zaman geri kalmıyor. En basitinden Benitez bunu İstanbul'da tek bir 90 dakikada farkedip, rövanşta Benayoun üzerinden oynamayı akıl edince olanlar oldu.

Yoksa Üzülmez zaman zaman forma bulsun, rotasyona dahil olsun (ki ben zorunlu olmadıkça buna da karşıyım)ama işte iç saha maçlarında orta saha ile forvet arasındaki mesafeyi daraltarak rakip alanda oynama isteğimizden ötürü benim beklerde görmek istediğim; sürat, pas becerisi, ofansa katkı ve gerektiğinde dar alanda iş yapabilecek adamlar olmasıdır.

Esasında olması gerektiği gibi ''bir defansif bir de ofansif bek'' tercih edeceğimiz zamanlarda bile, eldeki tüm bek alternatiflerinden hücuma en yatkın olanı İsmail.

Yani İsmail - Toraman - / İsmail - Kaş ve İsmail - Erhan düzeninde kuracağımız ofans ve defans dengesini, herhangi bir sağ bekimiz ve Üzülmez kombinasyonun da yakalamak pek mümkün olmuyor. Belki biraz Ekrem - Üzülmez ikilisi buna yaklaşabilir ama 10 üzerinden ''minumum'' 5-6'lik katkı sağlayacak potansiyeldeki Toraman ve İsmail'i aynı anda kenarda tutup, ''maximum'' 5-6'lık oynayabilecek bir adamı sahaya sürmek de açıkcası beni pek tatmin etmiyor.

delgado dedi ki...

18-19 yaşında bir oyuncuya tabi ki sonsuza kadar orda oynaması için bir pozisyon belirleyemeyiz, 30luk forvetler bile zamanla önlibero olurken, kanat oyuncularına dönüşürken. ismail'in de nurullah tarafından sol beke çekilmesi uzun vadede mükemmel bir hamle olmuştur, ismail'in kendini geliştirmeye yatkın biri olduğunu düşünürsek, ki buna da nurullah sağlam'ın zamanında söyledikleri ve ismail'in beşiktaş'a gelince bek oynatılma konusunda verdiği demeçlerden yola çıkıyoruz. benim demek istediğim ismail şu an daha yolun çok başında, hücumda vasat savunmada iyi bir yerli sol bektense, hücumda iyi savunmada berbat bir bek tercih ederim, ismail'in şu anki durumu da bu zaten. keita'ya birkaç pozisyonda üstünlük sağlaması ve tehlikeli bölgede dil ısırtan soğukkanlılığı da savunma yönünden yolun çook başında olduğunu da engellemiyor. aynı serdar'ın da sezon boyu müthiş bir formla devam ettirdiği ön libero performansında da yolun daha çok başında olduğu gibi.

ibrahim'in de rezilleri oynadığı önemli maçlar olmuştur ama ben her zaman her şartta ibrahim'in yedek olması gerektiğini savunmuyorum, hatta united maçında ismail yedek olursa daha iyi olur, inönü'de kritik bir dönemde kritik bir maça çıktığımız için(bunu söylemekten de utanıyorum malesef, ibrahim'in zorluk derecesi büyük bir maçta sıçıp sıvayıp maç kaybettirmesini; ismail'in yine böyle bir maçta inönü'de kritik birkaç hata ve saç baş yolduran bir-iki hücum etkinliğine tercih ederim, en azından şu dönemde.).

ibrahim'i sevmediğini biliyoruz ama maksimum 5-6lık performans derken gerçekten haksızlık etmişsin bence. biz ona bazı istisnalar dışında(ki bu senin andığın ibrahim'in rezil performanslarına denk gelir, 2lik 3lük gibi) "7lik oyuncu" diyoruz. yine bir klişe olacak belki ama ibrahim eğer 5'i 6'yı zar zor görecek bir oyuncu olsa del bosque'si, fatih terim'i(evet) ve mustafa denizli'si ona zor anlarında bu kadar güvenmez, ne olursa olsun başka bir adamı orda denerlerdi ve ibo bırak son tercihi tercih bile olamazdı. futbolun zaten böyle kesin çizgilerle 5lik 7lik performans sınırlamaları varsa, senin hesabına göre o kadar bekin arasında bu sezon herhangi bir anda ibrahim'i rotasyon yapmayı düşünmeden o maç için 1.tercih olarak uygun görerek kendisini sahaya sürene gerizekalıdan aşağı kalır bir küfür etmememiz gerekiyor.

geloraptor dedi ki...

İsmail'i koruyalım derken İbrahim'i yerin dibine geçirmek de pek olmamış. Dünyada pek nadir olduğu gibi bu ülkede de sol bek kolay kolay yetişmiyor. Hakan Balta'nın bu kadar abartıldığı, adamdan sayıldığı ortamda İbrahim Üzülmez gayet iyi bir alternatiftir. Liverpool maçını da İbo'ya bağlamak da haksızlık olur. Orta yapamıyor olabilir ama oralara kadar gidip faul ya da korner kazandırabiliyor. Hakan Balta öküzü kaç defa geçmiş hayatında acep orta sahayı...

esgo dedi ki...

@delgado

Kesin çizgilerle performans puanlamasına yönelik bir sınırlama getirmek dediğin gibi pek sağlıklı olmayabilir, lakin geçmişten bugüne sergilediği performansı baz aldığımız vakit pozitif bir değişim gösteremeyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek; sonuçta yıllar sonra sezon öncesi hazırlık kampına dahil olan Belozoğlu ya da Ernst'ine kavuşmuş Cisse gibi o'na olumlu yansıyacak özel bir durumu yok. Tam aksine ilerleyen yaşı gereğince bir adım daha gerilemesi yüksek ihtimal. Yoksa keşke Salı günü Valencia ya da Park karşısında tozu dumana katsa da ayakta alkışlasak :)

Bu ülkede sol bek sıkıntısı, bizi Ümit Özat'a muhtaç edecek düzeye geldi, keza dönem dönem de Üzülmez şans buldu; ama ne zamanki geriden H.Balta ve (saman alevi Volkan Yaman) son dönemde İsmail gibi
oyuncular yükseldi, milli takımda da devşirme bek devri kapanır oldu. Hakan Balta'nın en formsuz dönemini yaşadığı şu zaman diliminde bile Üzülmez (en azından tecrübesinden ötürü) akla dahi gelmiyorsa, bir dönem bek olarak giydiği milli forma da safkan bir bekin olmayışına ve alternatifsizliğe bağlanabilir.

Ertuğrul Sağlam, Denizli'den fazla transfer dönemi geçirmiş olmasına rağmen bir kez olsun yerli sağ ve sol bek sorunsalına çözüm arama zahmetine girmedi, bu yüzden Denizli'nin Ekrem arayışına saygı duyuyorum. En azından o bölgede bir sıkıntı olduğunu ve Üzülmez'de ısrarcı olmayacağını transfer yapmadan da bize gösterebildi. Bu bile Denizli'nin Üzülmez'e dair bazı gerçekleri farkettiğinin göstergesidir. Yani o'nun verdiği formadan yola çıkıp, Üz değerlendirmesi yapacaksak eğer, bu da ''Üzülmez potansiyeli yüksek bir bektir '' demek için yeterli olmayabilir.

@ geloraptor

rakip sahada kazandıracağı iki faule ve kornere tav olup, 6 milyon euro'nun klubede oturmasına sessiz kalacaksak vay halimize.

Şu gs maçından sonra Üzülmez'i konuşmak benim de canımı sıkıyor; ama unutulmasın ki, son 5 yılda Üzülmez'e katlanıp da 2 haftada İsmail'in biletini kesmeye çalışmak; İsmail'i korumak adına Üzülmez'i geri plana itmekten çok daha büyük bir tehlikedir !

Dünkü mağlubiyete dair söylenecek bir çok şey olmasına rağmen(ki ben de çok doluydum) İsmail'e karşı olan tahammülsüzlük ve Üzülmez'in aranan adam gibi lanse edilmesi ister istemez tüm önceliklerimi silip, süpürdü.

Şu an tek derdim, ne Denizli, ne Rüştü, ne 9 puan, ne de hakemler. Şu takıma gelen her ümit milli ya da paf oyuncusunun 1 sezon içinde gönderilmesini veya taraftarla kanlı bıçaklı olmasını artık kaldıramıyorum. Sahip çıkılsın, medyaya yem edilmesin, onun bunun gazına gelinmesin. Bu uğurda Üzülmez'in arka plana itilmesi de zerre umrumda değil. Üzülmez sevgisi anlamsız bir hal almadığı müddetçe İsmail'in solu kapmaması için hiçbir neden yok. Kendi kendimize ediyoruz, başka bir şey değil.

delgado dedi ki...

heh mesela ibrahim artık bu yaşta bu tempoda geçen seneki 2.yarı gibi 7lik olmayabilir düşüş olacaktır elbet, ama bu mustafa denizli'nin valencia veya park'ın karşısında kendisini 1.tercih olarak düşünmesini de engellemez. mesela park teknik olarak biraz daha kalas bir adam, şu an united'da sağda birinci tercih valencia olsa da ferguson derbiyi düşünüp sağda park'a yer verecektir. onun mücadeleci yapısıyla ve 10 senedir hakemlerin çözemediği forma çekmeye dayalı yapışkanlığıyla fiziğiyle etkili olan oynayan park'ı etkisiz kılabilir örneğin.

yani ismail tabi ki 1.tercih olacak ve ben de bir iki istisnai durum dışında ve rotasyon gereği değişim haricinde ismail'in 11de olmasını düşünüyorum. ama ibrahim'in de bir kenarda durmasının sakıncası yok. mustafa denizli'nin de gayet planlarının içerisindedir kendisi. geçen sene de ısrarcı olmuştur kendisinde, şampiyonlar ligi'nde mahkum futbol oynamak istemeyen ve ligde yeniden şampiyonluk hedefleyen beşiktaş'ın banko oyuncularından biri olamaz tamam, ama çifte kupamızda sol bek mevkiindeki istikrarlı katkısını da gözardı etmeyelim.

menderes mete dedi ki...

@eser gokulu
Medyanın İsmail'e yaptığıyla sizin İbrahim'e burada şu an yaptığınız arasında bence hiç fark yok.Liverpool maçında ben sahadaki hiç bir oyuncuyu suçlamadım hala da suçlamam.Ortasahası Sedef-Delgado ile kurulu bir takımdı o gün Beşiktaş kendi hocası tarafından yem edilen bir takımdı.İbrahim'i orada koridor yapmışlar doğrudur.Ama o gün vasatın üstünde oynayan tek bir adam var mıydı ki?? Biz hala yedekleri ve ilk 11 oynayan oyuncuları kıyaslıyoruz.Sene başında Bobo-Nobre mi diye tartıştık şimdi de İsmail mi Üzülmez mi diye tartışıyoruz.Zamanı gelince bu tartştığımız adamlara da muhtaç oluyoruz.Ama medyadaki gibi yerden yere vurduğumuz sürece hiçbir oyuncudan verim alamayız.Burada bizim tartışmamız gereken yönetim ve teknik ekiptir.En iyi oyuncularla oynamak herzaman başarı getirmez.Oyuncuları doğru zamanda ve yerde kullanmak getirir.Biz bunu yapabiliyoruz mu ve yapamıyorsak nedeni bulmamız gerekiyor.Şimdiden söyleyeyim çok zor ve kötü günler bizi bekliyor.

Unknown dedi ki...

ben ismail'in galatasaray maçında berbat oynadığına inanıyorum fakat üzülmez de oynasa bir şey değişmezdi. ismaile sabredilmeli.
harika bir ibrahim üzülmez analizi olmuş bu yazı. her harfine katılıyorum. tebrik ederim!

firsez dedi ki...

Eser burada da mı Ibo, adam oynasa suç oynamasa suç :)

Ismaile sinirlenmiyorum, 90dk. önünde Yusufu oynatan, bize eziyet çektiren Mustafa hocaya sinirleniyorum.

Yalnız yazında hata var, daha doğrusu eksik var. Ertuğrul zamanında yeni dönemin başında sol beke Tello çekilmişti. Ortada Sivok-Zapo ve sağ beke de Serdar monte edilmişti. Ama Beşiktaşın süper bilgiçleri o zamanda tello orda oynar mı diyorlardı.

Ertuğrulun niyeti basitti aslında, orta sahadan bozma bindirme yapabilen ve ayaklarına sahip iki bek oluşturmaktı yıllardan sonra. Serdar sakatlığından kurtulamadı bir türlü. Tellonun performansını görmeye de Ertuğrulun ömrü yetmedi.

Sonra noldu Ibo solu tekrar aldı :)

esgo dedi ki...

Yok yazıda belirttim zaten Ertuğrul dönemine Üzülmez'in 3 maçlık cezası ile başladık diye :) Yani o gün yapılan Tello tercihi Ertuğrul'un Tello'ya dair herhangi bir beklenti içinde olduğunu değil; tamamen zorunluluktan oynattığını gösteriyor; zaten aksi düşünülse Üzülmez'in cezası biter bitmez tekrardan formayı alması söz konusu olamazdı.

O sezon Üzülmez 31 maçta ilk 11 başladı; geri kalan 3 maçta süper kupadan kalma cezasıydı işte.

Alışılmışın dışında hareketler yapıp, maç içinde taraftarın esprili tezahüratlarına maruz kaldığı Kasımpaşa maçında da Ertuğrul tarafından 89.dakikada alkışlatılmak üzere oyundan alındı. (Bülent Uzun girmişti)

O sezon Ertuğrul'un sol bek için hiçbir zaman değişiklik düşüncesi ve farklı bir planı olmadı; taktik tahtasına ilk Üzülmez'i yazardı; hatta gördüğü her tahtaya Üzülmez adını yazıp, sonrasında ölçü aldırdığı da söylentiler arasında.

Gökhan dedi ki...

sanırım 07-08 sezonuyla,08-09 sezonu arasında bir karşıklık oldu.
07-08 de eser gokulu nun söylediği gibi sadece ilk 3 maç üzülmez cezalıyken tello sol bek oynadı-ki çok güzel oynamıştı-sonra sürekli üzülmz oynadı.
08-09 da da ilk anda ertugrul un kafasında sol bek olarak tello vardı,firsez in dediği gibi sonra tello nun isteksizliği,daha sonra denizli nin gelişiyle 2-3 maçta oynayan ekrem hariç yine sol bek sürekli üzülmez in oldu.

yani aslında 2.sezonunda ertugrul saglam üzülmez den vazgeçmenin sinyallerini vermişti ancak hem arkasında duramadı hem de zaten fazla zamanı olmadı.

delgado dedi ki...

yalnız eser gökulu'nun son paragrafında dillendirdiği söylenti kesinlikle doğrudur. kendisi o kasımpaşa maçında ibo'yu üçlü savunmanın solunda oynattı yahu, ötesi mi var! iyi ki kurtulduk şöyle bi antrenörden.

Yorum Gönder

Ara