.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Aldırma

ben bu takıma hayatımda üç kez sarılmak istedim, üçüncüsü bu geceydi... sarılmak nedir? sarılmak, siper olmaktır biraz da. tökezleyen birine destek olmak, sana gelen bana gelsin demektir. ağlayan sevgiliye sarılırsın, yaralı sokak köpek yavrusuna da sarılırsın. bu hayatta elle tutulur her şeye sarılırsın da beşiktaşıma nasıl sarılacaksın? birincisi gerçekleşeli on yıldan fazla oldu. o zamanlar üniversitedeyim, hava sıcaklığı eksi 20 derecenin üstünde. her yere kar yağmış, içim üşüyor. montumun sağ iç cebinde kanyak, ayaklarımda yırtık bir bot var. üniversiteden akşam yedide çıkmışım, ayaz yüzüme vuruyor. takriben 14. hafta maçı oynanacak. yanılmıyorsam rakip ankaragücü. beşiktaş çok kötü geçirdiği bir sezonda ligin daha onuncu haftasında havlu atmış. liderle arasında 12 civarı puan farkı var. gittim ilk bulduğum kıraathanenin bir tanesine girdim. duvarları dökük, boyasız kahvenin tam ortasında kızgın, yeni harlanmış bir soba duruyor. köşeye masalar dizilmiş, etrafında emekliler takımı var. maç yayını var mı diye soruyorum, hayattan bezmiş kahveci amca yorgun coğrafyasında bezenmiş misket gözleriyle duraklayıp bana bakıyor. bakmasından bile anlıyorum aslında. maç yayını var ama kimse gelmemiş. iki dakika sonra düdüğü çalacak maçın ilk ve tek izleyici adayı karşısında duruyor. dingin göbeğini sallandıra sallandıra 51 ekran arçelik flaş gibi aydınlanıyor. televizyonun önüne kümelenen masaların etrafında dikleşmiş, kağıt oyununa kendini vermiş koca kafaların arasından zor zekat maçı takip ediyorum. sağ kanattan müthiş bir atak yapıyor beşiktaş, top ceza sahasına doğru havalanıyor. sanki zaman yavaşlıyor o anda. nefesim kesiliyor, ayaklanıyorum. beşiktaşım sanki bu golü atsa şampiyonluk gelecek, kartalım fileleri havalandırsa sanki avrupa şampiyonu olacak. top, az farkla direğin yanından dışarı çıkıyor. sesim biraz yükselmiş heyecandan, masadaki emekli kafalar dönmüş bana bakıyor. ikinci yarıda maçın bitmesine üç dakika kala gol yiyoruz. yeniliyoruz. boynumdaki beşiktaş atkısını iki elimin arasına alıyorumi başımı öne eğiyorum. kahveci amca televizyonu kapatıp saniyesinde radyoyu açıyor. edip akbayram'ın yanık sesi yankılanıyor küflü duvarlarda... "başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma" işte o an çok feci bir şey oluyor. beşiktaşıma deliler gibi sarılmak istiyorum. iyi gününde dolup taşan bu yıkık kahvenin orta yerinde, iddiasız bir maçın terkisinde hüznün ustası şair hilmi yavuz gibi anamın bıraktığı yerden sarılmak istiyorum beşiktaşıma. hiç bırakmamacasına, kenetlenmek istiyorum. sana gelen bana gelsin kartalım. sana gelen bana gelsin. dışarıda kar yağıyor, esiyor rüzgar. kahvenin camlarındaki sıcak buğuyu bırakıp yüzümü dönüyorum rüzgarın geldiği yere. başımı eğmiyorum, ceketimin sağ iç cebinden çıkarıp kanyağımı kafaya dikiyorum. aldırma kartalım aldırma, bugünler de geçer diyorum... ikinciyi geçip üçüncüyü yazıyorum. zira ikinciyi yazacak kudreti hala kendimde bulamadım. o sarılma hissini kelimelere dökecek cesareti toparladığım gün yazacağım elbet ama bu üçüncüsü taze düştü kucağıma. beşiktaşım bu akşam aslanlar gibi mücadele etti. elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı ama malum kader izin vermedi. bütün o uğraşın sonucunda 77. dakikada gelen scholes'un golü bir kez daha başımı öne eğdi. açıp kollarımı iki yana, bir kez daha sarılmak istedim kartalıma. ömür törpüsü bir mağlubiyetin ardından bir kez daha takımımı korumak, kollamak istedim. maç bittikten sonra arabama indim, evin yolunu tuttum. radyoda birkaç kanal gezindikten sonra donakaldım. eylül rüzgarı hafifçe sallandırırken yaprakları, kırmızı ışığın duraklamasında edip akbayram abimizle bir kez daha buluşmuş oldum. o başın önüne eğilmesin dedikçe dikleştim, o aldırma dedikçe güçlendim. bir geceyi daha hüznün asfaltı boyadığı siyahın üstünde giderek geçirdim... görmek istersen denizi yukarıya çevir yüzü deniz gibidir gökyüzü aldırma gönül aldırma

6 Yorum:

schmerzlos dedi ki...

Ne güzel dile getirmişsin Jokond hepimizin duygularını. DÜn akşam maç sonrası röportajlarda herkes biz puan almışız gibi konuşuyordu. Daha önümüzde Moskova var, sonra Manchester'dayız. Gole kadar olan mücadelemizi, Rooney'i maçtan düşüren performansımızı her maç sürdürebilsek, neden olmasın? Başımız öne eğilmesin arkadaşlar!

cagatay dedi ki...

abi cok duygulandırdın beni

matiasemilio dedi ki...

ikincisini cok merak ettim açıkçası..ayrıca uzun süredir bu kadar kötü bir tribün performansı görmemiştim..

Jokond çok güzel bir yazı gerçekten aslında 3-0 falan yenilsek bu kadar üzülmezdim ama karşımızda bu kadar Kötü bir Manchester United varken bu macı kazanmalıydık,

kazanabilirdik de üzülme sebebi ise kazanabilecek gerekli taktik düzen ve gerekli oyuncuları sahaya sürseydik kazanacaktık da fakat M.Denizli Ekrem(MC) ve Üzülmez fantezisine kurban

gittik manchesterla daha 100 mac yapsak puan alamayız şayet bu kadar kötü bir manchester bir daha bulamayacağımıza eminim

eline sağlık jokond. içim parçalandı yeminle. ikincisinin hangi maç olduğunu çılgınca merak ettim ben de...

Jokond dedi ki...

yorumlar için teşekkürler. ikinci maç 4-3'lük fener maçıdır. o zaman 6 günlük askerdim, çok enteresan bir geceydi. vaktim olunca yazarım.

Yorum Gönder

Ara