.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Geçiş mi Çöküş mü?

Mustafa Denizli'nin maç sonrası yorumlarını izledim, korktum. Denizli aşırı derecede sinirli, sıkıntılı bir görüntü verdi. Sadece bu görüntüden bile takım içindeki olumsuzluğun ne kadar fazla olduğunu anlamak mümkün. Elbette bu sinir katsayısının artmasına sebep olan şeyler var. Bunların en başında geleni, halen bizim de idrak edemediğimiz bir hücum anlayışı var takımın. Denizli, kafasındaki o hücum organizasyonunu sahada görememekten muzdarip. Ve işte o ızdırap biz seyircilere puan kayıplarıyla dönüyor. Hocanın açıklamasında bir şeyleri değiştirme sinyalini görememek de ayrı bir hayal kırıklığı oldu. Israrla o kafasındaki planı uygulamaya çalışacak gibi gözüküyor.
Fakat ne yazık ki sahadaki diziliş de, oyuncuların form grafiği de umut vermiyor. 4 haftalık periyodun en arzulu, en diri takımı bile Gaziantepsor'u yenemedi. Bariz üstünlüğünü gösteremedi. Peki geçen yıldan bu yana ne değişti?
Kadro aynı kadro ve hatta birçok mevkiye alternatif transfer yapıldı. Geçen yıldan farklı bir takım ve kurgu yerine yapılan bütün transferler Denizli'yi okumak yazımda belirttiğim gibi aynı düzenin devam edeceğine işaret ediyordu. Bir tek Nihat transferi hariç tabi. Onun da bu oyun düzeninde heba olacağını belirtmiştik zaten.
Hal böyleyken, iki ay içinde ne değişti de takım bu hale geldi? Sebepleri sıralayalım...
-Oyunculara ödenen ücretlerde dengeler şaştı. Aynı mevkide oynayan iki oyuncu arasında 2-3 misli farklar var. -Mustafa Denizli babacan tavrını yitirdi, yoğun baskıyı eskisi gibi taşıyamıyor. -Geçen sezon her şeyi kenardan izlemekle yetinen yönetim eski formuna kavuştu. Ümraniye aynı tas aynı hamam -Çifte kupa motivasyonu öldürmüş. Kazanılan başarıyı beklemeyen camia, en önemli sezonunda doymuş gibi gözüküyor. Halbuki tarihimizde ilk defa şampiyonlar ligine direkt katılıyoruz. Bu sene her şey sil baştan olmalıydı. -Yeni transferler Ferrari hariç takıma uyum sağlayamadı. Eski futbolcuların geçen yıl aralarında oluşturdukları sağlam bağ, bahsini ettiğimiz ücretlendirme politikasızlığı yüzünden çözülmüş. Yeni gelenler de doğal oalrak bu gerilimli ortamda kendilerine yer edinemiyorlar.
Şimdi bu noktadan hareketle şunu sormak lazım. Bu tablo bir çöküş habercisi midir yoksa Denizli'nin söylediği gibi geçiş süreci midir? Geçen yılın aynı düzenini devam ettirmeye çalışmak yerine kimsenin anlamadığı ve çözemediği bir hücum organizasyonuna dönmek bana mantıklı gelmiyor. Zira dediğimiz gibi Nihat dışındaki bütün transferler mevcut düzenin devam edeceğini işaret ediyordu. Son oynanan Gaziantepspor maçında Nihat'ı kenara alalım yerine Nobre'yi koyalım. Şayet skor değişir diyorsanız gerçekten ciddi bir çöküş sürecindeyiz demektir. Ama yok, değişen pek de fazla bir şey olmazdı diyenlerdenseniz pekala bir geçiş döneminden bahsetmek mümkün hale gelir. Beşiktaş, tarihinin en önemli virajlarından birisini 10 gün sonra dönmeye başlıyor. Önce Galatasaray derbisi ardından da Manchester United sınavı. Umarrız Mustafa Hoca'nın dediği gibi çıkar, bu sadece bir geçiş sürecidir ve biz bunu en az yarayla atlatırız. Şayet tersi bir durum söz konusuysa da Denizli'nin kan çanağına dönmüş gözlerine eşlik etmekten başka bir yol gözükmüyor...

29 Yorum:

bence geçiş. çünkü kadroya baktığımızda, geçen seneki kadro ile pek alakası yok. oynayanı, gireni, çıkanı ile bambaşka bir takım bu... biz geçtiğimiz seneki kadronun üzerine nerdeyse 10 tane adam aldık ve şu an sakatlıklardan dolayı bu yeni adamların hepsi bir arada oynuyor. ama geçiş süreci, çöküşle sonuçlanır mı? soru bu olsa, buna cevap veremem. fakat son tahlilde, evet, bu bir geçiş süreci:=)

Factotum dedi ki...

Beşiktaş'lı oyuncuların arealarındaki sıkı bağın yine Beşiktaş'lı futbolcuların aldığı paralar yüzünden koptuğuna dair izlenim nereden geliyor anlayamiyorum.

Hadi gazetelerde ve TV de ibişler yumurtluyor, itibar etmiyorum ama burada ve benzeri yerlerde yazilmasina da sasiriyorum. Sanirim ben birseyleri atlıyorum çünkü futbolcuların ağzından bu şekilde bir beyan duymadim. Bilakis problem olmadigini duydum ama problem beyanını iskaliyorum kesin.

Cifte kupanin motivasyonu yok etmesi gibi bir tespitiniz var ancak ben buna istinaden bir emareye de rastlamadim. Bilakis bu yil 2 apoletliyiz isimiz daha zor diyen Mustafa Denizli degil miydi?

Benim gorusume gore bir degisim soz konusu, Antep macini yerinde canli izledim ve takim beni tatmin etti. Mustafa Denizli geldiginden bu yana en iyi futbolu oynadi takim. Ustelik bu kadar eksik ve sakat varken. Daha da iyi olacagina inaniyorum. Olur ya GS'yi degil de ManU'i yenersek BJKL tarihi iste o zaman degismeye gebedir.

Adsız dedi ki...

Epey kötümser bir yazı olmuş.

Kısa vadede değerlendirme yapmak yanlış bir şey değildir ancak geçen seneden bu zamana kadar takımın aldığı yol göz önüne alınırsa ben bu takımdan umutluyum. Üstelik takımda pek çok oyuncu değişti. 5 resmi maç, çeşitli eksiklerle oynandı.

Süper Kupa maçının başındaki düzen ligteki 4 maça göre daha olumluydu ama orada ciddi bir kondüsyon zaafiyeti söz konusuydu. Antep maçına kadarki sürede bu problem büyük ölçüde çözülmüş görülüyor. Üstüne üstlük sert bir takıma sahibiz.

Tabata'nın gelişinin ve uzun süre kadroda olmayanların takıma dönüşünün bu takımın oyununu ne kadar değiştireceği hakkında bir veriye sahip değiliz. Ancak Ekrem'in varlığı 20 dakikada bile fark yaratmışken, diğerlerinin dönüşünün ve Tabata katılımının da en azından genişleyen kadro nedeniyle bir kalite arttırımı getireceğine ve bunun da takıma olumlu bir şekilde yansıyacağına eminim.

Mustafa Denizli'nin motivasyon kaybı yaşadığına inanmak zor. Önünde ŞL gibi bir hedefe sahip, basına gerekli yerde ve zamanda gerekli ayarı veren bir hocanın motivasyon kaybı yaşadığı savı bana medya uydurmacasıymış gibi geliyor. Her biri teknik direktör olan bir sürü gazeteci de birer psikolog oldu zaten.

theotheo dedi ki...

bizim orada galatasarayı yenmemiz çok düşük bir ihtimaldir, içeride de manchester'ı yenmemiz aynı şekilde.

bu tarz 2 sonuçla 106 yıllık beşiktaş kulübüne birşeyler olacaksa vay halimize.

kendin 2 gün soraki kredi kartının asgari borcunu yatırırsan büyük bir darboğaza girmekten kurtuluyorsun. takımda aynısı işte 2 maçı kazanırsın. yarın 2 sini de kaybedersin.

halbuki manchester senin rakibin değil kazansan ne kaybetsen ne?
galatasaray derbisini deplasmanda kazansan ne kaybetsen ne?

arsenal manchesterla senelerdir yener yenilir, bi maç biri bi maç öbürü iyi oynar, kazanırlar, kaybederler. ancak bu maçın sonucundan ne çıkar? hemen manu hem arsenal kazanır. önemli olan budur.

34 maçta 34 galibiyet alsak ne olur? her sene aynı şeyi bekliyoruz. geçen sene 2 kupayı aldık, bu sene de alalım diyoruz, bu sene de alsak öbür sene de alalım niye alamadık diyeceğiz.

önemli olan bu takımın belli bir klasta tutabilmek, fulya projesini hayata koyduk. bundan sonra bizim tek düşüncemiz stad projesinin hayata geçirilmesi olmalı, beşiktaş'ın en büyük kurtuluş yolu budur.

albayrak dedi ki...

Manchester ve GS maçlarında taktiği
değiştireceğini düşünüyorum Mustafa Denizli'nin. Geçen sene zorluk seviyesi en yüksek maçlar olan GS ve FB deplasmanlarında kanatlara defansa yardıma gelen oyuncular koyarak 4-4-1-1oynatmıştı.

Toraman-Sivok-Ferrari-İsmail

Ekrem - Fink - Ernst - Tello

en makul diziliş gibi gözüküyor.

Hücumsal ve defansif aksiyon olarak çok dengeli bir diziliş
fakat nihayetinde takımın sonuç almasını belirleyecek kalan 2 kişi çok önemli burada. Bobo, Nobre, Holosko, Tabata, Yusuf ve Nihattan ikisi forma giyecektir. Eğer şu ana kadar alamadığımız katkıyı alabilirsek öncelikle SamiYen'de galibiyeti alacağımızı düşünüyorum.
GS'ın defans oyuncularının zaafiyeti, takım olarak fazla saldırgan oynayacaklarını gözönünde bulundurursak katkı konusunda çok ümitliyim. Bu iki maçta bu dizilişle iyi performans alınabilirse taktiğin ufak oyuncu rotasyonlarıyla değişebileceğini düşünüyorum.İç saha maçlarında(fink yerine tabata, veya ekrem yerine holosko v.b)Bu iki maç hep öyle bir zamana denk geldi ki, senenin tümüne hep psikolojik hem de taktiksel etki göstermesi muhtemel.

theotheo dedi ki...

elbette cem dizdar gibi, ben stadın yıkılmasını istemiyorum, ınga ınga diye taraftar toplayıp kendisine bir yerlerden peşkeş edilmiş spor yayın yönetmenliği koltuğundan atıp tutmak kolay.

kısa vadeli düşünme,öngörüsüzlük işte budur. beşiktaş'ın kaybetmesine sebep olacak insanlarda bu zihniyette insanlardır.

futbol bu kadar popüler bir hale gelmiş ve böyle devam edeceği açıkken, ben hala yıkık dökük stadda maç yapacağım demek ahmaklıktır. beşiktaş'ın fazla ses çıkarıyor diye kapalı tribününü beşiktaş sembolü yapmakta bununla denktir. beşiktaş'ın kitlesi fakir yeni stada gelemezler. daha zengin insanlar gelsin ben gitmeyeyim, eğer beşiktaşlıysan böyle diyebileceksin, eğer ki yalandan beşiktaşlıysan tabiki diyemezsin.

Pamukk dedi ki...

yeni bir hücum varyasyonu deniyormuşmuşmuş . e hocam nerdeydiniz bugüne kadar. tabi tatiliniz bitmedi motivasyonunuz 0 e yani futbolcuların da motivasyon 0. olmuyorsa olmuyordur neden bu inat.. sizin inadınız geçene kadar atı alan üsküdarı geçecek.

Factotum dedi ki...

Bir de konunun biraz dışına çıkarak şunu belirtmek istiyorum. Cuma gunu iftar saatinden 45 dk sonra mac var ve 25000'e yakın seyirci stadta yer almis. Kapali inanilmaz bir bayrak sov yapti. ama nedense yayinci kurulus'un ozet goruntulerinde bos (!) tribunler gosteriliyor.

YUH diyorum ve kaciyorum ...

Sertug Ozgur dedi ki...

Açıkçası ben geçiş sürecinde olduğumuzu düşünüyorum. Gs ve Manu maçları sonucundan bağımsız olarak söylüyorum bunu, bu iki maçların sonucu ne olur bilemem.

Öyle bir atmosfer yaratılıyor ki sanki son 5 senenin en kötü sezon başı performansı gösteriyormuşuz gibi. İstatistikleri incelemedim belki puan olarak öyledir ama ne rezil açılışlar gördüm oyun olarak. Gençlerbirliği ve Antalyaspor maçının 60ıncı dakkasına kadarki oyun hariç, oynadığımız futbol beni karamsarlığa itmiyor.

Mustafa Denizli 'heyecanını kaybetmiş' yorumlarının aksine son derece hırslı olduğunu düşünüyorum. Son zamanlardaki asabiyeti bunun tezahürü bence. Kafasında ilk etapta Şampiyonlar Ligi'nde başarıyı olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden hücum sisteminde birşeyler denediğini en azından kaybetmek pahasına Nihat'ı bir an önce hazır duruma getirmeye çalıştığını görüyorum. Nihat ve Cisse yerine fink transferi, bek ve Ferrari transferi bunun göstergesi. Nihat ve top dağıtma ve taşıma özelliği olmasına rağmen fiziki direnci düşük cisse yerine, güçlü fizikli ve displinli Fink lig için etkisiz ama zorlu maçlar için gerekli adamlar.

Lige gelince, bu 4-3-3 sisteminde inatçı olmamak gerekiyor, maç içinde zaman zaman sistemi değiştirmeli,2li forvete geçmeli. geçen sene bunu görüyorduk, bu sene de izleyeceğiz bence haftalar geçtikçe. ManU karşısına çıkardığınız takımla Ankaraspor karşısındaki takım sistemi farklı olmalı mevcut oyuncularla. Özellikle Tabata transferinden sonra Denizlinin lig için sistemde daha esnek olabilme şansına sahip olduğunu düşünüyorum. En azından tello'ya bağlı kalacağımızı veya bol bol uğur'u göreceğimizi düşünmüyorum.

Son söz olarak Manu ve Gs maçlarını kazanamasak hatta kaybetsek bile geçiş sürecinde olduğumuzu düşünüyorum. Tabi medya ve gaza gelen biz taraftarlar takımı rahat bırakırsa.

d.amokachi dedi ki...

Geçiş süreci gibi geliyor bana da amma velakin bu süreçte umarım İsmail'i kaybetmeyiz. Eğer hakem normal yönetirse her iki maçıda kaybetmeyiz.

Unknown dedi ki...

antep maçında nihat ın vurduğu girse(bizde şans olsa) hem nihat rahatlayacak, hen beşiktaş ilk yarıda öne geçmiş olacak ve ona göre oynayacak, takım rahatlayacak. ama işte -cak -cek, olmayınca da olmuyor. yapılan diğer yorumlar bana skor yorumu gibi geliyor. tabibende katılıyorum takımın halen istenilen düzeyde oynamadığına

occasion dedi ki...

Çok net olan defans ve orta sahamıza rağmen son derece karışık bir hücum bölgemizin olmasıdır akıllardaki karışıklıları da oluşturan. halbuki futbolda gol atarsan kazanırsın. her şey gol içindir. golü atacak olanalar da hücumculardır. hücum hattımız az ama öz olsaydı bu sorunlar doğmazdı. bir sayın bakalım: tello, delgado, yusuf, tabata, nihat, serdar özkan, holosko, bobo, nobre, batuhan daha var mıydı acaba unuttuğum. 10 tane yav. 10 tane hücum adamı. oysa bize yarım yarım 10 tane olacağına 5 tane tam yeterdi. nasıl orta sahanın ortasına 2 tane adam ernst ve fink yetiyorsa, ekrem ve sivoku da ekleyelim hadi.. bu kadar öz adamla dirençli orta saha kurmuşsak yine az öz dirençli adamlarla iyi bir hücum hattı kurabilirdik. yusuf, holosko gibi adamlar palyetif tedbirlerdir. ağrı kesicidir. uzun vadede ancak iyi bir yedek olurlar. batuhan, nihat, tabata üçlüsü iskelette yer alabilir ancak. diğerlerinden ne ağrı kesici ne antibiyotik olur. bana kalsa, forvet ve forevete dönük on oyuncun varsa orda bi sorun var demektir. çokluktan yokluk çıkıyor demektir.

yusuf holosko yedek olurdu. batuhan, nihat ve tabatanın yerine alınacak daha fonskiyonel daha kariyerli daha iyi bir isimle de ana hat oluşturulurdu (deco çok lüks biliyorum)
nobre de sırf yerli olduğundan kalırdı. delgadolar, bobolar, tellolar, serdar özkanlar teşekkür edilerek yollandırdı. ha alan çıkar mıydı bilmem. boşalan yabancı kontenjanından bir de defansif yönü de olan, yani yumuşak olmayan alternatif sol açık düşünülürdü.ekrem de hücum etmeyi bilen çok yönlü bir oyuncu. hasılı böyle fıkır fıkır kalabalık dengesiz bi takım olacağna az ama öz olurdu. 23 kişilik kadro mu dediniz, alın işte:

1 rüştü
2 hakan
3 korcan
-
4 rıdvan
5 ibrahim kaş
6 i.toraman
7 erhan
8 ferrari
9 ismail
10 i.üzülmez
-
11 erkan zengin
12 ernst
13 fink
14 sivok
15 daha kariyerli, daha kalifiye hücuma dönük orta saha
16 onur
17 ekrem
18 yusuf
19 yabancı bir sol açık ?
-
20 holosko
21 nihat
22 batuhan
23 nobre

Ze1903 dedi ki...

Geçiş ve ya değil tek korkum ilerleyen dönemde birkaç kötü sonuçla beraber denizli'nin gönderilmesi.Sonuçta bu oyuncuları tanıyan,alınmasını isteyen kafasında bu oyunculara göre bir planı olan adam yine kendisi sonuç ne olursa olsun yola beraber devam etmek gerekir.İddiasız bir sezon geçirmeye razıyım ama teknik direktör değişikliğine hayır.Şimdiden tirbün ve basında tehlikeli oluşumlar var allah muhafaza diyorum.Yeni bir teknik direktör, 100. yıl sonrası yaşanana benzer bir sendrom,bozulan kadro yapısı,gelicek olan yeni transferler....... düşündükçe tüylerim ürperiyor.

@occasion... Ortasahadaki Onur kim abi?


4-4-1-1 iyidir

Defans:
İsmail,Ferrari,Sivok,Toraman
DM:
ernst
MC:
Maçına göre Tabata,Fink, Yusuf,delgado
Kanatlar:Tello,Ekrem(S.Özkan) ve hatta Holosko
(hatırlatma, 4-4-1-1'in kanatları ortasaha elemanı gibi ortasaha katkısında bulunacak tipler olacak, hem defans hem ortasaha hem ofans, Süper)
AMC: Nihat (Tabata, Delgado)
FC: Nobre (Batuhan, Bobo)

Maçına göre Ernst, ortasahaya çıkar, ya da fink önliberonun yanına çekilir... Bunlar her zaman olacak şeyler

Pamukk dedi ki...

onur bayramoğlu. bozüyükten alındı.

matiasemilio nickli arkadaş burda mı? ses 1 2 bana bişe sormuş ama yorumlar kapanmış

menderes mete dedi ki...

Beşiktaş'ı değerlendirirken biz bazı şeyleri es geçiyoruz hep.Beşiktaş'da diğer takımlar gibi bu ülkenin spor sistemine tabi.Yani yanlışların çoğu bu ülkedeki futbola ,spora bakış açısıyla ilgili.Bir sene başarılı olursunuz herşey unutulur gider ,sonra kötü bir sezon geçirirsiniz geçen sezon unutulur ve bu kezde yerden yere vurulursunuz.Tüm takımlar için geçerli bir durum bu.Dün Sivas taraftarı Bülent Uygun'u istifaya davet etti.Sevmesemde kendisini bunu hak ettiğini düşünmüyorum.Lorant dönemini çabuk unutmuş Sivaslılar ve son 2-3 sezonuda unutmuşlar.İşte ülkede futbola bakış bu.Aynı şeyi bizde yapmaya başladık.Yıllardır yapılanların tam aksini bekliyoruz ,sistemin dışına hemen çıkmasını.Tabata'ya verilen 8 milyonu konuşuyoruz hala halbuki biz her dönem verdik bunları.Elbette konuşulması lazım ama bunu sadece Beşiktaş'a indirgemeden yapmak lazım.Bu ülkedeki spor anlayışına göre bakmak lazım.İspanya ligi en pahalı lig şu an ve bu ligde 13 takım transfere 5 milyon eurodan az para harcamış.Bizden daha mı az kazandıklarından böyle yapmışlardır? Yoksa oturmuş bir sistemleri mi var? Bu takımlardan biri bu sene yaptığımız transferlerden birini bu paralara yapsa o ülkede bu skandal sayılır çünkü bu sistemlerinin gereğidir.Beşiktaşın bu sene yaşadığını Liverpool da yaşıyor ama asla onlar bunu çöküş olarak görmüyor.Çünkü sukunet ve sabır olmazsa çöküşün olacağını biliyorlar.Bunu ekol edinmişler,işte bizde olmayan da budur...

ian dedi ki...

kötümser olmamak lazım.. son gaziantep maçı ümit verdi.. galatasaray ve manu maçları üzerimizdeki kara bulutları dağıtmak için çok büyük şans..

sozcelyk dedi ki...

çöküşle alakası olmayan sancılı bir geçiş dönemindeyiz...

ilk 11 de geçen seneden farklı 6 oyuncuyla sezona başladık ( fink , ferrari , nihat , i kaş , ismail , hakan )

geçen yıldan çok farklı bir kadroyla sahaya çıkmamıza rağmen ilk 4 haftadaki bütün maçlar dahil olmak üzere en baskılı futbol bu karşılaşmadı oynandı. kim diyebilir ki nihatın o topu girse maç 4 e gitmez ?ya da holosko nun pozisyonu ofsayt olmasa ?

defansif olarak tek hatamız betonun karşı karşıya kaçırmış olduğu pozisyondu , onun dışında uzaktan şutlar denedi antep çünkü fink , ernst , sivok, ferrari bi kaç pozisyon hatası dışında mükemmele yakın oynadı.

sivok un alamadığı kafa topu hatırlıyo musunuz ?

ya da ferrari nin yanından sallana sallana geçen bi antepli ?

ferrari sıfır hatayla oynuyo demiyorum elbette hata yaptı ama geçen sene gökhan zan yüzünden kaybettiğimiz maçlara bakarsak ferrarinin ilerisi için o kadar zarar vereceğini söylemek büyük haksızlık.

ofansif olarak sıkıntılıyız , bunun sebebleri de çok açık aslında :

bi an önce gol atmak isteyen nihatın savrukluğu , tello nun iyi bir sol kanat olduğunu unutup onu 10 numara mevkiinde oynatmak ve de holosko nun bi türlü form tutmaması (aşağıdaki başlıkta da belirtilmiş).

bu ofansif sıkıntının çözülmesi mümkün mü değil mi ? bence bu kadroyla gayet mümkün

nihatın nobrenin etrafında dolaştırılması ( tek forvet oynarsa verim alamazsın )

tello nun sol kanata çekilmesi

sağ kanatta iyi bir holosko

ve de bunların arkasında tabata...

alper dedi ki...

çok karamsar gözrdüm cemaati.:))

başlık hatalı sanırım..:)) tigana zamanında beşiktaş takımı çökmediyse daha da hiç çökmez yav.mehmet sedef in topçu olmadığını anlamamamız bile 2-3 yıl sürdü bizim ya.geçiş süreci o kadar kolay mı?
gs derbisindne ümidim yok.denizli derbilerde hep korktu ki samiyen de ise mutlaka korkacak ve fazlasıyla kötü bir oyundan sonra yenilicez diye düşünüyorum.umarım yanılırım.
ne şampiyonluk ne avrupa falan ya.şu gs ye samiyen de bir koyalım başka da bişey istersem bu takımdan namerdim.şampiyonluk garanti görüyorum çünkü.bu takım bu sene bu ligin koyar...
bu arada bir arkadaş dmeiş hakketen futbolcuların para hüüznden gruplaştığını kavga edip tartıştığını kim nerden biliyor.

Jokond dedi ki...

Futbolcu maaşları arasındaki dengesizliğin sonucunda futbolcuların birbirine ağız burun girmesi gerekmiyor. Kendi hayatınızdan en basit örneği mukayese ederseniz sonuca daha rahat gidersiniz. Sizinle aynı platformda çalışan, aynı işi yapan adam eğer sizden iki misli para alırsa bu sizin motivasyonunuzu ve çalışma disiplininizi darmadağın eder. Bu sene ödenen paralarda ciddi dengesizlikler var ve bunun sorun yaratmadığı iddiası hayalden öte değildir.

delgado dedi ki...

en basitinden geçen seneki en önemli adamımız ekrem dağ 350 bin ytl alıyor 200.000eurodan bile az bildiğim kadarıyla. belli bir dengesizlik var ortada ama ben yaptığı iş/aldığı maaş bakımından delgado'dan başka kabul edilebilir seviyede olmayan adam görmüyorum. şöyle tabloya baktığımızda fabian 2.5. anasının ak sütü gibi helal. ferrari desen 2.5. en verimli yıllarında gelecek vaadeden bir serie a takımından kalkıp buraya gelmesi için vereceğin para işte. nihat desen 3.5, kimsenin bu özel duruma itiraz edeceğini sanmıyorum takımdan. bobo holosko tello sivok arası 300er bin euroluk farklarmış o kadar da olsun artık. ha dersiniz ki en başından transfer politikaları yanlış ferrari yerine daha kelepir gelecek vaadeden bir adam alınmalıydı falan, o zaman başka. sırf delgado 2 milyon euro alıyor diye maç boyunca kafasına soru işaretleriyle dolaşacak olan bir adam tanımıyorum. en basiti bu maaş olaylarını zaten hiç sorun etmeyecek ekrem dağ, 1 sene önce antep soyunma odasının her santimetre karesini bilen bir adamken 2 hafta sonra manchester'la maça çıkacak. keza holosko. bobo-sivok şampiyonlar ligi'nde vitrin yapacaklar örneğin. falan filan.

lancashire dedi ki...

yalnız galatasaray daha savunması sağlam olan bir takımla oynamadı. ondan dolayı besiktas macında bocalayacaklarını dusunuyorum. manchester macında ise isimiz zor ama imkansız degil. bencede bu durum bi gecis donemi. yeter ki denizli su taktik anlayısından vazgecsin.

ian dedi ki...

ben de galatasaray'ın bizim savunmayı geçebileceğini düşünmüyorum.. vay be nerden nereye.. beşiktaş'ın savunması taraftarına güven veriyor =) tabiki gönlümüz beşiktaş'ın samiyen'de galip gelmesinde ama sanırım en son 100. yılda ibo'nun golüyle yenmiştik.. bu durumun tersi galatasaray için de geçerli onlar da inönü'de zorlanıyor.. manu maçı içinse; yenersek şaşırmam, umarım yeneriz, yenebiliriz, yenicez ulannn!!! =)

occasion dedi ki...

@fitneci,
abi demişsin bana,
imkansız abin olamam.
bayanım ben :)

Selam ederim.

Mustafa Denizli sezon sonunu çıkaramaz imkanı yok buraya yazıyorum..

@occasion
Ufacık yazıda iki hata birden yapmışım; Onur kim diye sormuştum bi de :) Kusura bakmayınız.

Konuyla ilgili olarak da; GS maçındaki olası bir olumlu futbol çöküş mü geçiş mi sorusuna güzel bir cevap olur. Ben galibiyet değil iyi futbol bekliyorum. Defansımızın hakkını vermesini bekliyorum, kazanmasak da olur.

MetinAliFeyyaz dedi ki...

Bu yönetimle 1 transfer sezonu daha geçirmek kulübü iflasa götürebilir.Koskoca Liverpool bu dönemde transfere sadece 3 milyon euro harcadı,biz ise 25!!!

theotheo dedi ki...

@metinalifeyyaz

koskoca liverpool'da transfere ayrılan para yokta ondan harcamıyorlar gülüm.

herifler krygiakos'u aldılar para olmadığından.

addN0NE dedi ki...

Çöküş denebilmesini geçtim, çöküşün olasılıklar arasında bile sayılması için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Tabii burada çöküşten kastın ne olduğu da önemli.

Şöyleki; Başarı göreceli olduğu gibi, başarısızlık da göreceli bir kavramdır. Atıyorum sezon başlamadan önce bu sene için ikinciliği başarı olarak görüyordum. Şimdi de benim için öyle. Hatta ve hatta gs ve fb için de ikinciliğin başarı olduğunu düşünüyorum. Ancak Türkiye'de taraftarlık öyle bir konuma getirildi ki şampiyonluk dışında hiç bir şey paklamıyor.

Her takım taraftarı "annemizin ligi" diye küçümseyip, sonra da buradaki şampiyonluğu her şeyin üstünde tutuyor.

Herkes garip bir şekilde transferlere vuruyor. Çok tatminkar olmasa dahi transferin yeterli olduğunu düşünenlerdenim. Ama şunu sormadan geçemeyeceğim. beşiktaşın ligde 13 şampiyonluğu var, bu sayı 13 değilde 10 olsaydı ama buna karşılık şampiyonlar liginde 2000 sonrasında istikrarlı bir şekilde 1 kez gruplardan çıksaydı, 2 kez de çeyrek final oynasaydı bugün transfer edilen isimler çok daha farklı olmaz mıydı?

Yeri geldiğinde avrupa önemli yeri geldiğinde türkiye, olmuyor ama öyle. şahsen bu yıl için avrupada gruptan çıkmanın yanında ligde ikincilik benim görüşüme göre üstün başarıdır. Ha cl ye 4 takım gönderiyor olsaydık dördüncülük de kabulüm olurdu.

Çok uzattım belki ama sonuç olarak bu şsürecin şampiyonlar ligine hazırlık süreci olduğunu düşünüyorum. Polyanna diyebilirsiniz belki ama ben inadına, güzel günler göreceğiz diyorum. bu sene olmazsa bu sistemle seneye.

Not : Kadro ve teknik ekip yazımın aktörleridir, yönetim etkisiz sayılmıştır.

Yorum Gönder

Ara