.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Avrupa'da Başarı

Sezonun başlamasıyla birlikte herkesi yeni beklentiler sardı. Bugün televizyon programlarında, sokakta futbola dair konuşulan şeylerin başında Avrupa'da başarı geliyor. Beşiktaş Avrupa'da sizce bu sene başarılı olur mu? Cevap ta çok ciddi oranda "olamaz" oluyor. Bu nasıl bir algıdır, nasıl bir düşüncedir biraz bunu irdeleyeceğim. Şampiyonlar Ligi'ne katılımın Türk futbol seyircisinde çok ciddi bir yanılgı yarattığını düşünüyorum. Beşiktaş-Fenerbahçe-Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde Liverpool, Chelsea, Milan, Real Madrid, Porto, Lyon'la maçlar oynayınca, aynı turnuvada yer alınca sanıyoruz ki biz onlarla rekabet ediyoruz. Bir maçı yeneriz, diğerini yeniliriz o önemli değil. Önemli olan rekabet ediyor oluşumuzun sanrısı. Aslında konuyla ilgili söylenecek çok şey var ama denklemler açık; Bu senenin, belki de Türk futbol tarihinin en önemli transferlerinden biri Elano Brumer. Bunda kuşku yok. Ama atladığımız çok açık bir husus var. Elano Brumer Manchester City'de oynarken Arsenal-Liverpool-Manchester United-Liverpool'a rakip olabilmiş mi ki Galatasaray'a gelsin ve o takımlara rakip olabilsin? City'nin şampiyonluk hevesiyle girdiği sezonda da Elano kadroda yok neticede. Michael Fink Frankfurt takımında Bayern'in ne kadar rakibi olmuş ki, Şampiyonlar Ligi'nde Münih deplasmanında etkili bir oyun ortaya koyabilsin. Rodrigo Tello'nun Sporting Lizbon'u Porto'ya son dönemde rakip olabilmiş mi ki, Tello Beşiktaş'ta Porto'ya rakip olabilsin. Tomas Sivok'un Udinese'si Milan-Juventus-İnter'i ne kadar zorlamış ki Beşiktaş'ta zorlayabilsin... Aslında Türk futbolunun, Türkiye'deki yabancı futbolcunun, yerli futbolcunun kalitesi çok açık. Bu kalitenin düşük olduğuyla ilgili de bir yorumum yok. Zaten düşük veya yüksek olmasının da bir anlamı yok. Önemli olan, bu oyuncuları doğru konumlandırıp doğru hedefi koymak. Beşiktaş'ın hedefi Şampiyonlar Ligi'nde 2. tura kalmak ise geçmesi gereken 2 takım var demektir. Bunlardan biri ortalama Porto kalitesinde, diğeri de Partizan - Slavia Prag kalitesinde olacaktır. Oyuncu kalitesi olarak Prag'dan Partizan'dan üstünsündür de peki ya Porto? Özetle Beşiktaş için Şampiyonlar Ligi grubunda 3. olup Avrupa Ligi'ne gitmek ilk etapta başarısızlık değildir. Zaten Uefa'nın Beşiktaş'a uygun gördüğü torba da 3. torbadır. Biz sanıyoruz ki Avrupa'da başarı çıkıp Milan'la çatır çatır top oynayabilmektir. Belki başarının bu olduğu dönemler de gelecektir ama o dönem bu dönem değil. Eğer o dönem henüz bu dönem değilse de, bugünün futbolcularını, bugünün teknik direktörünü acımasızca eleştirmenin bir getirisi olmadı açıktır. Beşiktaş'ın mevcut kulüp yapısının sorumlusu Mustafa Denizli mi? Yanlış yabancı oyuncularıyla kadroyu şişiren Mustafa Denizli miydi? Bu temizlik operasyonun başarıyla uygulandığını düşünmüyor muyuz? Ben düşünüyorum. Açıkçası Denizli'nin ne Tello'yla ne Bobo'yla ne de Holosko'yla sözleşme yenileyeceğini düşünmüyorum. Bu temizlik çok net şekilde görünüyor. Serdar Kurtuluş, Aydın Karabulut, Ali Tandoğan gibi Beşiktaş seviyesinin altındaki oyuncularla yolların ayrıldığı da açık. O zaman Beşiktaş'ın bugününü değil süreci değerlendirmek lazım. Dünya üzerinde Ricardinho-Kleberson-Delgado'nun bir arada oynayıp başarılı olacağı tek lig, Katar ligi'dir. Beşiktaş Katar Ligi seviyesinden Ernst-Fink-Tello ile vasat bir Avrupa takımı seviyesine "yükseldi". Bakın bu seviye yeterlidir, yetersizdir tamamen ayrı bir tartışma konusu. Bu ilerleme hızı tatmin edici midir derseniz, bence edicidir. Bir futbol takımı 6 ayda, 1 senede bu dönüşümü geçiremez. Mustafa Denizli, bu kadro dönüşümünü bugüne kadar yaptığı gibi başarıyla sürdürebilirse, 2010 yılındaki seçimle beraber Beşiktaş'a üzerine bir bina inşa edebileceği temeli bırakmış olur... Bu da bir kulüp için başarılı bir dönem geçirildiğini ortaya koymaya yeter...

9 Yorum:

türkiyedeki büyük takım yöneticilerinin en büyük hatası "avrupada kupa hedefliyoruz" gibi açıklamalar yapmasıdır. oysaki haddini bilip bir porto bir lyon gibi avrupada kalıcı olma hedefleri koyup ona göre hareket etseler ne taraftarı hayal kırıklığına uğratıp avrupada hüsranlar yaşarlar ne de klübü borç yükünün altına sokarlar. o nedenle jessi'nin tesbitini doğrunu buluyorum.

gelelim beşiktaşın mustafa denizliyle bu yönde hareket ettiğini konusuna. açıkcası bu seneki transferler geçtiğimiz sezonlara oranla beni ziyadesiyle memnun etti. en azından takım olabilecek, herkesin taşın altına eline sokacağı bir kadro kurulduğu inancındayım. ancak kamuoyunun da baskısıyla hala bir 10 numara sevdasıdır gidiyor. bu vakitten sonra yapılacak 10 numara transferinin herşeyi sil baştan yapabileceği düşünüyorum. mevcut kadroyla devam etmek daha iyi olabilir. bir "deco" lafıdır gidiyor. takıma elbetteki pozitif katkısı olabilecek bir oyuncu. ama bahsi geçen paralar futbolcunun alacağı parayla birlikte 14-15 milyon euro civarını buluyor. 32 yaşındaki bir oyuncuya bu kadar para dökmektense eldeki kadroyla bu sene yapılabilecekler denenip seneye üstüne biraz daha konarak kalıcı başarıya doğru gidilse açıkcası "deco" transferinden daha çok memnun eder bu durum beni.

Cherubim dedi ki...

Avrupa'da başarının önemi ülke insanı için fazla değil ve geçici. Santiago Bernabéu'da Real Madrid'e 5 atmaktan, UEFA kupasında (Avrupa Ligi) yarı final oynamaktansa Kadıköy'de Fener'e 5 atmak çok daha tatminkardır taraftar için. O nedenle Avrupa'da başarı en fazla Aralık ayı sonuna, olmadı Mart'a kadar taraftarı oyalamak için sunulan bir balon bence. Önemli olan yerel başarı başta yöneticiler olmak üzere herkes için..

Stan Van Gundy dedi ki...

2009 -> CL'de 3'unculuk sonrasi Avrupa Ligi'nde çeyrek final. Türkiye Ligi şampiyonluğu.
2010 -> CL'de 2'nci tur. Türkiye Ligi 2'nciliği.
2011 -> Avrupa Ligi'nde yari final. Türkiye Ligi 4'unculugu.

bence bu kimseyi tatmin etmez. Avrupa'da başarı ancak ve ancak kupalardan birini kaldırmak anlamındadır. Türkiye Ligi'ni önümüzdeki üç sene kazan. Ama her seferinde gruplardan bir üst tura çıkama yada benim yazdigim gibi bir tablo gerçekleşsin, ne kulüp yönetimi, ne taraftari ne de teknik kadrosu, oyuncusu tatmin olabilir.

Ve bu "başarı" hiçbir şey için yeterli değildir.

delgado dedi ki...

bu sene bence ilk hedefimiz lig olmalıdır, ama şampiyonlar ligi'ne yedeklerle falan çıkmayacağımıza göre ikisini de bir arada götüreceğiz tabi böyle bir seçim yapma şansımız yok. 2.lik iyi bir başarı değildir zaten, mükemmel bir başarıdır olması gerekenin de üstündedir. kamuoyu çok çabuk olağanüstü başarı bekliyor takımlarımızdan şampiyonlar ligi'nde. gerçi doğru planlamayla ben 4.olmayı bile hiç sorun etmem ama neyse şimdi.

bi de 8-0 sıkıntısı var yahu. yenilginin acısı değil. sezon başından beri yazarlar ve sokaktaki insanlar öyle başımızı şişirdi ki yemin ediyorum anfield'da düştüğümüz halimize hiç ama hiç üzülmüyorum şu an. inanın sırf "finkle şampiyonlar ligi mi olur, yıldız lazım, sonra 8-0 yenilirsin işte" diyen tipler yüzünden 8-0ın unutulmasını istiyorum. şu 10 numara alınsın veya alınmasın, kısa zamanda takım oturur herkes de forma girmeye başlar, artık 4-4-2 mi 4-3-3 mü denizli iyisini bilip takır takır top oynatır. son 2 paragraf da kendisinin ne kadar doğru planlamalar yaptığını ve yapacağını gösteriyor zaten. kulüpte görev alan herhangi birine güvenmek ne mükemmel bir duyguymuş yahu. eninde sonunda.

yalnız holosko'nun sözleşmesinin şu an uzatılması lazım. aldığımız fiyatın üzerine satabileceğimiz tek adam takımdaki, +2de holosko gibi bir adamın varsa o zaman tam tehlikeli bir takım olmuşsun demektir.

Gökhan dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş.
uefa beşiktaş a 3.torbayı uygun gördü demişsin ki 3.torbaya yükselmemiz bile aslında bir şans oldu bizim için.statü değişikliği olmasa 4.torbada olacağımız açıktı.
yalnız ben de holosko nun bedavaya gitmesini istemem,sözleşmesi uzatılmalı,satarsak satarız satamazsak da problemsiz bir oyuncu oldugu için her an işimize yarayabilir.

Avrupa'da başarı sözünü sadece kupa kazanmaya indirgersek sittin sene başarıyı bekler, her sene başı saçma sapan beklentiler içinde boğulur kalırız.

Söze Şampiyonlar Ligi ile başladık devam edelim. 97-98 sezonundan bu yana 12 sezonda Şampiyonlar Ligi Finali oynamak için hak kazanan 24 takımı 15 farklı takım olusturmus.Monaco ve Porto dısındaki 20 takım İngiltere7, İspanya7, İtalya 5 ve Almanya3 bu 4 ülkeden gelmiş. Bu işe ciddi paralar ile giren bu ülke takımlarına karşı zaten kupa hedefi koymak başlı başına dangalaklıktır.

Bu bağlamda Şampiyonlar ligi'ni vitrin olarak görmemiz gerekir. Avrupa'ya düzenlenecek 3 deplasman yerine katılımı devamlı olarak sağlayabilmemiz ve Avrupa'da daha tanınabilir olmak için kullanabilecegimiz bir organizasyon olarak görmek gerekir.
Bir sene gidip çeyrek final oynayıp, 3 sene evden izleyerek başarıyı beklemek saçma olur.

Buradan asıl başarının gelebilecegi, daha denk takımların yarıştıgı Uefa kupasında geçelim. Yine son 12 senede finale gelen 24 takımı;

İtalya3, İngiltere3, İspanya5,Portekiz2,Fransa,Rusya 2, İskoçya2, Türkiye, Almanya2, Hollanda,Ukrayna gibi 11 farklı ülkeden gelmiş takımlar oluşturmuş.

Bu seneki finalde gördüğümüz üzere finalistler şampiyonlar ligi'nde grubunu 3. bitiren takımlar. Diğer yıllarda incelense finalistlerin büyük bir çogunlugunun sampiyonlar ligi'nde grubunu 3. tamamlayan takımlar olacagına emınım. Tıpkı Galatasaray'ın kazandıgı yıl gibi.

Benim için Türkiye liginde fenere 10 gol atmaktansa Avrupa'da bir sene emirates deplasmanında, bir başka sene westfalen'de siyah beyaz formayı görmek daha tatminkardır.

Ha elimizdeki kadro Uefa'da finale yürüyebilecek ya da önümüzdeki sene şampiyonlar ligi'ne gitme vizesi almak için yeterli midir? orası ?

menderes mete dedi ki...

Türk takımlarının istikrarlı olduğu tek bir gerçek var o da bir söylem "Avrupada bu sene başarılı olacağız"....

molosztash dedi ki...

"Serdar Kurtuluş, Aydın Karabulut, Ali Tandoğan gibi Beşiktaş seviyesinin altındaki oyuncularla yolların ayrıldığı da açık."

Evet, özellikle Aydın Karabulut gibi Beşiktaş seviyesinin altındaki bir oyuncuyla yolların ayrılış biçimine hasta oldum... Bu sayede Erhan Güven gibi çok daha üst düzeyde bir oyuncuya sahip olduk :)))

alper dedi ki...

Bu yıl 3.torbadan girmemiz bir şans.Yerimizi muhafaza edip grubu 3.bitirip avrupa ligine geçiş yapıp ordada bir belki 2 tur atlarsak benim için rüya gibi avrupa sezonu geçirmiş oluruz bu yıl.
CL' de 2.olmamız için ise kura şansı grubun favori takımıyla nerede hangi şartlar altında karşılaşacağımız gibi etkenler önemli rol oynar düşüncesindeyim.Sadece bu seneki Beşiktaş için bundan sonraki Cl' deki tüm Türk takımlaır için bu düşüncem.
Bu sene bence asıl hedef yine lig olmalı.Aralıklarla değil üst üste ligde şampiyonluk yaşamlıyız bence.Ki büyüklüğümüzü tartışmaya açan çakallara malzeme vermemek adına.

Birde verilen örneklerde nedne hep fenere 10 atmaktan sa avrupa falan diye bir cümle kuruluyor.Abi ben galatasaraya 10 atayım fenerle zorum yok.:))

Yorum Gönder

Ara