.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

3 Haziran 2009 Çarşamba

Büyük Mustafa

Sevimli bir yüze sahip, sürekli gülümseyen ama ilginç bir şekilde de Türk futbolunun başarı anlamında en önde isimlerinden biri olmasına rağmen, seveni kadar, belki de daha fazla, sevmeyeni bulunan bir isim Mustafa Denizli. Kendisine sempatim o alkoliklere has kırmızı suratından, rakı sofrası adamı görüntüsünden ve yumuşak başlı mizacından kaynaklanmaktaydı, Beşiktaş'ın başına geçene kadar. Ancak daha sonrasında, Beşiktaş'ın sadece bir teknik direktör almadığını, akıllı bir yönetici ve iyi bir menajer de transfer etmiş olduğunu anlayacaktık.
Gelir gelmez söylediği ilk şey, sene sonunda şampiyonun isminin Beşiktaş olacağıydı. Kimse bunun dile kolay bir iddia olduğunu söyleyemez zira son yıllarda Beşiktaş'ın şampiyon olacağını net şekilde, üstüne basa basa söyleyen bırakın futbolcu, teknik adam, yönetici; taraftar dahi yoktu. En fazla iyi niyetli temennilerin, nasipse oluruz diyebilen bir anlayışın sonu, Beşiktaş'ın büyüklüğünün hala farkında olan bir isimle geldi. Geldiğinde verdiği şampiyonluk sözünü, ligin ilk yarısı bittiğinde takımı altıncı olmasına rağmen yineledi. Tıpkı yıllar önce 3-0'lık Neuchatel Xamax maçının rövanşında, maç ne olur diyenlere iddialı bir şekilde 5-0 olur dediği gibi, bu sefer de iddialı bir şekilde 26. haftayı bekleyin dedi ve o zaman başardığını, şimdi de başardı. Çünkü onun uzmanlık alanı hedef koyma, hedefe inandırma ve koyduğu hedef doğrultusunda da kendisinin etrafında kenetlenen bir kadro kurmaktı.
Mustafa Denizli'nin teknik adamlığındaki başarısını, iyi bir yönetici olmasına, futbolcu seçimlerindeki başarısına ve maça özel taktiklerine bağlamak mümkün. Ancak işte istikrarlı bir başarı sağlayamamasının da temel nedeni, sadece kendi konsantrasyonuna bağladığı bir sistemin, hep aynı şekilde ilerleyememesi ve sistemsizliğin sistem olduğu bir ortamda, hedefe kenetlenme sağlanamadığında, takımlarındaki bütün parçaların birden çözülerek kaos yaratmasıdır. Şampiyonluk kutlamalarından yavaş yavaş çıkan Beşiktaş, gelecek senenin planlarını yaparken, Mustafa Denizli kanadından yorgunluk sesleri geliyor ve bir Çeşme tatilinin sonuna kadar top taca atılıyor.
Şu an hala Beşiktaş'ta herşeyin pirüpak olduğunu söylemek için fazla iyimser olmak gerekli. Geçen senenin büyük bölümünde oynanan 4-3-3 sistemine uygun bir kadro yapısının tam anlamıyla olmadığı, sağ ve sol beklerde yaşanan sıkıntıların takım olarak baskı kurulmasını engellediği, oynanan oyunun yavanlığını şampiyonluğun bile unutturamadığı bir ortamda, Beşiktaş'ın kırılgan yapısının ortadan kalktığını düşünmek hata olur. Doğru teknik direktörle, yeni bir yapılanmaya gitmek için henüz erken. O geçiş sürecini Denizli gibi kısa hedeflerin hocasıyla fazla yara almadan atlatmak şu an için ilk hedef olmalı. O yüzden en kısa sürede, Mustafa Denizli'nin sözleşmesi, onu bir yıl için daha motive edecek şekilde yenilenmeli, gelecek sene hocadan büyük Avrupa başarıları beklemeden, tıpkı bu seneki gibi bir 100 milyon dolarlık kazanç daha getirecek şampiyonluk için bütün camia tekrar kenetlenmeli. Eğer bu başarılabilirse, Büyük Mustafa'nın sonrasında şimdiye kadar süregelmiş olan kısa vadeli planların yerine güçlü bir ekonomi ve üst üste yaşanmış şampiyonluklarla, uzun vadeli yatırımlar rahatlıkla yapılır.

18 Yorum:

AQ-47 dedi ki...

Tebrik ederim...Keşke bizde de Man Utd. gibi menajerlik sistemi olsa, Ferguson yerine Denizli olurdu, karizması ve yönetim becerisi ile takımı güzel idare ederdi. Antrenör olarak da altında şifo Mehmet yakışırdı. Böyle bir sistemde hem şifo'yu Rıza gibi harcamazdık hem de Denizli'nin tabiatına uygun olduğu için beraber çalışabilir ve kendini geliştirebilirdi.

Sifo demissin de, ben Tayfur'dan cok umitliyim. Kisiligi, yurtdisi gormuslugu, Besiktasliligi, hem Tigana hem de Denizli'nin yaninda yaptigi staji, Milli Takim tecrubesi vs. Zamanla Mustafa Denizli'nin biraz daha supervizor bir goreve getirilip (bunu daha once de yazmistim zaten), Tayfur'un daha da sorumluluk almasinin saglanmasi; bence hayirli olacaktir.

Denizli hicbir zaman sistem adami olmadi. Izmir'in rahatligiyla her zaman bir keyif adamiydi. Bu yuzden milli takimin onun icin hep en iyi yer oldugunu dusunmusumdur. Fakat bu sezon gercekten buyuk efor harcadi ve bu sampiyonlugu cok istedi.

Ankaragucu macinda hayatinda yapmadigi seyleri yapip yan hakemin ustune yurudugunde ve mac sonundaki stresten sismi yuzunden bu cok net anlasiliyordu. Fazla belli etmese de belki de hic olmadigi kadar strese girdi son haftalarda.

Denizli takima geldigi gun ise sunu soyledim, sampiyon olur muyuz bilmiyorum ama yonetimi adam eder dedim. Daha imzayi attigi gun, Demirorenle yanyana oturmus halde basin mensuplarinin karsisindaki halini ve sorulan sorulara verdigi cevaplari hatirlayin. Sanki Denizli kulubun liderligini yapan bir baskan, Demiroren ise kulube yeni gelmis teknik direktor gibiydi.

Hep soyledigim sey, bu yonetim basta oldugu surece, bize "yonetimi yonetecek" ve Besikas camiasina buyuklugunu hatirlatacak bir TD gerekli olduguydu. Bu yuzden daha once sebeplerini detayli sekilde acikladigim gibi Tigana'nin soylemlerinden ve demeclerinden nefret ettim. Riza ve Ertugrul'u saymiyorum bile cunku onlar Besiktas'a gelirken hem bu agirligin altindan kalkacak kalibrede degillerdi hem de yonetimi yonetecek kapasitede degillerdi.

Bu sampiyonluk hakkinda yillar sonra degisik algilar olusacak, gercekler belki carpitilmaya baslanacak, Belki de dogru ve yanlis arasindaki cizgi flulasacak. Ancak unutmammaiz gereken sey, 16. haftada toplamda 23 puan geriydeyken, "benim adim Mustafa ise, bu takim Besiktas ise, herkes sezon sonunda gorecek" demenin veya Fener yenilgisinden sonra futbolculari motive etmek icin "son 4 maci kazanip sampiyon olamazsak teknik direktorlugu birakirim" demenin benim diyen teknik direktorun yapabilecegi seyler olmadigidir.

Hatirlarsaniz Gs yenilgisi sonrasi soylemleri ile alay eden yazilar ve yorumlar cikiyordu. Isler ters donseydi, simdi bu aciklamalari ile dalga geciliyor ve eski basarilari da sorgulaniyor olacakti.

Ote yandan Denizli Besiktas icin sans oldu ancak Besiktas'in da Denizli icin buyuk sans oldugu gozardi adilmemeli. Fenerbahce'den sonra Manisa ve Iran'da calismis, gozden dusmus ve buyuk anlamda unutulmaya yuz tutmustu. Besiktas'taki basarisi yeniden domasini ve bir anlamda unutulan basarilarini tekrar topluma hatirlatti.

Denizli'yi takdir edecegiz ancak tabii ki putlastirmayacagiz. Toz dumani dagildiginda oturmus bir iskelet ve ciddi bir sistem ile onumuzdeki senelerde basarinin devaminin saglanacagini biliyoruz. Bunun varoldugunu soylemek kolay degil. Denizli belki bunu yapacak insan da degil ancak bu gecis doneminde ve bu yonetim anlayisinda tekrar yeni bir TD'ye su anda hazir miyiz? Yeni gelen TD'nin yonetimi boyle yonetebilecegine, medyayi bu sekilde kontrol edebilecegine veya yonetimin onun isini yapmasina izin verecegine gercekten inaniyor muyuz? bence mumkun degil.

Bu yuzden degisen CL sisteminde, onumuzdeki sene ilk hedef yine sampiyonluk olmali ve CL'de kalicilik saglanarak ekonomik guc saglanmali. Grubu ve maclari gormeden birsey soylemek dogru olmaz ancak onumuzdeki sene icin sampiyonluk ve gruptan 3. cikip Uefa'da devam etmek basarinin devami anlamina gelir. Kazanilan ozguven ve ekonomik guc ile bir sonraki sene gruptan cikma hedefi daha gercekci hale gelecektir.

Denizli bana gore devam edecektir ancak bu belirsizlik fazla uzarsa gecirdigimiz zaman bize bircok anlamda pahaliya patlar, hem de kendisine olan guven erozyona ugrar.

Starks'ın yazısının altına imza atar, bu ve beautiful freak gibi yazarları (ve analizleri) türk basının okuyamadığım için Piedro ırmağının kıyısında oturur ağlarım.

simplextablosu dedi ki...

Denizli maçı biter bitmez verdiği röportajda çok büyük bir yorgunluk hissettiğini söylemişti. Aylardır çok fazla çalıştığını, çalışma ortamının günde 17 saatlere varan sürelere çıktığını, bütün bunların neticesinde çok yorulduğunu anlatmıştı. Ve bunları söylerken yüzünden de kendisini ne kadar yorgun hissettiği anlaşılıyordu zaten.

O röportajı izleyince seneye Mustafa Denizli'nin aynı konsantrasyon yoğunluğunu yaşamayacağını, kendisini bu kadar yormayabileceğini hissettim. Ve bu nedendende gazetelerde çıkan "Seneye devam etmek istemiyorum" haberlerine pek şaşırmadım. Peki Mustafa Denizli ile yola devam etmeli miyiz? Güzel bir anket sorusu olabilir aslında.

Bununla beraber yıllardır ne zaman adını duysam Kadıköy'de Koray'ın golünden sonraki dehşet sevinciyle hatırladığım Tayfur Havutçu'da merak ettiğim bir isim. Beşiktaş'ın Rıza Çalımbay ve Ertuğrul Sağlam, hatta Galatasaray'ın Bülent Korkmaz tecrübesinden sonra hazır olup olmadığını bilemediğim bir isim Tayfur. Nasıl bir insandır, teknik yeterliliği nasıldır soru işareti. Ben Rıza da Ertuğrul'da geldiğinde sevinenlerdendim. İkiside çok sevdiğim isimlerdi. Tayfur'un adı geçerse ona da muhakkak sevinirim. Ha sonu iyi olur olmaz onu bilemiyorum. Ama elbette mantıktan öte duygusal davranmaya bayıldığımı bilen bilir.

Tabi çok kritik bir nokta var ki, eğer teknik direktör değiştireceksek, bunun öyle tatil matil dinlemeden hemen bir karara bağlanması lazım diye düşünüyorum. Geç kalınca Jessie'nin menejer şirketleri, menejerleri kulübe bir ton adam pompalıyor, kime ne para verdiğimiz belli olmuyor. En azından ayakları yere basan biri gelirse şunu şunu istiyorum diyebilir. (umarım)

T. Egemen Gul dedi ki...

Şu an Denizli gidecekse yerine gelmesini istedigim ve diledigim tek adam Rasim Kara'dir.

Rasim Kara diyorum, alooo!

theotheo be, baskana soyle de, bir ara Gordon Milne'i getirdikleri mevkiiye Mustafa Denizli'yi getirsinler; adam genel koordinator-yari teknik direktor olsun; arttirsinlar Tayfur'un yetkilerini. Hadi be theotheo.

Onumuzdeki icin en ideali budur bence.

theotheo dedi ki...

@shelbyl

önce tayfur konuşmayı öğrensin, 2 sene önce runjeden azar yiyen adamdan beşiktaş td'si olmaz.

asist time dedi ki...

@shelbyl

kesinlikle aynı dusuncedeyim. Avrupa'da oldugu gibi M.Denizli sportif direktor, teknik direktor de Tayfur Havutcu olabilir.

Olurda Mustafa Denizli belirtilen sebeplerden oturu takımdan ayrılırsa yabancılara para bayılacagımıza yerli alalım diyip Ersun Yanal gibi sacma bi hata yaparlar diye de korkmuyor degilim hani.

Su anda elimizde inanılmaz bir şans varken hala belirsizlik soz konusu. Herkes tatile cıkmıs gibi bir hava var. Millet harıl harıl oyuncu manejerlerini klube cagıırıp oyuncuların maliyetleri ile ilgili pazarlıklar yaparken biz de hala ptesi bekleniyor deniliyor.

kveldsmork dedi ki...

Denizliyi gaza getirmek lazım.proje sunmak lazım.duble yapan bir teknik adam azıcık kapris yapsın...
şaka bir yana Denizlinin hedefi vardı geçilen sezonda,tarihe geçmek.geçti ve tüm kortizolü yedi bitirdi...gelecek sezonda en türk spor tarihindeki janjanlı yeri kadar sıkı bir hedef ve kadro kurmak gerekiyor.CL finali demek safdillik olur elbette.orasını da yöneticiler düşünsün

denizli son maç sonrası ''hiç kaybettiğinizi aklınızdan geçirdiniz mi?''sorusuna hedefsiz kalırsa tüm çalışma unsurlarını kaybedeceğini söylemişti...

yöneticilerimiz Denizliyi yeni ufuklar için gaza getiremezlerse,ağzını sulandıramazlarsa denizli rakı-balık dünyasına geri döner...

bu beşiktaşa zarar mı verir,onu zaman gösterecek.ama şahsi görüşüm dönmeyeceği yönünde..ernst(üstün alman teknolojisi) bize çiçeği burnunda bir alman teknik adam bulur,bi de sol bek yakaladık mı tamamdır..denizli hocama bize bu duble mutluluğu yaşattığı için binlerce teşekkürler...

norton dedi ki...

Denizli'nin takımdan ayrılacagını hic zannetmiyorum.Astronomik bir sozlesmeyle bir sene daha takımın basında kalır.Nobre'nin 2.5 aldıgı camiada anasının ak sütü gibi de haketmistir.Denizli,kazandıgı basarının 1 sene daha sefasını yasamak isteyecektir.Denizli,Avrupa'da is yapamaz onermesini cürütmek,O puanlı Sampiyonlar Ligi macerasını zihinlere gommek icin hem yeni hedefler belirleyecek,hem yeni acılımlar! saptayacaktır.Günül ister ki hemen anlasma saglansın ve onumuzdeki senenin yol haritası derhal cizilmeye baslansın.

AQ-47 dedi ki...

@shelbyl

Tayfur için ben de bazı arkadaşlar gibi karamsarım. Şİfo futbolculuğunda da oyun zekası üst düzeyde bir futbolcuydu, hocayken de öyle olacağını umuyorum. Tayfur'un oynatacağı futbolun da Rıza'nın oynattığını aşacağını sanmıyorum. Şifo gelse şifo...

Gökhan dedi ki...

sezon devam ederken de şimdi de çok kararsız kalıyorum denizli ile devam etsek mi daha dogru olur etmesek mi diye.
yine gelecek-gidecek oyuncuları, nobre nın yeni sözleşmesini falan düşününce içim sıkılıyor.yönetim-teknik kadro neyse de biz bir süre bu şampiyonluğun keyfini çıkarsak rahatlasak daha iyi değil mi?

asist time dedi ki...

Hayırlı olsun yola Denizli ile devam ediyoruz.

Degil mi theotheo, 2 hafta once Cristiano Ronaldo'dan azar yiyen adamdan da Manchester United teknik direktoru olmaz. Haklisin cok. Tey Allaam.

T. Egemen Gul dedi ki...

Shelbyl taktin theo'ya haa.. :)

Ziya Doğan, Rasim Kara, Rıza Çalımbay, Ertugrul Saglam, Mehmet Özdilek, Samet Aybaba, Daniel Amokachi, Feyyaz Uçar, Güvenç Kurtar. Başka var mi Beşiktaş'lı ve teknik direktörlük yapmış? Bakın antrenör değil, herhangi bir takımın teknik direktörü..

Şu adamlarin egolarinin şişkinliği olmasa Voltran oluşturursun. Öyle bir sistem yaratirsin ki, menajerlik sistemi bile yanında çiğdem çekirdek kalır..

Bi ara yazarim buraya nasil olsa bol tartışmalı devam edecek bu Mr Denizli konusu.

Sertug Ozgur dedi ki...

ben denizliyi teknik açıdan pek beğenen biri değilim fakat bana göre en iyi yerli hoca. Gereksiz inatları var. Fakat ondan daha iyi bir hoca bulmak zor şu kısa dönemde. Ayrıca bir yabancı hocanın da gelip başarılı olması çok zor türkiyede kaldı ki malesef hep yanlış hocalar getiriliyor. Bence Beşiktaş ne yapıp edip 1 sene daha uzatmalı hocayla. Ardından tayfur hazırlanmalı. Aslında gönül ister ki şifo yardımcısı olsun çünkü en gelecek vaadeden hoca olarak görüyorum kendisini. Rızadan ertuğruldan da farklı oyun yapısı. Tayfur hakkında bir fikrim yok.

Bence denizli, yönetimi kaliteli yabancı alması konusunda zorlamak istiyor. Bu futbolcularla ben yokum mesajı veriyor. Ben hocanın para pulda gözünün olduğunu düşünmüyorum kaldı ki kendisinin belirlediği primleri almadığını biliyoruz. Ayrıca nortonun dediği gibi mustafa hoca CLde sıfır çekmenin getirdiği hırsı içinde taşıyodur ve onun için bu bir fırsattır. Fakat bu oyuncularla başarılı olamayacağını da bildiği için dediğim gibi kariyerinin şu son dönemlerinde kendisini böyle bi riske atmak istemez ve yönetime iyi transfer konusunda şart koymak ister.

kveldsmork dedi ki...

T.Egemen Gul haklı.

aslına bakarsanız köklü klüplerimizin futbol için yeterli insan kaynağı var..fakat ne yazık ki mantalite farkı bizim sporda hep yerimizde saymamıza ya da gerekli ivmeden yoksun ilerliyoruz.

ya olması gerekenden önce göreve getiriyoruz(çalımbay)ya da inanıp getirince (sağlam) müdahale ediyoruz.

büyük camialar hep şu yalanı söylüyor.bizz yarışmacı klübüz.futbolcu ya da teknik adam yetiştirmek asli görevimiz değil.sabırsız taraftarlar her sene şampiyonluk istiyor.biz de piyasada en değerli futbolcu ve teknik adam grubunu oluşturmak zorundayız.bunu söyleyenler her sene uefa CL de başa güreşse eyvallah...

futbol zekasını gördüğünüz adamlarınızı alırsınız altyapınıza,izlersiniz,izletirsiniz,küçük yaş gruplarında yarışmacı niteliklerini görürsünüz,az stresten çok strese doğru neler yapacağını görürsün vs vs.

fikret hala altyapıda,mehmet ekşi keza..samet abi,atom karınca,sarı fırtına,hatta hatta ertuğrul(pek sevmesem de) gibi değerlerimizi bir potada eritemedikçe,özerk bir futbol komitesi oluşturamadıkça(başkanın gölgesi altına olmayan)avrupanın başaltı takımları olmaya çalışmaktan öte gidemeyiz.

kusura bakmayın,konuyu biraz saçıp savurdum ama bu benim içimde yarayan bir kanadır.içimi dökmek istedim.affola...

Yorum Gönder

Ara