.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

5 Mayıs 2009 Salı

Şehr-i Hüzün

Öncelikle özür yazısı... Denetim sektörünü bilenler bilir, ocak-nisan arasındaki yoğunluktan ötürü blog'da ancak okuyucu olarak yer alabildim. Anlatmayı bu kadar severken, böylesine şukela bir ortam bulmuşken susmak durumunda kaldık, mazur görün... 3 Mayıs'ta yandı canımız. Mağlubiyet dediğin nedir ki, ne zaman skor yüzünden kızmışız siyaha beyaza... Ama sahadaki karaktersiz futbolu düşündükçe canım yanıyor işte... Maça gelirsek; bizim için çok tanıdıktı aslında. Hele hele ki 1999-2000'in sondan 2. haftasında umut fakirin ekmeği türünden bir şansla ligden uzak ara kopmuş Fenerbahçe'nin karşısına çıkmış, fark beklediğimiz, Marcus Münch'ün penaltı golüyle 1-0 öne geçtiğimiz maçta Yaw Preko'nun golleriyle kaybetmiştik. Dediğim gibi o maçı farklı alsak bile gs'nin son hafta İstanbulspor'a karşı kaybetmesini bekleyecektik. Bu kez öyle değildi. Şampiyonluk için çekiştiğin takım senin maçının başlamasından 3 saat önce 3 puanı bırakmış, karşında uzun süredir yenemediğin bir Fenerbahçe; Gökhan Gönül Yasin Çakmak tandemiyle ligden kopmuş olarak durmakta... Olmadı, bir türlü tutturamadık pazar günü... Hiçbir şey iyi değildi, tribün de dahil buna; her dönem olduğu gibi lig maçlarında çıkartıp derbilerde çıkartamadığız performans gerçeği değişmedi... Maçtan birkaç gün önce, telefonuma garip mesajlar gelmeye başlamıştı; 55 (memleketimin bağlı olduğu ilin plakası) saat kaldı, an itibariyle 48 saat kaldı, kusura bakma 5 dakika geç kaldım ancak 24 saat var... Farklı farklı kişilerden geliyordu. Maçtan önceki gece, bir arkadaşımda kalıyordum, biraz bir yerde ilk kez kalıyor olmanın verdiği yabancılık ancak daha çok derbinin stresiyle 4'e geçen saate inat uyuyamıyordum. Yengenin sigaraya karşı olan takıntısından ötürü camın önüne tünemiş bir halde hayatımı kısaltmaya devam ediyordum. Çalan telefonda, şu an askerde olan bir arkadaşımın adı gözüküyordu. İsmi görünce ben, telefonu açınca da uyanık olmamdan ötürü o şaşırdı. Maçı izleyemeyeceğini, ancak heyecandan uyuyamadığını söyledi. Şafak 12'ydi, o an yakalansa belki de ligin son haftasını dahi göremeyecekti. Tek istediği o anki heyecanını benle paylaşmak, belki de birkaç güzel umut veren söz duymaktı. Sadece futbolu biliyor olsam ona galibiyet temditi verebilirdim, ancak ben bir futbolseverden önce bir Beşiktaşlı'ydım. Ben de çok heyecanlıyım dostum diyerek kapatabildim... Bir sezonda 2-3 mabet ziyareti ancak yapan arkadaşım; yaşadığı evden 2,000 km ileride, şafak 12'yi vurmuşken heyecandan uyuyamıyor, risk alarak anı benle paylaşıyordu. Sonrasında Beşiktaşlı'lığı artık şizofreni durumuna kalmış başka bir dostumun ne olur uyanık ol minvalinde birşeyler yazdığını gördüm. Aradık, sabah ezanını beraber duyduktan sonra günün ilk ışıklarını da beraber gördük. Kanda alkol de vardı, diğer dostlarıma birkaç kez bahsettiğim ancak telefondakine bahsetmekten hep yadsındığım benim ufaklık sırtımda, babamla kolkola Dolmabahçe boyu yürüyerek stada birlikte girme hayatlimden ilk kez ona da bahsettim. Babasıyla arası kötüydü, bana bahsetmemişti, bildiğimi belki tahmin ediyordu ancak ona farkettirmemiştim. Yutkundu, yatalım artık dedi. Sabah uyanınca eve 15 yıllık adidas formamı giymeye gittim. Sonra duvarda asılı duran 3-4'lük maçı resmeden poster takıldı gözüme. Asıldığı tarihten bu yana ligde aynı takıma karşı bir galibiyet dahi alamamıştık. Yalan olmasın; yırtmaya kıyamadım ama asılı olduğu yerden söküp bazanın en gözükmeyen yerine sakladım. Levent'te trafik kilitlendi, eski kız arkadaşımla adaş olan bir eczanenin tabelası takıldı gözüme... Gülümsedim, başka zaman olsaydı belki de üzülecektim ancak ben zaten sevgiliye doğru alıyordum yolumu o vakit... Her zamanki kahvaltı çay faslı, sonra da Pembe Hasan'a selam olsun parlatılan birkaç tek... Dolmabahçe'deki adımlardan sonrasını hiç anlatasım yok... Bugünlerde yaşayasım dahi yok... Sadece bir mağlubiyetti; belki de öyle değildi; matematik öyle dese dahi bizim için bizden daha fazlasıydı. Son 2 günü sadece yaşamsal fonksiyonları yürütebilecek kadar yemek, alıştığımdan fazla sayıda en ağırından olmak üzere sigarayla geçiriyorum. Arada sırada gülümsediğim oluyor, o kadar... Derdini paylaşmak isteyen beni arıyor, bendeki eksikmiş gibi... Sonra sözlükte kaba şimşek, baba olmayacağına dair yemin ediyor... Tek amacı; Beşiktaşlı olması kaçınılmaz olan bir cancağızın babası tarafından çekilen tarifsiz acıları yaşamasını engellemek... Ancak kaba şimşek, o yaşanan acıların ufaklığa ileride dik durmayı, sevebilmeyi ve dayanıklı olarak ilk zorlukta yılmamayı öğreteceğini görmezden geliyordu. Bir ara insanoğlunun kısırlaşması üstüne dahi konuştuk, sonrasında ise bir mucize olur belki güzel günler geri döner umuduyla sıradan doğum kontrol yöntemleri kullanmanın daha mantıklı olduğunu anladık. Çıkarız Boğaziçi Köprüsü'ne dedik... Blöf yaptık, senden ayrılmaya yemez bizim götümüz. O zaman al şu 4 maçı da lafımızı yedirme bize...

8 Yorum:

Adsız dedi ki...

Emeginize saglik. Ancak yariya kadar okudum, gozlerim yandi, bitiremedim. Editleyip aralara paragraf boslugu birakirsaniz belki bitirebilirim.

Bilimadamlari 7 satirdan sonra bosluk olmazsa insan gozunun yanmaya basladigini bulmuslar. Benim gozlerim bu arastirmayi dogruluyor.

Pamukk dedi ki...

paragraf boşluğunu düşünecek hali gücü isteği olmadığı belli değil mi_?

keşke ben de arasaydım seni o gece , benim de söyleyeceklerim vardı . sanki ilk şampiyonluk heyecanı bu , sanki daha önce şampiyonluk yaşamamışısz gibi . ulan çok ufak da değilim 30 'a dayandık hali hazırda neyin uykusuzluğu bu !

3 gibiydi yattıım 8 de kalktım . 5 saat uyku nasıl geçer tam tamına 12 saat ! Ayaklarım stada yüreğim uçuruma gidiyordu . 17.00-20.00 arası şampiyon diye bağıran yüreğim 22.00-şu an itibariyle bitab ! Harap , enkaz , ruhusz, duygusuz , zayıf , çelimsiz ... Şampiyon olsak ne olur diyor bir yanım , susturuyor öteki onu sus seni oyarım (o yarım) .

Biçare geçecek zaman ve ne olacaksa olacak . Ama anlatın bana ne olur nedir bendeki ve gördümki sizdeki bu şampiyonluk özlemi durumu a.q !

threepoint dedi ki...

futbolla ilgilenmeye başladıktan sonra ilk kaçan şampiyonluk için gözyaşı döküyordum. tarihin 93 mayısı olduğunu söylersem, 9 yaşındaki bir sabi için nasıl ağır bir acı olduğunu anlarsınız, malum 92-93 sezonunda...
ne 2 büyük yaratma çabası ne de bokçuların söyledikleri... hiçbiri zerre umrumda değil... kendimden önce; (arabeskin dibine vuracağım lan) takımım için istiyorum şampiyonluk. nasıl koyduk diyen bir karakterim olmadı hiçbir zaman, ama bu şampiyonluğa bu takımın çok ihtiyacı var. İkincil olarak da, gerçekten ben de çok özledim tur atmayı, bütün kanalların bizden bahsetmesini...
Numaramı özelden mesaj atarım 2 hafta sonra, gs maçından önceki gece ararsın kardeşim:)

pekala ...
ancak o kaçırıştan daha acıklısını dinlemek istersen ( malatya ya giden arabalar - denizlinin son dakika frikik golü) ...
fındık dallarının ilk yeşillenişinin canlı tanığından :)

T. Egemen Gul dedi ki...

Çok güzel yazı.. Teşekkürler..

threepoint dedi ki...

ben teşekkür ederim.

Yorum Gönder

Ara