.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

26 Ocak 2009 Pazartesi

Nerde Bu Eksik Parça ?

Şampiyonluk uğrunda ne yiğitler golluma dönüşüyor be arkadaş. Taraftarı sırf bir maçı kazanmak için rakip takımın futbolcusunun gözüne lazer tutuyor, vakit çalmak için sahaya ikinci topu atıyor, fubolcusu yere yatıp oyunculuk yeteneklerini sergiliyor, yöneticisi hakemi etki altına almak için taklalar atıyor...Atıyor da, futbol hani basit bir oyundu, hani herkes anlayabildiği için seviliyordu. Basit bir oyun için bu kadar tiyatro fazla değil mi? Basit bir oyun dedik de peki şu basit oyunu iyi oynamayı bir kulüp bunca yıldır beceremez mi? Şu Denizli maçından sonra birçoğumuzun ve benim de aklımızda bu soru belirdi kuşkusuz. Harbiden biz en son ne zaman keyifli, güzel bir oyundan sonra maçı kazanıp, maçın tekrarını izlemek için sabırsızlandık? Şampiyonluk yarışını geçtim, işte ligden koptu denilen Beşiktaş ile diğer takımların arasındaki puan farkı ortada, yok birbirinden farkı takımların aslında, yarış işin başka boyutu.. Ama ya futbol. İyi futbolun tanımı farklı farklı ama ben çok kısa ifade edeyim şu takımdan ne istediğimi ve ilkokul fişi yapayım bunu. "Ey Beşiktaş sadece 3 dakika şu topu rakip 18'in çevresinde kaptırmadan ayağında tut." Evet, tek dileğim bu. Sadece bunu iyi futbol adlediyorum ve takımımdan bunu yapmasını istiyorum. Ama o ne yapıyor, ilk defa o gün sahada tanışmış gibi 11 kişi, birbirlerinden alakasız şekilde hücumlarını bölük pörçük, hiçbir süreklilik arzetmeden yapıyor. Sonrasında da topu kapmak için uğraş dur, kap ve yine aynı şekilde hücum et. Beşiktaşın ataklarının ortalaması bir 30 saniye falan bile değildir heralde. Sırf bu yüzden dikkat edin bu takımın attığı gollere, hepsi aniden oluyor. Ha işte Beşiktaş golü şimdi geliyor dediğim çok azdır, anca o 30 saniyelerin içinde bir veya iki futbolcu ekstra iş yapar ve bir bakmışız gol olmuş. İnanmadın mı? Hemen dönelim şu iki yıldaki derbilerdeki gollerimize o zaman..Geçen seneki ilk derbimiz, Galatasaray maçı, 1-0 gerideyiz, orta sahada Nobre topu kapıyor, Serdar Özkana güzel bir ara pası yapıyor, o dönüyor Tello'ya ve GOL!.. Kadıköydeki olaylı Fenerbahçe maçının hemen başları, orta sahada topu kapıyoruz, Delgado güzel bir asist ve Bobo hop GOL!..İçerdeki Galatasaray maçı, bu sefer kornerden bir Nobre golü ve ardından hayat mamat maçı Fenerbahçe ile, atak Rüştüden başlıyor, topu Delgadoya veriyor, o sağdan kaçan Ali Tandoğana, Aliden şaşırtıcı bir asist ve Serdar Özkan..aaa GOL!!...Gelelim bu seneye, Kadıköydeyiz yine, Rüştü topu dikiyor, Delgado topun yönünü hafif değiştiriyor, Ekrem defansın arkasında topla buluşuyor ve hooop GOL Nobre!..Ali Samiyende yine gerideyiz, Telloya top nasıl geliyor o bile meçhul, güzel bir asist ve yine flaş bir GOL! Delgado.. Öbür gol ise kırmızı kartın şokunu atlamadık derken yine orta sahanın ortasından Tello pası ve Holosko topu önünde buluyor, skoru 3-2 yapıyor.. Sadece derbideki golleri yazdım kolay hatırlanırlar diye ama emin olun diğer maçlardaki goller de böyle. Beşiktaş golleri rakip yarı sahada 5 pasın ardından gelen goller değil asla. Halbuki büyük takımları rakip 18'in çevresinde en iyi pozisyonu bulana kadar ısrarla pas yapan, boşluk yakalarlarsa ara pasları ve ikiye bir, boşluk bulamazlarsa o paslaşmaların sonunda ceza sahasına orta yapan ya da rakip kaleye şut çeken takımlar diye bilirdik. Nerdeee... Peki ya bu eksik parça "Nerdeee"?

2 Yorum:

Gittikce dusen beklentiler, sabirsizlasan taraftarlar, eli ayagina dolasan yonetim olmasin eksik parcayi calmis olanlar?

Besiktas - Denizlispor macindan once, kendimize sorsak ne bekliyoruz diye, cevabimiz "Iyi futbol" olurdu. Hatta macin sonrasinda dahi cevabimiz "iyi futbol" oluyor. Cunku iyi futbolu ozledik. Nokta.

Peki iyi futbolsuzluga mi daha cok tepki gosteriyor camia, yoksa puan kaybina mi? Camia icin ne daha onemli? Del Bosque'den sonra gelen her teknik direktor, ki ozellikle Tigana'da goruldu bu degisim, en sonunda "Aman defansi saglama alayim da gol atariz elbet" anlayisini egemen kildi. Bu kadar basit degil tabii ki bu dinamikler, keske hersey siyah ve beyaz olsa.

Lafi cok dolandirmadan demek istedigim su: Artik sabirsizlik o kadar buyudu ki, biz; sen ben o "iyi futbol" istesek de, beklentilerimiz minimal olsa da, bir yandan "bu sene sampiyon olamazsak isimiz yas" dedigimiz icin, ki muhtemelen de dogruyu soyledigimiz icin, bu takim panik halinde oynamaya devam edecek. Once kazanmaya calisacak, gol atinca yememeye calisacak, iyi futbol umurunda olmayacak. Bu takim, alistigi passizliktan, birilerinin bireysel becerilerini kullanip sonuca gitmesinden vazgecmeyecek.

Ha, tum camia toplanip "Ya bosverin sampiyonlugu, hadi fundamentallerden baslayalim" dese, ya da bunu diyen Del Bosque ya da Tigana gibi isimler daha ilk puan kaybinda "Mosyo Kurdan" ya da "Yenikoy Kasabi" olmasa; birakin acil basariyi, once iyi top oynayacak adam bulalim, takima arti deger katacak teknik direktor bulalim falan dese mesela, biz de "sabirsiz" olmasak, diger bir deyisle "guvenebilsek" neyin gelecegine, bu "basi kesilmis tavukluk" hastaligindan kurtulsak, o zaman bence eksik parca gelir cuk diye oturur.

Bu minvalde, ben Denizlispor macindaki oyunda takimin (begenmesem de, buyuk takim huviyetinde olmasa da) ne yapmaya calistigini, taktigin ne oldugunu mac boyunca anladim. Belki daha onceleri cok komplike birseyler donuyordu sahada ve ben gormuyordum, ama bu macta hamleleri analiz edebildim, mac suresince oyun planinda degisiklikler gorebildim vs. Belki de artik beklentilerim o kadar dustu ki, bilemiyorum ne gordugumu, cekmiscesine gulerek/bos bakarak izliyorum maclari.

Sozun ozu: O parca, sampiyonluk gelmeden, ya da iyice dibe vurmadan yerine oturmayacak bence.

Valla camia her ikisine de tepkili artık, zaten bu kafa karışıklığı huzursuzluğun nedeni, iyi oynayıp kaybettiğimiz maçlarda neden yenildiğimiz sorun oluyor, kötü oynayıp kazandığımız maçlarda da neden kötü oynadığımız..Şu şartlarda herhangi bir teknik direktörün uzun süreli takımın başında kalması pek mümkün değil, bu yüzden kısa vadede denizli ismi bana çok absürd gelmedi ancak ondan tek beklediğim şeyi henüz gerçekleştirmedi..Bu takım istediği kadar sistemsiz, passız oynasın ama futbolcular hala ürkek, büyük takım topcusu gibi değil.Halbuki Denizli ve Terim gibi hocaların en büyük olayları zaten motivasyon ve futbolcuya aşırı özgüven yüklemeleri..E o da olmayınca, ister istemez umutsuzluğa kapılıyorum..Neyse,önümüzdeki maçlara bakalım artık..

Yorum Gönder

Ara