.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

24 Nisan 2016 Pazar

Çikolata Renkli Sanatçımız : Bobby Brown

Çocukluğumuzun nevi şahsına münasır kişiliklerinden Sezen Cumhur Öanl'ın , Morry Kante için yaptığı betimlemeydi Çikolata Renkli Sanatçımız . Güzel günlerdi. Şimdiki gibi varlık içinde yokluk değil , kısıtlı dakikalarda bile ufkumuzun açıldığı günler . Üstadı saygıyla andıktan sonra gelelim bizim Çikolata Renkl Sanatçımız Bobby Brown'a .

Avrupa'nın saygın pg'leri arasındaki yerini gerek Alba Berlin gerekse de Bo McCaleb'ın yerini doldurduğu Siena 'da gösterdiği performanslarla sağlamlaştırmış bir oyuncu .  Hayallerini kovalamaktan hiç bir zaman vazgeçmemiş , Avrupa ve Asya'dan gelen bol sıfırlı kontratlar yerine NBA'de var olma mücadelesi vermiş inatçı bir adam .

Ne kadar olağanüstü bir skorer  olduğunu Sieana maçında attığı 41 sayı ile Euroleague rekoruna ortak olduğu veya Çin Ligi rekorunu kırdığı 74 sayılık performansı net bir şekilde ortaya koyuyor .

Sezon başında büyük umutlarla gelen Nate Wolters'ın 11.6 sayı ve 5.3 asistlik kağıt üstünde fena görünmeyen istastiklerine rağmen takıma olan uyumsuzluğu , kariyerinde hiç olmadığı şekilde fazla skor katkısı beklentisi ve lokomotif görevini yerine getiremeyişi Beşiktaş Sompo Japan'ın onlarca kimyevi probleminden sadece biriydi . Bu kimyevi problemler birbirini tetikleyip teokimelere girdikçe büyüyor Beşiktaş'ı üstüste ikinci kez play-off dışı bırakmaya doğru gidiyor derken Lofton'ın ardından transferi için uzunca süre mücadele edilen Bobby Brown'ın gelişiyle bir anda takımın kaderi yeniden çiziliyor adeta.

Gelir gelmez takıma uyum sağlayarak muazzam bir katkı vermeye başlayan Brown 4 maçta 22.2 sayı ve 5.8 asist istastikleriyle bu maçlarda alınan galibiyetlerde en önemli faktöre sahip isim .

Bobby Brown'ın getirdiği tek katkı kağıt üzerindeki sayı istatistiği değil elbette . Şut tehditi o kadar yüksek bir oyuncu ki sadece varlığı ile takımın hücum spacing kalitesi bambaşka bir noktaya ulaştı . Bunu destekleyen en önemli veri Brown'lı dönem ve öncesi arasındaki üçlük yüzdeleri arasında %15 (önce %29 , sonra %44) 'lik bir fark yakalanmış olması . Bunda elbette rakip savunmaların kalitesi , diğer oyuncuların günlük performansları da etkili fakat süregelen ve tekrar eden bir durumun tesadüf olmadığı  oldukça açık .

Play-Offlara bu kadar az bir süre kalmışken hem takımın forma girmesi hem de Bobby Brown'ın müthiş bir şekilde anahtar dişli olarak gelip çarka tam yerleşrek makineyi işletmeye başlamasıyla Beşiktaş bir süredir kaybettiği o korkulan takım hüviyetini geri kazanabilir .


11 Yorum:

BJK4EVER dedi ki...

Brown ve Cullpepper iyi, ama takimin geri kalani maalesef fazlasiyla vasat kaliyor. Play-off'lara kalacagiz gibi; su Brown ve Cullpepper'in yanina 2 saglam oyuncu katabilsek yine ne olacagi belli olmazdi play-off'larda. Winner bir point-guard'la neler olabilecegini Bobby Dixon-Karsiyaka ve Arroyo-BJK ve GS orneklerinde gorduk. Bu capta bir winner oyuncumuz var, ama takimin geri kalani gerekeni yapabilecek seviyede mi; evet demek cok cok zor. Umarim seneye hoca, Brown ve Cullpepper'la devam edip en azindan kimyayi bozmayiz. Her sene yap-boz'la olmadigi cok net olarak gozukuyor zaten.

Brown'ın seneye kalacağını sanmıyorum , şöyle kendini göstermek için bir uğradı seneye bir Euroleague takımına giderse şaşırmam .

Ne olursa olsun Lampe önemli oyuncu . Darden , Hamilton evet vasatlar ama şu an takım oldukça formda . Ha tahminimce 9'dan play-off'a girersek Fener bizi her durumda süpürür . Önemli olan bir şekilde biz de burdayız mesajını verebilmek bir şekilde. Kulübün basketbola bakışı açısından önemli .

cochise dedi ki...

Takımın ilk beşine baktığında fener-efes tandeminin hemen arkasında yer alabilecek gibi ama gerisi epey çöp ne yazık ki. Sene başında konuştuğumuz şeylerin sonucunu bugün görüyoruz. O resmin sonucu daha da kötü gibiydi. Beş benzemezle başladık. Yap-boz ile nihayet fena olmayan bşr takıma dönüştük ama play off'a girsek bile (ben o kadar emin değilim) son iki'den anca gireceğiz ve efes ya da fenere direnme şansı %1. Sene başında böyle başlasak 4 mü 5 mi diye konuşuyorduk. Ayrıca geleceğe dair umudum yok çünkü şu anın en iyi parçaları seneye olmayacak muhtemelen (belki Lampe hariç).

Tabii hepsi bir tarafa Brown'ı izlemek büyük keyif ..

Unknown dedi ki...

Arroyo da yaptığımız hatayı yapmayız umarım, adam ayağımıza kadar geldi, elimizde tutup üstüne takım kurarak ilerleyebiliriz. Ligde kalkan buy-out da elimizi oldukça güçlendirecek, birçok takımda kalburüstü yabancılar var. Onlardan iyileri koparabilirsek seneye daha iddialı bir pozisyonda olabiliriz.

Bu yıldan geçti sanki, play-off dışında kalmamız olası. Önümüzdeki iki maç gs ve banvit ile. Banvit'in çizgisi aşağıya düşmüş durumda ve sadece tek galibiyet ile üstümüzdeler. Bu ivmesizlikleri devam ederse bir şansımız var gibi ama önce kazanmaya devam etmeliyiz.

Gelecek yıl için;

Brown - Culpepper - transfer - transfer - transfer
ömer al - enes berkay - kartal - transfer - yerli transfer
yerli transfer - yerli transfer

gibi bir durum söz konusu :) elde çok fazla ıskarta var..

turgay dedi ki...

öncelikle Culpepper bizi üst seviyeye taşıyabilecek potansiyelde bir oyuncu değil. bu takımdan kalacak 2 oyuncu bence brown ve lampe olmalı. diğer oyuncuların hepsini gönderebiliriz. artık türk oyunculara güvenerek yola çıkılmaması gerektiğini ne zaman anlayacağız bilemiyorum. engin ve cenke verilen kontratlar ve de süreler bugün enes'e verilseydi türk basketboluna yeni bir oyuncu kazandırabilirdik bu yıl. gelecek yıldan itibaren bu kadar gamsız, hayattan beklentisi olmayan sahada sadece görüntü koyan oyuncular yerine enes gibi gençlere şans verip parayı kaliteli yabancılara vermek çok daha mantıklı olur.

bunların yanında kötü yönetilen şubenin de muhakkak elden geçirilmesi gerekiyor. kuzen kontenjanından yönetici hakan özköse ve onun getirdiği cengiz üçyürek seneye kesinlikle görev almamalılar. rakiplerin avrupada finaller oynarken muhtemelen kupalar kazanacakken senın şuben play off dahi yapamayacak seviyede. buna rağmen ödüllendirilen adamlar var. yazıklar olsun. kuzen istihdam eden başkanlar varken bu başarı çok normal geliyor bana. umarım bu zihniyetten çok acil olarak kurtuluruz. zaten zihniyet değişirse başarı da gelecektir.

Unknown dedi ki...

Culpepper konusunda .ok farklı düşünüyoruz.

Bence haksızlık yapıyorsun, bu takım içerisinde bu kadar çok top kullanması çok doğal, Brown gelinceye kadar, Lampe dahil, top kullanacak veya sorumluluk alacak başka bir oyuncumuz yoktu. Brown gelince kullandığı top sayısı azaldı ancak Brown geldiğinden beri 22-22-4-25 sayı (ortalama 18,25 sayı) gibi bir istatistik tutturmuş durumda.

Oyuncunun ilk topu sürekli olarak kullanma isteğinin sebebi uzunlarımızın pasif oyunları ve 3 numara pozisyonundan beklediğimiz skor katkısının yeterli seviyede gelmeyişi olarak özetlenebilir. Mesela 4 numara pozisyonunda oynayan Hamilton'un alçak postta sırtı dönük oyunu yok, keza Doğan'ın da. Lampe'nin 5'ten ziyade 4 numara pozisyonunda oynamayı daha çok sevdiğine ilişkin bir yazı okumuştum geçmişte ancak biz kendisinde 5 numara pozisyonunda faydalanıyoruz. Geriye sadece Elonu kaldı ve onunda yetenekleri oldukça kısıtlı, ancak özellikle Lampe'ye göre, kısıtlı yeteneklerine rağmen çok faydalı oynuyor. Doğal olarak forvet pozisyonundan oraya top indirme konusunda çok sıkıntı çektik. Ayrıca forvetler üzerinden oynanan ikili oyunlarda ne Culpepper yeterince istekli davrandı ne de pivotlarımız. İkili oyunları oyun kurucu pozisyonunundan oynamaya mahkum kalıyorduk, orada ise dengesiz Wolters ve Engin üzerinden oynamayı bir türlü beceremedik.

Brown geldikten sonra 4 ve 5 numaralarından oyunu oynama ve oyunu çeşitlendirme isteği ortaya çıktı. Bu durum hem Culpepper'ın hücumda daha az yorulmasına, hem daha az top kullanmasına hem de doğru topları kullanmaya daha fazla özen göstermesine sebep oldu ki Brown sonrasında oyuncunun istatistiklerindeki artış da göze çarpıyor. Daçka maçı hariç, oldukça etkileyici hücum istatistiğine sahip. Daçka maçında ise oyuncunun şanssız olduğunu kabul ediyorum ve zaten bulabildiği yalnızca 4 sayıda kendi sayı istatistiklerini yalanlar nitelikte. O gün boş smaç da dahil olmak üzere bir çok nispeten kolay sayı imkanından şans bulamadı, böyle günler basketbol içinde vardır ve kabul edilebilir olmasının tek nedeni oyuncunun oyunun savunma yönünü iyi oynaması ile olur.

Brown sonrası bana göre Culpepper'ın asıl fark yarattığı nokta oyunun savunma yönü oldu, daçka maçında özellinde, özellikle ikinci yarı birkaç tane pas arası yaptı, savunmada oldukça rahatsız ediciydi ve maçın ve haftanın hareketi seçilen bloğu muazzamdı. şuradan devam edebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=VdexnnmycSY&ab_channel=BasketbolS%C3%BCperLigi

Oyunun savunma yönünde bu denli gayretli olacaksa Culpepper kalabilir. Arkasında ise taş gibi Enes var. Bu iki oyuncu arasında süreyi dengeli dağıtmayı başarabilirsek, 2 numaralı pozisyonumuz oldukça sert ve etkili olacaktır.

Lampe konusunda ise sezonu ikiye bölmek gerekiyor. Motivasyonu düşük Lampe ve yüksek Lampe olarak. Sezon başındaki motivasyonu yüksek ve lider Lampe uzun zaman önce gitti. Yerine pasif ve gayretsiz Lampe geldi. Özellikle parmağı kırıldıktan sonra istatistikleri düşmedi belki ama oyun içindeki varlığı, canlılığı, hırsı oldukça düştü. Bu şekilde Lampe faydalı olamaz ama sene başındaki Lampe ile play off yarı finali çok uzak olmaz. Play off'a 8. sıradan girerek anadolu efes ile eşleşmeye çalışmalıyız. O zaman bir şansımız olabilir. fener ise ligin çok üzerinde basketbol oynuyor, bu idari ve sportif yapılanma ile başa çıkmamız 40 yılda bir olabilecek bir olay ki biz o hakkımızı yakın geçmişte kullandık.

turgay dedi ki...

sondan başlayayım.

bence ivkovic'li efes ile eşleşsek bir şansımız olabilirdi ama şimdi onlarda da değişiklik oldu ve bence göründüğü kadar kolay olmayacak işler. fenerbahçe ise model olarak alınması gereken bir yapıdır. bunu gocunmadan söylemek lazım. ülker ile birleştikten sonra idari olarak en iyilerle çalışmaları onların bu ligin üzerinde bir yere koydu. onlarla son 2 yılda oynadığımız maçların çoğunu farklı kaybettik ve kesinlikle karşılaşmak istenmeyen bir takımlar.

lampe konusunda şöyle düşünüyorum. takımın genel yapısıyla alakalı olarak sürekli değişen oyuncularla oynuyor. wolters vardı gitti, seeley vardı gitti, radosevic vardı gitti, murphy vardı gitti sürekli değişim olması ve en formda olduğu zamanda sakatlanması, o yokken takımın serbest düşüşe geçmesi toparlanırken avrupadan elenmemiz bence onuda psikolojik olarak etkiledi. ayrıca yağızer hoca kritik dakikalerda hamilton'la oynamayı tercih ediyor. lampe bu noktada rolünü kabullenememiş diye düşünüyorum. sezon başında lider olarak sahada olan lampe'nin sakatlık dönüşünden sonra düşüşünü bu etkenlere bağlayabilirim kendi açımdan. ancak yine de onun standartlarında 4-5 oynayabiliecek hem yüzü dönük hem de sırtı dönük oynayan bizi de bilen çok fazla oyuncu yok. brown ve lampe üzerine kurulu bir takımla sezona başlamak bence ciddi bir tehdit olacaktır.

culpeper olayında ise şunu düşünüyorum. kendisinden çok daha iyi istikrarlı hücumu ve savunması olan oyuncular piyasada var. culpeper ile play off kovalanır sadece. evet eurocup sayı kralı olan bir oyuncu ama oynadığı takım sadece hücum üzerine kurulu olan hedefi olmayan bir takımdı. biz ise daha büyük hedefler peşinde koşması gereken takımız. ha dersek ki bize play off yarı finali yeter o zaman culpeper yeterli. ama yok ben şampiyon olurum diyorsan culpeper bana bunu vaat etmiyor. ondan daha kapasiteli oyuncular piyasa da çok fazla.

bunların dışında oyuncu seçimlerini yapacak kişilerde önemli. cengiz üçyürek ile hıyar bile alınmaz. sezon başından bu yana alınan sonra değişen gönderilen oyuncu sirkülasyonu bu kadar fazla olmamalı. bu yüzden yağızer hoca kalacak ise oyuncu seçimlerinde işine karıştırmaması gerekir. yok başakası gelecek ise de cengiz üçyürek ve sevgili kuzen hakan özkösenin de bu yapıda olmaması gerek.

1.83 ve 1.88'lik 2 guard ile yola cikmak Eurocup seviyesini icin bile oldukca riskli bir tercih . Zaten kirilganlik olayini bir turlu cozemeyen , direnc koyamayan bir takim icin bu derece fiziksel dezavantaj cok buyuk sikinti yaratir .

Iki oyuncudan birini tercih etme hakkimiz olsa zaten hic dusunulmeden Bobby Reyize doneriz lakin dedigim gibi kalacagini sanmiyorum . Her tarafindan problem fiskiran bir kulupte kalmayacak kadar kariyerli ve hala ust duzeyde oynayacak seviyede . Kalirsa supriz olur .

Lampe konusuna gelince Turgay'in dedigi gibi bazi mevzularin ustuste gelmesi ile birlikte odenmeyen paralar gibi mevzularda motivasyonunu dusurmus olabilir. Bizim seviyemizde bir takim icin Lampe uzerine takim kurulabilecek seviyede bir oyuncu . Iyi bir hucumcu , hucum sikistigi anlarda sorumluluk alabilecek , sutu sayesinde spacing'e katki saglayabilecek bir isim .Daha iyisi bulunur mu ? Elbette bulunur ana bu diger mevkilerden kismak anlamina gelir .

Yonetim konusuna hic deginmiyorum zaten . Les gibi yonetildigimiz ortada ...

Unknown dedi ki...

"cengiz üçyürek ile hıyar bile alınmaz."

:)) bunun üstüne söylenecek başka bir şey yok :)))

Takım boyu konusunda haklısınız, Brown ve Culpepper fazla kısa olacaktır ancak Culpepper son bloğundan da görülebileceği üzere atletizm özellikleri fena olmayan bir oyuncu. Enes Taşkıran da aynı şekilde oldukça atlet ve hareketli.

Bu noktadan ileri adım adım gidebiliriz, zaten en dibi geçen yıl gördük, bu ve önümüzdeki yıl play-off kovalamalıyız. Bugünden yarına şampiyon takım oluşturmak neredeyse imkansız. Takım mühendisliği iyi olursa o zaman başarılı olabiliriz. Bunun içinde Yağızer hoca doğru bir tercih mi orada şüpheliyim.

İşin yönetim boyutu da zaten bambaşka bir mevzu..

Yagizer Hoca benimsemedigi bir sistem icin kurulan takimin basina gecti .

Sorunlu bir takim yapisina sonradan yapilan rotuslarin da pek hayir getirmemesi elbet onun karnesine de yazilir fakat en azindan 1 sene tarzina uygun adamlarla calismasi gercekten neler verebilecegini tartabilmemiz acisindan onemli.

Sonucta butce meselesi . Iyi para harcaycaksak daha iyi bir koc da bulabilirz elbet .

Ufuk Sarıca dedikoduları dolaşmaya başladı . Gerçi Ufuk Hoca yalanladı ama en azından bir umut gerçekten iddaalı olma isteği var gibi görünüyor.

Yorum Gönder

Ara