.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

30 Nisan 2012 Pazartesi

Maç Yazısı: Beşiktaş Milangaz - Elan Chalon

(Baştan söyleyeyim, dünkü maçın üzerine bir de Celtics maçı izleyince hafızam paslanmış olabilir, lakin ancak fırsat bulup yazıyorum bu yazıyı, bir şeyler unutursam/yamulursam düzeltin lütfen.)



Öncelikle şunu demek lazım: Çok anlamlı bir galibiyet ile, Türkiye'nin tarihinde Avrupa seviyesinde kazandığı ikinci kupayı aldık. "EuroChallenge dandikti yea" diyecek olanlar olabilir, onlara bakıp gülebilirsiniz. Finalin kolayı zoru olmaz, ki bu takım pointguard'ı Deron Williams iken Eurocup'tan elenmeyi başarmıştı birkaç ay önce. Ayrıca bu kadar kötü yönetilen bir kulübün ve şubesinin, gelen/giden NBA yıldızları, zorla idman yaptırılan oyuncuları, ödenmeyen paraları vs. düşünürsek, bu denli bir başarıya ulaşması ayrıca mucizedir. Bunu mümkün kılan Ergin Ataman'a ve teknik ekibine ziyadesiyle teşekkür edilmeli.


Maça gelelim: Her ne kadar maçlarını izlediklerini söyleyemesem de, kağıt üzerinde bakıldığında Elan Chalon'un iki önemli silahı var: Schilb ve Tchicamboud. Schilb hem maç başına 17.3 sayı ile skor yükünü üstlenen, hem de turnuvanın en çok asist yapan oyuncular sıralamasında 5. olan bir oyuncu, ve maçın başından sonuna kadar şutlarında ritmini bulmasına asla imkan vermedik. (Tchicamboud için aynısını söylemek mümkün değil, ama onun için de aynısını söyleyebilmek zaten pek mümkün olamazdı 5'e 5 oynanan maçta) Rakip %18 ile şut atarken, biz aynı Olaj maçında olduğu gibi Bonsu ve Erceg'i kullanarak sayılar bulduk ve farkı 17'ye çıkardık bir noktada. Skor oraya gelene kadar da ezici bir ribaunt üstünlüğümüz vardı, özellikle de hücumlarda.

O noktada maçın kaderini değiştirecek üç gelişme oldu: Öncelikle o ana kadar ribaunt yerine armut toplayan Aminu ile Lauvergne değişti, sonra biz Erceg'i dinlendirirken defanstaki ritmimiz ve ribaunt üstünlüğümüz bozuldu, ve turnuvanın en iyi üçlük kullanan takımlarından biri olan Chalon'un (%40.7 ortalama) dış şutları girmeye başladı. Zaten istatistiki olarak da %18 ile şut atmaya devam etmeleri beklenemezdi. Böylece ezici üstünlüğümüzün olduğu maç kısa bir süre içinde dengeli hale geldi, ki bu hal 4. çeyreğe kadar sürdü.


İhtiyacımız olan, momentumu bize geçirecek bir kırılma noktası iken Tchicamboud teknik faul ile cezalandırıldı (ki ben bu kuralı bilmiyordum, kendini yere atmak TF alıyormuş, derhal NBA'e ithal edilmeli bu zira bıktım artık LeBron'un taklalarından) ve o noktadan sonra da skor üstünlüğünü hiç bırakmadık. Maç boyunca "yeter bu pull up üçlüklerin, kaç tane attın bunlardan yahu? şeklinde agresif sorularıma maruz kalan Arroyo iki adet hançer yolladı (biri set, biri pull up) oyunu iyi yönlendirdi ve galibiyeti perçinledi.

Tabii Arroyo değildi bu maçın esas kahramanı. Her ne kadar istatistikler Bonsu'yu işaret etse de, daha önce dediğim gibi maçın adamı benim için Erceg'di. Erceg, eğer Beşiktaş basketbolda iddialı olmaya devam etmek istiyorsa dört elle sarınılması gereken komple bir oyuncu. Kabul, sadece iki maç baştan sona izledim, ama savunmayı toparlayan, faul aldıran, ribauntlarda üstün, atletik, potada bitirici, gerekince dış şut atan, çok ender top kaybı yapan, inanılmaz bir adam gördüm ben 80 dakikada. Kevin Love'ın olmadığı yerde tam bir Abdurrahman Çelebi. Yanında da atletik, uzun ve potaaltı oyununu bilen bir Mensah-Bonsu ile her koçun ıslak rüyası oluyorlar. İki oyuncunun toplam istatistiği: 36 dakikada 14'ü hücum olmak üzere 35 ribaunt, 51 sayı, 3 asist, 1 top çalma ve 1 blok. Tabii ki Bonsu'nun oyunu gözardı edilemez, ama kendisinin yaptığı 4 top kaybı, ve Erceg yerine Ersin ile oynadığı dakikalarda savunmada kaybolması benim için Erceg'i ön plana çıkarttı.

Şimdi bu maçın Türkiye Ligi için anlamına da değineyim bu bilmez halimle. Öncelikle NBA Playoff'larının başladığı yerde bana Türkiye Ligi kovalatacak bu takım, orası kesin. Eğer Olaj ve kısmen Chalon'a yaptığımız gibi potaaltını domine edebilirsek, ve de zayıf olduğumuz perimeter defense'i (3 sayı çizgisi savunması? bunun daha güzel bir adı var mı literatürde?) fazla sağabilecek bir takım yoksa (Mrsic basketbolu bıraktı değil mi?), şampiyon olacak kalibrede bir takım gördüm ben. Tabii bir başka sorun, yabancı rotasyonu olacaktır, Mehmet Yağmur'un ya da diğer yerlilerin oyunu ne kadar iyi, o konuda bir fikrim yok. Ama düzenli bir yapılanma -hele ki futboldan ciddi miktarda para kısılacağını düşünürsek- ve bir-iki yerli takviyesi ile bu takım kısıtlı bütçe ile ileride de iyi işler yapacak halde.

Bu berbat senenin 3'te 3 ile bitmesi dileğiyle. Tebrikler Beşiktaş, tebrikler hocam.

All photos courtesy of FIBA Europe/Vladimir Rys.

5 Yorum:

ozzy dedi ki...

yerli transferi yapilabiliyorsa playoff oncesi yapilmali, playoffa kalamayan takimlardan kalburustu 2 3 turk oyuncu almamiz cok seyi degistirecektir. 7-8 kisilik rotasyonla fener-gs-efes engellerini kadro olarak asariz ama yorgunluk ve yipranma devreye girecegi icin fazla ileri gidemeyiz diye dusunuyorum.

olin edirneden reha oz var bildigim guard olarak, arroyoyu dinlendirebilecek.

tabi bize esas lazim olan ercegi dinlendirebilecek bi turk, eger varsa tabi.

transfer yasagi varsa tum bunlar gecerliligini yitirir tabi.

ozzy dedi ki...

3 kere tabi'lemem de hos olmus 2 cumlede..

BJK4EVER dedi ki...

Maalesef transfer donemi kapandi. Ancak su konuya da parmak basmak istiyorum; basket takimimiz gosteriyor ki isin ehli bir hoca ile hersey cok farkli.
Sonra biz Carvalhal'i, Tayfur'i begenmeyince elestiriliyoruz yok fikstur kotu, yorgunluk var, sakatlik var diye. Ama onca sikinti arasinda o kadroyla kaliteli bir hoca onderligindeki basarilar da ortada.
Futbolda da Ergin Ataman gibi kaliteli, tecrubeli, isin ehli bir hoca bulmamiz sart. Stajyerlerle, kulubun cocuklariyla olacak is degil.....

adsız dedi ki...

helal kartal!

tearkan dedi ki...

oncelikle su donemde yuzumuzu ikidir gulduren takimi tebrik etmek lazim. macin ilk ceyrekteki gibi rahat gitmeyecegi zaten belliydi de bu kadar zorlanacagimizi da tahmin etmezdim acikcasi. farki kapatan faktorlere rakibin alan savunmasini da eklemek lazim. takim cok afalladi hucumda. ergin hocanin mola almamaya yeminliymis gibi fark tek haneli sayilara inene kadar mudahale etmemesini de anlayamadim ben.

lig icinse, dar rotasyon nedeniyle, cok umutlu degilim ben. ozellikle de eslesmeler sonrasi. fener efesi yense ve ligi 3. bitirmis olsak hersey daha farkli olurdu; ancak fener ve sonrasinda (kuvvetle muhtemel) gs eslesmesi cok yipratacaktir takimi.

takimda, devsirme dudley'i saymazsak, elle tutulur iki yerli var zaten. onlardan biri sakatlanan can akin, digeri de performans olarak istikrari olmayan serhat cetin. mehmet'in, arroyo ya da serhat yorulmasa, formayi gorebilecegi yok zaten. adem'i, eren'i falan hic saymiyorum zaten. kartal'in da tecrube handikabi malum. ustune en onemli dis skorer kemp sakatlik donusu eski keskinligini yakalayamadi bir turlu. (final macinda alan savunmasina karsi afallamamizin bir nedeni de buydu zaten. ki muhtemel rakip mahmudi de iyi bilir bu alan savunmasi isini.)

sene basinda anlasilip da sponsor bulunamadi diye elden kacan nedim, kadroda tutulamayan serkan gibi yerli oyuncular aklima geldi yine. keske ydnin de aklina takima milangaz araciligiyla sponsor olabilecegi bu adamlar elden kacmadan once gelseydi.

Yorum Gönder

Ara